Daha önceleri neredeydiniz?
Yarın sandığa gidiyoruz. Memleketin başına kâbus gibi çöken AKP iktidarının gider ayak yaptığı tek hizmeti dile getirip, bir hakkı teslim edelim.
Havuzu, yandaşı, candaşı, paraleli ile 13 yıl boyunca millî bayramlarımız olan 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim'i senelerce görmezden geldiler ya da bir sütuna 10 cm rutin haber ile geçiştirdiler. Anıtkabir'de dünya liderleri saygı duruşunda bulunurken, O'nlar "sap gibi durma" olarak nitelendirdi. Dünkü (29 Ekim) gazetelerin manşetlerine bakıyorum da katıksız Cumhuriyetçi kesilmiş tekmili birden. Bu U dönüşünün sebebi hikmeti elbette ülkenin topyekûn birleştiği Cumhuriyete açıktan karşı çıkamama zorunluluğu... "Olmasaydın da Olurduk" ilanlarını unutmuş değiliz. Sadede gelelim; Cumhuriyet tarihi boyunca gerçekleştiremediğimiz farklı kesimleri bir platformda birleştirmeyi AKP başardı. En radikal partizanları, liderlerine sadakat nutukları atanları Mustafa Kemal Atatürk birleştirdi. Bu sütunlardan daha önce de Anıtkabir manzaralarını yansıtırken, yıllarca protokol icabı çelenk koyup, günün anlamına dair bilinen sözlerle geçiştirilen millî bayramlarımız ve Atatürk'ü anma AKP sayesinde yeni ve yenilmez bir ruh olarak yeniden doğdu. 1 Kasım'dan sonra AKP'den yılların hesabı sorulurken, bu faktörün de unutulmaması dileğiyle pişti olan manşetlere dönelim.
Koza-İpek Grubu'nun televizyon ve gazetelerine el konmasıyla bazı gazetelerin manşetleri pişti oldu. Faşizmin unsuru olan sansürün her türlüsüne karşıyız. Ancak aynı gazetelerin Ulusal Kanal, Avrasya Tv, Kanal Biz ve Kanal B baskınlarındaki sessizliğinin yanında, atılan iftiralara çanak tutuşlarını da unutmamak lazım. Dolayısı ile AKP sofralarında "Beraber ıslandık biz bu yollarda" şarkısını koro halinde okuyanlara güftesi Fuat Edip Baskı, bestesi Selahattin Pınar'a ait Hicaz eser olan "Daha önceleri neredeydiniz?"i hatırlatmak da görevimiz!.. Öyle ya beraber ıslanıp, beraber götürenler, beraberce kumpas kurup Türk ordusunu tasfiye etmeye çalışanların hangi sebeplerden ayrı düştüğünü bu milletin bilmesi de lazım.
"Bir gece hiç tanımadığım bir erkeğe sırf sana benziyor diye usulca sokuluverdim", "Yakalarsam cuk cuk" ve son günlerin yükseleni "Tavukları pişirmişem Hacı'yı da çarşıya göndermişem" gibi ahlaki değerlerimizle alay eden şarkıları coşku ile söyleyip, zafer sarhoşluğu ile kendinden geçenlere kibarca "Daha önceleri neredeydiniz?"i tavsiye etmekten başka çaremiz var mı?
Değerli dost-yazarımız Arslan Bulut geçtiğimiz gün AKP'yi kafası kesilmiş tavuğa benzeterek ustalığını yansıttı. Yeni nesiller bilmez ama internetten seyredenler olabilir. Bizim gibi tanık olmayanlara seyretmelerini tavsiye ederim. Tavuk, horoz veya hindinin başı kesilip, kanı boşaltılır, çırpınma sona erince can verdiğini sanan acemi kasap bırakınca birden canlanıp, ayaklanır ve sağa sola koşmaya başlar. Bu manzarayı bazıları gülerek seyreder lakin çoğunluk dehşete kapılır, günlerce aklından çıkmaz. Dahası pişirileni de yemeyenler bile olur. AKP seçim sonrasına bıraktığı "el koyma" işinde acele edince eline-yüzüne bulaştırdı. Yıllarca oynadıkları mağduriyet pozunu elinden kaçırdı. Başkent kulislerinde Başbakan Davutoğlu'nun bu kayyumlardan haberi olmadığı iddiaları konuşuluyor. Davutoğlu ve sistem mühendisleri dikkatleri başka yere çekmek için can havli ile "10 maddelik son seçim paketi"ni açıkladı. Kendilerine oy vermeyecek kesimler olan "asker, polis, öğrenci, öğretmen ve emekli"ye kıyak geçeceklermiş. Zor ile KaçakSaray'a çağırdıkları muhtarlara zam yapacaklarmış. İyi de 7 Haziran öncesi "kaynak yok" diyerek muhalefet partilerinin vaatleri ile dalga geçmiyorlar mıydı?
Bir bahar akşamı sevinçli bir telaş içinde rastladıklarına, daha önceleri nerede olduğunu sorma hakkı olanlara 1 Kasım akşamı da "güle güle sana" şarkısını söylemek nasip olur mu? Bilmem. Fakat bu güzel şarkıyı tüm okuyucularımıza tavsiye ederim. Vesselam.