Davutoğlu’nun gündüz düşleri
“Osmanlı Milletler Topluluğu” tezini iktisadi gerçeklerden uzak bulan Ülsever’den Dışişleri Bakanı’na mesaj var: Türkiye’de belki her şey parayladır ama hayal kurmak bedavadır. Yeter ki kurulan hayaller ülkeye zarar vermesin!
Wikileaks’ten bizlere yansıyan ABD’li diplomatların Ahmet Davutoğlu algılamasını Davutoğlu’nun kendisi de bizzat teyit etmiş:
Amerikan Washington Post Gazetesi yazarı Jackson Diehl, geçen hafta Washington’da görüştüğü Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun kendisine Türkiye’nin eski Osmanlı ülkeleri üzerinde liderliğini yeniden kurma hayalinden bahsettiğini yazdı. Diehl, Wikileaks belgelerinde ’son derece tehlikeli’ ve ’neo-Osmanlı İslamcı fantezilerde kaybolmuş’ denilen Davutoğlu’nun kendisine, “İngiltere eski sömürgeleriyle bir milletler topluluğu halinde, neden Türkiye eski Osmanlı topraklarında, Balkanlar’da, Ortadoğu ve Orta Asya’da yeniden liderlik kurmasın?” dediğini (de) yazdı. Washington Post yazarı şöyle devam etti:
“Aslında Arap sokaklarının muhtemel lideri olarak Erdoğan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah gibi rakiplerinden daha çekici görünüyor.” (Milliyet 7 Aralık 2010)
Kendisini zerre kadar tanıdı isem Ahmet Davutoğlu bu sözleri yalanlayacaktır.
Ancak, Ahmet Davutoğlu’nun hayalperest/ideolojik dış politika anlayışının Osmanlı Devletler Topluluğu (deyim Hasan Celal Güzel’e aitmiş) özlemi üzerine kurulu neo-Osmanlı anlayışı olduğunu bütün dünya biliyor...
* * *
Davutoğlu ile anlaşamadığım noktalardan birisi onun hayal dünyasında ekonominin dış politikadaki ağırlığına pek yer vermemesi veya küçümsemesidir.
* * *
“İngiltere eski sömürgeleriyle bir milletler topluluğu halinde” bugün hala var ise İngiltere’nin emperyal anlayışının başından beri iktisadi rasyonel üzerine kurulu olmasıdır.
İngiltere uzak denizlerde fetihlerini yaparken artı-ürünü toplama değil, yoğaltma-çoğaltma saiki ile hareket ediyordu. Klasik dönemde hammadde zengini ülkeler fethedilirken tabii ki sömürü esastı. Ancak eski sömürgeler de bu sömürüden iktisadi menfaat sağlıyorlardı. Güneşin hiç batmadığı Büyük Britanya şemsiyesi altında eski sömürgeler bugün hala kendi gönülleri ile yer alıyorlarsa, bunun nedeni bugün de bu bağlılığın kendilerine iktisadi menfaat sağlıyor olmasıdır.
* * *
Tersine, Osmanlı fethettiği ülkelerde artı ürünü yeniden üretme değil toplama sevdası içinde hareket etmiştir. Basit Türkçe ile ifade edersek; Osmanlı kendine bağladığı ülkelerden ayni vergi (asker, hayvan, silah, gıda vb.) toplama derdine düşmüştür. Osmanlı sömürge ülkeler ile üretime dayanan hiçbir iktisadi ilişki kurmadığı gibi sömürgeleri iktisadi faaliyetlerinde serbest bırakmış, sadece artı üründen pay almıştır. Ne zaman ki Batı’da milliyetçilik yükselmeye başlamış, iktisadi milli sınırlar doğal olarak çizilmeye başlamış, sömürge ülkeler emperyal ülkeye (Osmanlı) hiç ihtiyaç duymadıklarını, tersine kendi faaliyetleri ile yaptıkları üretime Osmanlı’nın sadece el koyduğunu fark etmişlerdir.
