Dava Silivri'de başlıyor ama...
Adı önce Ümraniye iken kim ya da kimler tarafından neden Ergenekon ismi verildiği halen belli olmayan dava yarın başlıyor. TBMM’de Sayın Tuğrul Türkeş tarafından verilen soru önergesine ne İçişleri’nden ne de Adalet Bakanlığı’ndan tatmin edici bir cevap gelmedi. Soruşturmayı sürdüren savcılar adını biz koymadık derken, polis de Ergenekon isminin kendileri tarafından konmadığını iddia ediyor.
Malumunuz devam etmekte olan dava hakkında yorum yapmak yasak ancak malum gazetelerde hala özel telefon görüşmeleri yayınlanıyor. Adalet’in geç de olsa tecelli edeceğine inanan biri olarak bu kısır tartışmalara girmek yerine hukuki boyutuna pencere açmak istiyorum. Doğrusu hukukçu değilim. Ancak kafama takılan bu konu için başkentte bulunan yüksek yargı üyeleri ve üniversitelerin hukuk hocalarıyla görüştüm. Aralarında Anayasa Mahkemesi eski ve yeni üyelerinin de bulunduğu hukukçular davanın İstanbul’da görülmesinin hukuka aykırı olduğunu ifade ettiler.
Sanıklara isnat edilen suç “Silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek, zorla hükümeti iskata teşebbüs, TC hükümetine karşı silahlı isyana tahrik, açıklanması yasak belgeleri temin etmek” değil mi ?
Örgütü yöneten ve eylem gerçekleştirenler memlekette askeri darbe yapıp hükümeti düşürme girişimi içindelermiş. Dolayısıyla hedef TBMM, TC hükümeti ve Genelkurmay’mış. Bu kurumlar da devletin başkenti Ankara’da olduğuna göre davanın İstanbul yerine Ankara’da yapılması gerekmez mi ?
Efendim ele geçirilen suç aletleri İstanbul Ümraniye ve Eskişehir’de bulunmuşmuş. Sanıkların bir bölümü İstanbul’da ikamet ediyormuş. İyi de bunlar hukukta ayrıntıdır. İddialara dayanak gösterilen belgelerin bulunduğu yer İP’nin Genel Merkezi de Ankara’da değil mi ?
Kaldı ki 5271 sayılı CMK’nın 12. maddesinin ilgili fıkrası “Davaya bakmak yetkisi suçun işlendiği yer mahkemesine aittir. Teşebbüs ve son icra hareketinin yapıldığı kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği yer mahkemesi yetkilidir” demiyor mu ?
Hal böyle iken kamuoyunda çok tartışılan bu davanın İstanbul yerine Ankara’da görülmesi yasanın emri değil midir ?
Şimdi birileri İmralı’daki davayı örnek verecektir. Unutulmamalı ki İmralı’da bebek katilini yargılayan Ankara DGM Mahkemesi idi ve özel olarak görevlendirilmişti.
Küresel krizin vurduğu Türkiye Ergenekon turizmi ile mali kaynak sağlayacak diyenler için yarın tarihi gün. Silivri’de başlayacak olan duruşmada avukatların bu konuda yapacakları girişim kabul edilir de dava Ankara’ya alınırsa hiç şaşırmayalım. Bu sayede mali kriz sadece Silivri ilçesini kurtarma yerine başkent Ankara’ya da nefes aldıracaktır. Şakası bir yana davanın Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesi ihtimal dışı sayılmamalıdır.
Gelelim Türk ordusunu hedef alan tartışmalara. Terör örgütünün yaptığı intihar saldırılarında ısrar etmesinin sebebi hikmetinin ne olduğunu bilen var mı ? Katiller eyleme beraber gittiği yaralı arkadaşlarını “Kafasına sıkın” emriyle infaz edip geri çekilirken telsizde çok zayiat verdiklerini belirtiyorlar. Her gün 3 - 5 askerimizin şehit olduğu intihar saldırılarında 30 - 40 kayıp verip geri kaçarken başka yerlerde ısrarla saldırıyorlar ve psikolojik savaş metodunu sergiliyorlar. Hazır terörle canı pahasına mücadele eden asker tartışılıyorken terörün şiddetini artırıp tartışmayı malum gazetelerin manşetlerine taşıyarak Türk ordusunu arkadan vurmaya çalışıyorlar. Eh bu işe bunca çanak tutan var iken başarısız olduklarını da söyleyemeyeceğim.
Dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan bu alçaklığa yetkili ve ilgililerin daha ne kadar göz yumacağını merak edi-yorum. Doğru yerde bulunma çağrılarına taraf olduklarını meydan okuyarak açıklayanların kimden yana taraf oldukları her geçen gün netleşiyor. Bu ülke konusunda bitaraf olanların defalarca bertaraf olduğunun tarihte bir çok örneği var. Bekleyip göreceğiz.