Davutoğlu'nu bekleyenler
Profesör Dr. Ahmet Davutoğlu, AKP’nin iktidara geldiği günden itibaren başbakan Tayyip Erdoğan’ın dış ilişkilerindeki başdanışmanı olarak önemli sorumluluklar yüklenmişti. Perdenin gerisinde olduğu için yapılan olumsuz icraatlar kamuoyu nezdinde kendisini bağlamıyordu. Ancak bakanlık koltuğuna oturduğu andan itibaren eksiler ve artılar kendi hazinesine yazılacak. AKP’nin teslimiyetçi politikalarının faturası bundan böyle sadece Erdoğan ve Gül’e değil, Davutoğlu’na da kesilecek. Dolayısıyla meclis dışından önemli göreve atanan Davutoğlu’nu zor günler bekliyor.
Dış politikada bakanlık makamının “vitrin” den ibaret olduğunu savunanlar, bakanın hükümet kararları dışında inisiyatif kullanamayacağını da iddia ederler. Bütün olumsuz koşullara rağmen kendi adıma Ahmet hocanın bu konuda hassas davranacağına inanmak istiyorum. Umarım dışişlerinde Tayyip Erdoğan’ın tabiriyle “Monşerler” dönemi sona erer.
İşin başında “Eşbaşkan” olmakla övünen Erdoğan bile BOP’un doğmadan öldüğünü, Davutoğlu’nun telkinleriyle itiraf etmişti. Okyanus ötesinden tezgahlanan “Yeni Osmanlı” planına balıklama atlayanların aksine reel politikanın göz ardı edilmemesi gerçeğini de hatırlatmakta fayda görüyorum.
Bu arada Irak’taki gelişmeleri uzun süredir yakından takip eden Davutoğlu’nun girişimleriyle Şii lider Sadr’ın Türkiye’ye gelmesi, özellikle Kerkük konusunda Türkiye’nin tezlerini desteklediğini açıklaması son derece önemli bir gelişme. Kimi ne zaman kiminle satacağı belli olmayan Barzani ve Talabani’nin fırıldaklığına terk edilen Irak politikamızda, morarmış çizgilerin yeniden belirlenmesi en önemli temennimiz. Bu konuda neredeyse 7 yıllık tecrübeye sahip olan Davutoğlu’ndan beklenen, yeni kadrolaşmada inşallah partizan müdahale yapılmaz.
Irak ile beraber en önemli problem şüphesiz Azerbaycan ve Ermeni meselesidir. Sayın Davutoğlu’nun AB ile ilişkilere müdahil olmayacağı, müzakereleri yürütmekten sorumlu olan Egemen Bağış’ın görev alanı ile belli. 1998 yılında kaleme aldığı “Stratejik derinlik” adlı kitapta neler yazdığını unutmayacağına inandığımız Ahmet hocanın Balkanlar ve Türk Cumhuriyetleri’nin ihmal edildiği gerçeği ile hareket edeceğini tahmin ediyorum.
Yeni Bakanlar Kurulu’nun ilan edilmesinden sonra önümüzdeki günlerde yeni Anayasa paketinin gündeme oturacağını biliyoruz. Komisyon Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu’nun çalışma ve açıklamaları doğrusu umut verici. AKP hükümetinin dış dayatmalı “Sivil Anayasa” fantezisinden vazgeçtiği belli oluyor. Bu defa makul olmayı başarabilirlerse muhalefetin de olumlu adım atması beklenebilir. CHP lideri Deniz Baykal’ın, muhalefetin her şeye karşı olma anlamında olmadığını kabullenerek anayasa paketine katkıda bulunacağına inanıyorum. Öncelikle seçim ve siyasi partiler yasasında yapılacak değişikliklere mevcut liderlerin sıcak bakmadığını düşünmekle beraber parti içi demokrasiyi gerçekleştirmezlerse seçmenin yeni arayışa yönleneceği de unutmamalılar.
“Taşnak kafası” başlıklı yazıma sevgili ablam Sevgi Kafalı’dan itiraz geldi. Azerbaycan milletvekili Ganire Paşayeva gibi TBMM’de 3-5 bayan milletvekili olabilse temennime ablam fena kızmış. “Ganire gibi Meclis’te erkek milletvekili mi var hatta Türkiye’de parti liderimi var” diyen Kafalı hocamın itirazına ne diyebilirim ki?
Son olarak IMF’nin acı reçetesine gelmek istiyorum. Sosyal güvenlik ve emekli maaşlarında kesintiden tutun da yeni vergilere kadar zehir şurup içireceklermiş. Seçim öncesi “Ümüğümüzü sıktırmayız” diye caka satan Erdoğan, bakalım IMF’ye “One Minute” diyebilecek mi?