Dağdaki Silahşor, Kentteki Kalemşor
“Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye” mesajı adresine ulaşmış. 30 Ağustos’taki tablo memleketin sanıldığı gibi sahipsiz olmadığının da işaretini vermiş oldu. Ancak hükümetin başlattığı müzakere, terör örgütü ve sempatizanlarını azdırdı. Nitekim bugün Diyarbakır’da, Perşembe günü de Van’da yapılacak mitinglerde Türk Devleti’ne karşı ilan ettiklere savaşa devam edeceklerini gösterecekler ve barış adına neyin peşinde olduklarını kanıtlayacaklar. Gelelim İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın açıklamalarına. Tartışmanın ilk açıldığı günlerde “Paketin içinde ne olduğunu Atalay da bilmiyor” tahminim doğru çıktı. Atalay’ın çıktığı turda görüşmeler yaptığı bazı isimlerle bir araya geldim. Adı demokratikleşme olan paket ile ilgili beylik cümleler dışında genellikle muhataplarının endişe ve önerilerini not alan Atalay’ın bunları kısmen dikkate aldığı ortaya çıktı.
Beşir Atalay’ın görüştüğü isimlerden biri de BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu. Topçu’nun daveti üzerine geçtiğimiz gün keyifli bir iftar sofrasındaydık. Türk siyasetinde kurucu genel başkanların vefatından sonra partilerde ciddi problemler çıkar, gruplaşmalar, hizipler, kısa zamanda kopmalar ve istifalara sebep olur. Ama BBP’de tam aksi yaşanıyor. Merhum Yazıcıoğlu’ndan sonra camia tam anlamıyla bütünleşmiş durumda. Çeşitli kuruluşların yaptığı anketlerde BBP oyları yüzde 3’ü geçmiş, yıl sonuna kadar psikolojik baraj olan yüzde 5’i zorlayacaklarını ifade ediyorlar.
Topçu’ya BBP’nin açılım, saçılım görüşlerini sordum. Ardahanlı Ahıska Türkü olan Topçu, acı bir tebessümle geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği doğu seyahatiyle başladı söze.
Bingöl’ün Genç ilçesinde Sarıçiçek köyüne terörle mücadele sırasında şehit düşen bir Kürt gencinin evine konuk olmuş. Şehit babasının “Başım gözüm üstüne” cümlesinden başka Türkçe bilmediğini ifade eden Topçu ailenin 11 çocuğundan hiçbirinin sosyal güvencesi olmadığını buna rağmen yeşil kartlarının da bulunmadığının da altını çizdi. Devlete bağlılığın bedeli ağır ödenirken, örgüte sempatinin prim yapmakta olduğunu, bölgenin resmi yetkililerinin de teyit etmek zorunda kaldığını söyledi. Yalçın Topçu başta yandaş medya olmak üzere bir kısım basının BBP’nin görüşlerini işlerine geldiği gibi yansıttığını, bir çoğununun da görmezlikten geldiğini belirtirken, “Derviş Avşar ile beni kim ayrıştırabilir” sözlerini bile anlamadılar. Derviş derken malum fıkralar anlattığımı sandılar. Oysa Derviş Avşar Ardahan’ın en büyük ailelerinden Hülya Avşar’ın da babadan amcaoğlu olan Kürt kardeşimiz. Akrabam olan Ahıskalılardan kız alıp vermişler. Akraba olmuşuz Avşarlarla. Derviş Avşar’ın açılım saçılım gibi paketler umurunda değil. Et ile tırnak gibi iç içe girdiğimiz bu insanların derdi sosyo ekonomik. Yani iş ve aş. Ardahan’da Ahıskalı şehidin evi yanında, Gürcü köylerine Terekemelere, Karapapaklara, Kürtlere de misafir olduk. Derviş Avşar hep yanımdaydı. Oralarda kimse kendi dilinde eğitim talebinde bulunmadı. Türkçenin bu coğrafyada bir arada kalabilmenin en önemli argüman olduğuna tanık oldum. BBP olarak bireysel özgürlüklerin sınırsız oranda gelişiminden yanayız. Ama ebedi liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’ndan devraldığımız ilkelerle, “Tek devlet, tek vatan, tek bayrak ve tek dinden” taviz vermemizin mümkün olmayacağını söylüyoruz. Bu görüşlerimize Bingöl’de, Muş’ta, Kars’ta, Şırnak, Adıyaman,. Diyarbakır, Van, Kahramanmaraş, Mardin ve Bitlis’te kimse karşı çıkmadı. Keşke bütün siyasi partilerin genel başkan ve yöneticileri protokol dışında bölgeye gidip köylerine kadar uzanarak, insanımızın evlerinde misafir olabilseler. Bu tartışmaların suni olduğunu, dağdaki silahşorlar ile kentteki kalemşorların isteklerinin vatandaşın talebiyle örtüşmediğini görürler. Türkiye’nin meselesi dağdaki silahşorlar ile şehirdeki kalemşorlardır
Yalçın Topçu’nun dağdaki silahşorlar ve kentteki kalemşorlar tanımını önemsiyorum. Gerçek de bu değil mi?