Davutoğlu’nun tutuklu istihbaratçılar yorumu: “Bu süreçte ya

Çin’in müstakbel lideri Xi Jinping, Türkiye’ye tarihi bir ziyaret gerçekleştiriyor. Ziyaretin medyaya sızdırılan gündemine bakmayın. Dışişleri kanalıyla verilen gündem maddeleri çok farklı. Çin de Rusya gibi Türkiye’nin Suriye politikasından oldukça rahatsız. Çin Devlet Başkan yardımcısının gündeminin birinci maddesi Suriye.
İki devlet arasındaki görüşmelerden medyaya ne yansır?..
Bilemem ama bu kritik ziyaret öncesinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yakın çevresine Suriye konusunda yaptığı değerlendirmeleri birinci ağızdan dinledim. Davutoğlu’nun geçtiğimiz hafta sonu yaptığı sıcak değerlendirmeleri sizlere noktasına virgülüne dokunmadan aktarmak istiyorum:
-Suriye’ye müdahale edecek misiniz?
-Yüz binlerce kişi sınıra yığılırsa biz ne yapacağız? Mecbur müdahale edeceğiz .
-Peki; Çin, Rusya, İran, bunları göz ardı ederek, yok sayarak mı?
- Biz hepsiyle görüşüyoruz.
- Mesela, Suriye’ye müdahale ettiğinizde yukarıdan Rusya ile İran, Türkiye’ye müdahale ederse ne olacak ?
-Rusya’nın öyle bir şeyi olur mu?
- Neden olmasın, ben en kötü ihtimali söylüyorum, millet bu ihtimali konuşuyor, kamuoyunda böyle bir şey var. Çin ve Rusya bu konuda kararlı. Adamlar savaş gemilerini gönderiyor. İran diyor ki ‘sınırı geçtiğinde benim askerlerimi karşında bulacaksın’.
....
-Suriye’deki tutuklu istihbaratçıların durumu ne olacak?
-Bu süreçte bunlar yaşanır. Ciddi bir süreç, bunların hepsi olacak, biz zaten açık ve net olarak tavrımızı koymuşuz, Türkiye şu anda taraf.
- İstanbul’daki Suriye ulusal meclisinde neden bir tane Türkmen yok?
- Onlar zarar görmesin diye.
Kaynağımın müsaade ettiği kadarı ile sizlere yansıttığım değerlendirmede, ben de “sizin izleniminiz nedir” diye sordum.
Aldığım cevap:
“Ben, hükümeti askeri müdahalede kararlı gördüm. İçeriden halletmeye çalışıyorlar isyan dalgası ile ama o olmayacak gibi. Başaramayacak oradakiler gibi gözüküyor. Nihayetinde daha büyük olaylar çıktığında müdahale edilecek ve müdahaleyi Türkiye yapacak gözüküyor.”
Çin-Türkiye görüşmeleri ile ilgili taraftar medyada “abidik gubidik” haberleri okuyacağınızdan eminim.
Neler olup bittiği konusunda herhalde yoruma gerek kalmadı.


