Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Dağlarca'ya saygı...

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın gönlümüzdeki saygın konumu, açıklanan ’vasiyetnamesi’ile daha bir yüceldi. 2008’in Ekim ayında sonsuzluğa uğurladığımız Türkçenin bu büyük şairi, vasiyetnamesinde maddi varlığını ve kitaplarının telif gelirini kendisine yakışan biçimde dağıtmış. Geçen hafta Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, şair Sunay Akın’ın da hazır bulunduğu törende, Dağlarca’nın avukatı tarafından açıklanan vasiyetnamenin bir bölümünü sizlere sunmak istiyorum. Çünkü bu vasiyetnamede insan sevgisiyle yurt sevgisi anlamlı biçimde buluşuyor. Buyrun okuyalım:
“Bu zamana kadar yayımlanmış ve bundan sonra yayımlanacak bütün kitaplarımdan hesabıma intikal edecek paraların yatırıldığı bankada birikerek bu paranın yıllık faiziyle benim adıma müze kuran Çamlıca Bilfen Okulu’nda indirimli, maddi durumu iyi olmayan öğrencilerin okutulmasını vasiyet ediyorum.
Fazıl Hüsnü Dağlarca sokakta bulunan evimi vefatımdan sonra hiçbir siyasi ve dini amaç ile kullanılmamak, sadece Fazıl Hüsnü Dağlarca Müzesi olarak kullanılmak ve gençlere Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda çağdaş eğitim vermek üzere içindekilerle birlikte müze yapılması kaydıyla Kadıköy Belediye Başkanlığı’na bırakıyor ve vasiyet ediyorum. Ayrıca müteveffa murisim annem Kadriye Dağlarca’nın vefatıyla bana intikal eden Konya ili hudutları dahilindeki bilcümle gayrımenkullerden hisseme düşen miras payımı da Mehmetçik Vakfı’na bırakıyorum.
Vasiyetimin amacının Türk çocuklarına Atatürk yolunu göstermek olduğunu beyan eder son arzu ve isteklerimi içeren vasiyetimin bunlardan ibaret olduğunu bu vasiyetnamenin hiç kimsenin herhangi bir etki, tesir, cebir, baskı yönlendirmesi altında kalmadan hür irademle imzaladığımı noter huzurunda beyan ve ikrar
ederim.”
İşte böyle diyor büyük usta...
Onu hep sevdim. Çocukken çoğunlukla onun şiirlerini okudum. “Mustafa Kemal’in Kağnısı” ndaki o “Elif” i nasıl unutabiliriz? O ’Elif’ki kağnısıyla mermi taşırken hastalanan öküzünün yerine kendini koşanlardandır. O Elif ki, tüm kahraman Türk kadınlarını simgeler.
Dağlarca’nın eserlerinde her hangi bir akımın veya kişinin etkisi görülmez. Üslubu kendine özgüdür. Bir diğer özelliği ise alkışlanacak bir ’toplumculuk’anlayışının varlığıdır. İnsana ve insan yaşamına duyduğu o büyük saygı, Dağlarca’da toplumculuğun temellerini oluşturur. Emperyalizme karşı dik bir duruşu vardır; şiirlerinde bunu görüyoruz. Doğrusu, haksızlığa, adaletsizliğe, yoksul bırakılmışlığa, sömürge savaşlarına karşı sesini yükseltmeyen; kendi ulusunu-milletini hor gören bir sanatçı, yükseklik ölçütünde kesin olarak ’alçak’durumdadır.
O gerçekten ’yüksek’sanatçılardandı.
O, ulusal ve uluslararası pek çok ödül aldı. Avrupa ona “Büyük Türk Şairi” unvanını verdi. Ama Dağlarca, bir unvan için, bir ödül için, Türk düşmanlarına ’hoş görünmek için’ “Türkler bir milyon Ermeni’yi, otuz bin Kürdü öldürdü” diyerek kendi milletine iftira atan vicdansızlardan değildir. Ve yine o, “Arabamı şerefsizlerin memleketinde bıraktım” diyenlerden hele hiç değildir!
Türk kültürüne altmışın üzerinde eser bıraktı. Harp Okulu eğitimliydi. Tanrı uzun ömürler versin Bekir Sıtkı Erdoğan ağabeyim gibi o da asker şairlerdendi.

Yazarın Diğer Yazıları