"Dağdan iniyorlar" görüntüsü vermek!
Adamlar önce (Marks, Lenin ve Stalin adına) isyan etmiş ve bu nedenle de eline silah alıp dağa çıkmışlardır. İman ettikleri düşünceleri (Marks, Lenin ve Stalinist devlet) SSCB ile birlikte tarih olunca bu defa Kürt kimliği ve Kürt ulusu inşa etmek olarak yeni bir strateji geliştirmişlerdir. Ardından da yirmi beş yıl süreyle kan dökerek milletin anasını ağlatmışlar, ardından da kendi anaları ağlamıştır. Gün gelmiş kendilerini dağa çıkaran irade İmralı’ya hapsedilmiş ve onlar da (bu günlerde) bu iradenin buyruğuyla sembolik olarak dağdan inme görüntüsü vermeye başlamışlardır.
Ama ne iniş... Yarı dağ adamı görünümde sınırdan girmişler. Eller havada zafer işareti yaparak içeri dalmışlar. Sınıra inen PKK’lıları sivil uzantısı olan DTP’nin ve belediyelerin yönlendirmesiyle sınıra yığılmış on binlerce insan tarafından karşılanmışlardır. Lütfedip “Demokratik açılım sürecinin önünü açmak için Abdullah Öcalan’ın çağırısı üzerine geldik” diye de konuşmuşlardır. Böylece ’işaretin geldiği yer, iradenin ve inisiyatifin de olduğu yerdir’, yargısını yaygınlaştırmışlardır. İmralı’daki mahkûm, ’güç bende, benim taleplerim karşılanmadan dağa çıkarıp, teçhiz ettiğim adamlar oradan inmeyeceklerdir’mesajını muhataplarına vermiştir. Teslim olma oyununun ardındaki gerçek budur.
Devleti ayağa düşürdüler!
Diğer yandan taksit taksit teslimat oyunu sırasında devletin içine düşürüldüğü acizlik ise halkın şaşkınlığını artırmıştır. Her şeyden önce, özenle giydirilmiş çapul kıyafetleri içinde pahalı araçlarla sınıra taşınan terörist gurup teslim olmak için değil teslim almak için geldiği havası yaratmıştır. Devlet yetkilileri sıradan vatandaşlara sınırlardan girişte uygulanan muamele ve prosedürü dağdan ve kamptan teşrif buyuranlara uygulamamıştır. DTP, işi daha da ileri götürerek PKK’lıları TBMM’deki gurup toplantılarına büyük bir nezaketle (!) davet etmişlerdir. İşlemlerin uzaması yüzünden PKK’lıların Ankara’ya ulaşması gecikince, TBMM’deki bu yasal (!) parti (DTP) yapmayı düşündüğü grup toplantısını iptal etmiştir.
Parçalama sürecinin parçası!
Diğer yandan dağdan inen bu PKK’lı gurubun kendilerini her şeyden önce “barış elçileri” olarak nitelemesi de dikkat çekicidir. “Etkin pişmanlık yasasından yararlanmak” istemediklerini ifade etmeleri niyetlerini açıkça ortaya koymuştur. Yani konu “anneler göz yaşı dökmesin. Akan kan dursun” türünden masum söylemlerin çok ötesinde anlamlar taşımaktadır. Sahneye “devlete meydan okumak” adlı bir oyun konmuştur. Birçok yetkili de bu oyunun figüranı olmuştur. Konunun barış istemekle hele hele teslim olmakla ilgisinin hiç olmadığını da DTP’li Türk şöyle ifade etmiştir: “Kimse ‘teslim oldular, bittiler’ mantığıyla sürece yaklaşmasın. Barış gruplarının niçin gönderildiği doğru değerlendirilsin. İnanıyoruz ki devlet bir adım atarsa PKK on adım atar” diye konuşmuştur. Birilerinin alenen devletle pazarlık yaptığını bu sözlerden daha iyi ne anlatabilir? Bölücü ve terörden beslenen yıkıcı çevreler devletin vereceği tavizlere göre çeşitli gurupları Türkiye’ye getirmektedirler ve getirmeye de devam edeceklerdir. Bu DTP liderinin dediği gibi “teslim oldular. Terör bitti” anlamına gelmez. Dağdaki terör guruplarının, zamana yayılarak Türkiye’ye getirilmesi devleti aşamalı olarak tavize zorlama aracı olarak kullanılmaktadır. (Hazmettire hazmettire) Hepsi budur. Konunun kimlik, ana dil, yer isimleri ya da yerel yönetimlerin güçlendirilmesiyle ilgisi yoktur. Kürtlük, kimlik, ana dilde eğitim vs amaç değil araçtır. Parçalama sürecinin parçasıdır.