AKP’nin son fotoğrafı

Öncelikle hatırlatayım:
Araştırma şirketi ANAR demek, Beşir Atalay demektir.
Beşir Atalay demek, Abdullah Gül demektir.
Devam edelim.
ANAR’ın Genel Müdürü Dr. İbrahim Uslu’nun Akşam gazetesine verdiği “2014 kavgası” başlıklı demeç oldukça ilginç:
“Türk siyaseti 2014’te yeniden dizayn olacak. Cumhurbaşkanı, Başbakan değişecek. Tüzük gereği üçüncü dönemi bitirenler aday olmayacak. AKP yönetimi neredeyse topyekun yenilenecek. Belediye seçimlerinden hemen sonra genel seçim olacak. Kabine yeniden şekillenecek. Süreçte söz sahibi olmak, manipüle etmek isteyen birilerinin bu saldırıları yaptığını düşünüyorum. 2014 yaklaştıkça aynı tarz saldırıların artmasından endişe ediyorum. AKP’yi, devlet aygıtını zayıflatmak, yanlış kararlar aldırmak istiyorlar. Çok hırpalayıcı bir süreç olacak” .
Bence de çok hırpalayıcı bir süreç olacak.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül işaret fişeklerini peş peşe patlatıyor.
Tayyip Erdoğan da hasta yatağından seyrediyor.
Kulağıma günler önce gelen “AKP kulislerini”de tam yazma vakti geldi.
AKP içinde 20’den fazla milletvekili bir süre önce, Ankara Mithatpaşa Caddesi’nde bulunan TBMM Mustafa Necati Kültür Evi’nde bir toplantı yaptı. Toplantıya bazı AKP’li eski milletvekilleri de katıldı. Toplantıda, ağırlıklı olarak milletvekilleri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kendilerine yönelik ilgisizliğini ele aldı. Milletvekilleri “Başbakan bizi hiç dinlemiyor. Önerilerimizi, taleplerimizi göz ardı ediyor, bizleri dikkate almıyor” eleştirisi yaptı. AKP’li milletvekilleri toplantıda partiden ayrılıp ayrılmamayı da tartıştı. Vekiller ayrılma durumunda seçenekleri masaya yatırdı ve CHP ve MHP dışında bir partiye katılma konusunda ağırlıklı mutabakata vardı. AKP’li mebuslar, “sayılarının 20’den fazla olması nedeniyle katılacakları partinin TBMM’de grup oluşturma avantajı yakalayacağını, bu nedenle belirlenecek partiye elleri güçlü gideceğini” değerlendirdiler.
AKP’den bir kulis de Bülent Arınç cephesinden.
Dost sohbetinde Arınç’a “üçüncü dönem bitince siz de seçilemeyeceksiniz. Partide birçok isim gidecek. Ne olacak” diye sormuşlar.
Bülent Arınç da aynen şu cevabı vermiş;
“Olur mu öyle şey. Ona mutlaka çözüm bulacağız. Partiyi çoluk çocuğun eline bırakacak değiliz ya!..”
Şimdi aynı kanatta farklı bir cepheye dikkatinizi çekmek istiyorum.
Numan Kurtulmuş ve HAS Parti’sine..
Kurtulmuş da Akşam gazetesine ANAR’cı İbrahim Uslu’dan üç gün önce, “Başbakan hedefte, sert olmazsa gider” başlıklı demeç vermişti. Numan Kurtulmuş, ne demişti?
“Başbakan sert gidiyor ama bu davranışında haklı. Aksi halde kendisi gider bunu biliyor. Çünkü doğrudan hedef kendisi. Sistemi değiştirme konusunda iktidar partisinin bahanesi yok. Temel eleştirimiz burada. Milletin diliyle konuşarak iktidara geliyor ama bir süre sonra devletin diliyle konuşmaya başlıyorlar. 12 Eylül’ün baskıcı ve güce dayalı devlet yapısında, iktidar gücünü ele geçirenler ’bu güç hazır şimdi bizim elimizde, biz kendi elimizde bu gücü daha iyi kullanırız’diyor. Rahmetli Menderes ve Özal’la kıyasladığınız zaman AKP iktidarı, hiçbir iktidara nasip olmayacak büyük bir güce sahip. Uluslararası konjonktür de ciddi şekilde AKP hükümetlerinin lehine işledi. Ama ne yazık ki, sürekli bahaneler üretilerek bugüne gelindi.”
Uzun süredir suskun kalan ve derin bir sessizliğe gömülen Numan Kurtulmuş’a ve medya atağına dikkat!..
Kurtulmuş, bugünlerde yakın çevresi ile okyanus ötesine gidip bazı temasların(!) ne kadar faydalı olup olmayacağını tartışıyor.
Numan Kurtulmuş’u Saadet Partisi’nden uzaklaştıran Oğuzhan Asiltürk’ün son günlerdeki çıkışlarını bir de bu açıdan değerlendirin.

Yazarın Diğer Yazıları