Milliyetçi akımlar esasında sömürgelerin kendi milli pazarlarını Osmanlı’dan kurtarma gayretidir.
* * *
Sanayi devrimi sonrası Osmanlı’nın sömürge ülkeler ile hiçbir ortak iktisadi çıkar kapısı aç(a)madığı tamamen ortaya çıkınca “Sömürgelerimiz bizi ne de çok severdi!” şiarı Osmanlı dedelerin Türk torunlarına uykudan önce anlattıkları masallara dönüşmüştür.
* * *
Eskiden olmadığı gibi bugün de Osmanlı’nın eski sömürgelerinin “Neo-Osmanlı ile milletler topluluğu olsa da geçinsek gitsek!” diye bir dertleri yoktur.
Bu hayal, bizim açımızdan ne kadar çekici gözükse de, sadece Ahmet Davutoğlu’nun gündüz düşleri arasına girer.
Ne Azerbaycan’ın, ne Suudilerin, ne Kafkas ülkelerinin dünyaya petrol satmak için Osmanlı Milletler Topluluğu’nun parçası olmaya ihtiyacı vardır.
Balkan ülkeleri de olsa olsa AB ile üyelik hayal etmektedirler. Gözleri ve yürekleri Batı’dadır.
Dünya üretiminde, ihracatında, enerji tüketiminde payı yüzde 0.5’lerle ifade edilen Türkiye’de belki herşey parayladır ama hayal kurmak bedavadır.
Yeter ki kurulan hayaller ülkeye zarar vermesin!
* Cüneyt Ülsever / Hürriyet
++++++
Sarayın zırcahil çocukları
Pazartesi günü iktidar medyası “İmparatorluk geri dönüyor” haberini yere göğe koyamadı. Televizyon kanalları üst haber, alt haber, defalarca geçti. Yiğit Bulut, Habertürk’teki sansürsüz jöleli programında Wall Street Journal’ın makalesini “imparatorluk geri mi dönüyor, Türkiye bölgesel güç oluyor mu” diye sorguladı.
Hamam tasını kapan koşmuş
İster istemez, memlekette bunca heyecana yol açan, AKP amigolarının koltuklarını kabartıp “Yeni Osmanlı” kibirlerini katlayan olayın aslını merak ettim. Bir de ne göreyim?
Wall Street Journal’ın hafta sonu gezi ekindeki makalenin manşeti “The Empire Strikes Back”, küresel sinemanın kült filmi Star Wars’un 5. bölüm başlığından başka bir şey değil!
Zaten Türkçeye doğru çevirisi de “İmparatorluk geri dönüyor” değil, “İmparatorluk karşı saldırıya geçiyor”... Makalenin yazarı Suzy Hansen, belli ki çoluk çocuk tüm dünyanın 1980’den beri döne döne seyrettiği filmi anımsatarak, ya espri yapmış ya da düpedüz alay etmiş bizim yeni Osmanlı’yla...
Aşağılık kompleksi doğrulandı
Ama Türkiye’deki libero amigolar öylesine gurura aç ve böbürlenmeye susuzlar ki, “imparatorluk” lafını duyunca Osmanlı’nın hamam tasını kapıp koşmuşlar. Yazarın makaleye attığı Star Wars başlığındaki hicvi daha ilk tümcesinde ele veren “Türkiye on yıllardır yitik imparatorluğun aşağılık kompleksinden mustaripti” saptamasını görmezden gelmişler.
Üstelik, “Wall Street Journal’da tam sayfa” diye gözümüzde büyüttükleri makalenin sadece ilk üç satırını oluşturan üç tümceyi, onlarca gazete ve televizyon kanalı, yüzlerce internet sitesinde “haber”yapmakla, mustarip oldukları “aşağılık kompleksi”ni de birinci elden doğrulamış bulunuyorlar.
Çünkü imparatorluk çocukları olaraktan dış basında zafer kazanmış gibi ayyuka çıkardıkları “tam sayfa” makalenin bu üç satırdan geriye kalanı, turistik İstanbul rehberi.
Bendeniz, bir büyüklüğe yamanmak özlemiyle gözleri kararan AKP amigolarının “İmparatorluk geri dönüyor” diye yazıp Osmanlı geri dönüyor, diye okudukları makale başlığının Star Wars’tan alıntı olduğunu Paris’te fark ettim. Ve yukarıdaki konuya ilişkin araştırmalarım ışığında: WJS magazin yazarı Hansen’in “The Empire Strikes Back” başlığının Türkiye’ye çok yakıştığına. Yeni Osmanlı’nın Sith İmparatorluğu’na epeyce yaklaştığına. AKP padişahının Emperor Palpatine’le aşık atabileceğine. Ve zır cahil imparatorluk çocuklarının da Sith tebasına pek benzediğine karar verdim. Zaten Türkiye de yemyeşil bir diyarken, Jedi’lerle Sith’lerin ölümcül savaşında çölleşen MUSTAFAR’ı yer yer andırıyor, artık... Geriye kalıyor, Darth Vader’in kim, Luke Skywalker’ın kim olduğuna. İşte size ipucu: Biri uzun, biri kısa. Biri yapılı, öteki çelimsiz. Umarım İmparatorluk Sith’leriyle Cumhuriyet Jedi’leri arasındaki savaşın sonu da filmdekine benzer.
* Mine Kırıkkanat / Cumhuriyet
Türkiye’deki libero amigolar öylesine gurura aç ve böbürlenmeye susuzlar ki, “imparatorluk”
lafını duyunca gerisini koyvermişler....
++++++
‘Son Osmanlı’nın ruh ikizi Amerikalı çıktı
“Wikileaks belgelerinde adı “ABD diplomatlarına göre tehlikeli adam” diye açıklanan Davutoğlu, gerçekten “yeni Osmanlıcı” mı?” sorusuna cevap arayan Güneri Cıvaoğlu, Dışişleri Bakanı’nın “teorileri” ile Amerikalı gazeteci George Friedman’in “öngörüleri”nin bire bir örtüştüğünü yazdı! İşte Cıvaoğlu’nun Friedman’ın “GELECEK YÜZYIL 21.Yüzyıl İçin Öngörüler” kitabından- Davutoğlu’nun vizyonu ile örtüşen iddiaları:
Türkiye’yi şişirecekler
21. yüzyılın yeni büyükleri?.. Bunlar Türkiye, Polonya ve Meksika olacak. Türkiye, Rusya geriledikçe kuzeye, Kafkaslar’a doğru ilerleyecek. Bu ilerleme kısmen askeri müdahale ve kısmen de siyasi ittifaklarla gerçekleşecek. Türkiye’nin etkisinin çoğu ekonomik anlamda olacaktır. Türkiye, Kafkaslar’ı aşarak Rusya ve Ukrayna’ya ulaşacak ve Rusya’nın tarımsal kalbine doğru ilerleyecek. Türkiye, Kazakistan’ı etkileyecek, gücünü Orta Asya’ya da yayacaktır. Karadeniz, bir Türk gölü haline gelecek, Kırım ve Odesa, Türkiye ile ticaretini önemli oranda artıracak. Zaten bölgedeki Müslüman ülkelerle -Bosna ve Arnavutluk- yakın ilişkileri olan Türkiye, Balkanlar’a da girecektir. Ve 2040’ların ortalarında Türkiye gerçekten de önemli bir bölgesel güç olacaktır.
Ateş çemberi içinde
Kürtler kendi devletlerini kurmak çabasındayken Suriye ve Irak, iç çatışmalar yüzünden yara alacaklar, Türkiye, Irak ve Suriye’ye de hâkim olacak ve böylece etki alanları Suudi yarımadasına kadar ulaşacaktır. Basra Körfezi petrol üretimine de hâkim olacaktır. Mısır bir iç krizle karşılaşacak ve lider Müslüman güç konumunu kullanarak Türkiye’nin istikrar sağlamak adına Mısır’a girmesi ve Süveyş Kanalı’nı kontrole alması kırılma noktası olacaktır. Tabii ki İsrail güçlü bir ulus olarak kalacak. Ancak şimdilerde dost bir güç olarak gördüğü Türkiye’yle uyumlu olmaya zorlanacaktır. Arap yarımadası üzerindeki Türkiye hâkimiyeti bu ülkeyi İran’a göre çok daha tehditkâr bir konuma getirecek, İran limanlarını ablukaya alabilecektir. Japonya tarihsel olarak Basra Körfezi’nden petrole bağımlıdır. Türkler bölgeyi hâkimiyetleri altına aldıklarında ise Türkiye ile iletişime geçmek ve anlaşmak Japonların çıkarına olacak. İki ülke de yükselen
birer askeri güç olmanın yanı sıra önemli ekonomik güçler olacaklar.
++++++
Kemal Bey okyanus ötesine uyacak mı
Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığıyla CHP’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı! Örneğin grup toplantılarında parti politikaları da tartışılacak, genel başkan gruba girerken alkışlanmayacak, kimse ayağa kalkmayacak, bu tür şovlara son verilecekti.
Değişen bir şey olmadı. Şov aynen devam...
Genel Başkan demokrat bir çıkış da yapmış:
- Çarşaf liste demokrasinin gereğidir, diyerek olumlu bir işaret vermişti.
O sözünü de tutmadı. Kurultay’da blok liste yapacağını ifade ediyor.
Yani Parti Meclisi üyelerini tek tek kendisi belirleyecek...
Bu arada AKP’li medya ve yazarlar Kılıçdaroğlu’na ısrarla şu tavsiyede bulunuyor:
- Partideki Baykalcı ve ulusalcıları tasfiye et...
Kemal Bey okyanus ötesi kaynaklı bu sese uyacak mı? Yedi ay sonraki seçime partinin önemli bir bölümünü tasfiye ederek... Toplumda etkisi, ülkede ağırlığı olan siyasetçileri dışlayarak mı gidecek?
Gruplar dışı bir milletvekili dostumuz diyor ki:
“Kemal Bey, çarşaf liste sözü vermişti. Bu sözünü tutmalıdır. Hatırlarsınız, milletvekillerini parti üyeleri belirleyecek demişti. Sade üyelere bu kadar güvenen bir genel başkanın tutarlılık gereği aynı güveni delegelere de duyması... Dolayısıyla çarşaf listeye evet demesi beklenir. Kendisi için vazgeçilmez gördüğü isimleri tabii ki anahtar listeyle delegelere duyurur, seçtirir.”
İki hafta sonraki kurultay bir tasfiye kurultayı olursa CHP seçim öncesi iç çekişme ve çatışmaların içine yuvarlanacaktır. Kılıçdaroğlu çok kritik bir karar arefesinde görünüyor.
* Melih Aşık / Milliyet
++++++
TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, “zengin sporu” olarak bilinen golfe merak sarmış ve bunun nedenini şöyle açıklamış:
“Köyden gelen bir insan olduğum için de golfü çok seviyorum.”
Beyefendi acaba Amasya’nın değil de Londra’nın köylerinden birinden mi geldi?
* Mustafa Mutlu / Vatan
++++++
MİNİ YORUM
Etki ajanlığı ‘Zaman’ı
Devlet eski bakanlarından Ufuk Söylemez aradı... “Edelman’ın Melekleri” konusunda onun da diyecekleri varmış. Özellikle Amberin Zaman için üzerine basa basa “etki ajanı” sıfatını kullanıyor. Bu ısrarının en büyük dayanağı Zaman’ın temsilcisi olduğu “The Economist”in misyonu. Ayrıca, bu konuda Sözcü için kaleme aldığı dört ayrı köşe yazısını da yolladı Söylemez; hepsinin ortak iddiası derginin izlediği yayın politikasının “5. Kol faaliyeti”ne dönüştüğü yönünde....