Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

“Cumhuriyet’te, kahpelik yoktur!”

Kimine göre ’önemsiz’sayılabilecek; ama beni çok etkileyen iki konudan söz edeceğim...
1989 yılının 7 Martı idi. İki kişi aynı gün sonsuzluğa göçmüştü: Müzisyen Fecri Ebcioğlu ve Tarihçi Prof. Dr. Bahaeddin Ögel...
Fecri Ebcioğlu, Türk Pop müziği diyebileceğimiz türdeki müziğin ülkemizdeki öncüsüydü. Türk kültür yaşamına rahmetli Ebcioğlu’nun katkısı sadece bu kadardı.
Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, 1938-1948 yılları arasında ülkemizde bulunan Alman Türkolog Wolfram Eberhard’ın öğrencisiydi. Eberhard, geçtiğimiz yüzyılda milâttan önceki Çince’yi okuyabilen dünyanın sayılı bilim insanlarından birisiydi. Bahaeddin Ögel’i o yetiştirdi. Dolayısıyla, Ögel’in Türk tarihi üzerine yaptığı çalışmalar Türkiye ve dünyada yankı buluyordu. Dokuz ciltlik Türk Kültür Tarihine Giriş, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, Türk Mitolojisi gibi ulu eserler onundur. Büyük Hun İmparatorluğu üstüne ilk büyük çalışmayı o yapmıştı. Bahaeddin Ögel, mastır öğretmenim olması yanında, saygı duyduğum bir bilgindi. Ölümüne çok üzülmüştüm. Ayazlı bir Mart günü Türk Tarih Kurumu’ndaki cenaze törenine katıldım.
Eve geldiğimde televizyonların akşam haberlerini iple çektim; çünkü değerli öğretmenimin ölüm haberini ve arkasından o müthiş çalışmalarını yansıtan özel programlar izleyeceğimi düşünüyordum; ama yanıldım. TRT kısaca sadece ölümünden söz etti. Diğer kanallar değil özel program; ölüm haberini bile vermedi. Ekranlar Fecri Ebcioğlu ile doluydu. Ebcioğlu için hazırlanan özel yayınlar ertesi günlerde de sürdü gitti... Bir müzik insanına verilen bu değer kuşkusuz çok güzeldi; ancak, bir bilim insanı da en az onun kadar önemsenmeliydi. Olmadı! Bu duruma ülkemin zihniyet düzeyi adına çok üzülmüştüm. Bu üzüntümü TRT’deki dostum Olcay Başalan’la paylaştığımda, “Hiç üzülme ağabey, bize bilim adamı değil, film adamı lâzım!” diyerek kara mizah türünden, pek güzel anlatmıştı perişanlığımızı!
Cemal Bardakçı (Murat Bardakçı’nın dedesi) Cumhuriyetimizin ilk valilerindendir. Şeyh Sait İsyanı’nda Diyarbakır Valisi idi. Üstesinden gelemediği hiçbir hiç bir iş yoktu. En zor anlarda, doğru ve hızlı kararlar verebilen lider kişilikli ender yöneticilerden birisiydi. Doğal olarak bilge bir insandı. Tüm aydınların okuması gereken ibretlik olaylarla bezeli kitapları vardır. Eserleri arasında beni en çok etkileyeni “Toprak Davasından Siyasi Partilere” adlı olanıdır. PKK maşasıyla Türkiye ile savaşan devletlerin- ‘servislerin’ yöntemini kolay anlamak için; bu eseri aydınlar yanında, güvenlik güçleri yetkililerinin öncelikle okuması gerekir. Ben 1945 baskısını okudum. (İliştiri: Bir kültür ocağı olan mirasçı Bardakçı ailesinin, özellikle bu eseri Türk milletine yeniden sunmasını diliyorum.)
Bu eserde neler mi var? İnanın çok şey var. 1925 yılında Diyarbakır’da Valiliğe başlayan Cemal Bardakçı, Cumhuriyet’in ilk yıllarında eşkıyaları dağdan bir sözle indiren ve aftan yararlanması için mahkeme karşısına diken adamdır. Öyle ki, rahmetli Bardakçı’nın yanına gelen ama sözüne inanmada tereddüt geçiren eşkıya Hacı Hamit’e “Cumhuriyet’te kahpelik yoktur. Cumhuriyet hükümeti merttir. Öyle dalaverelere, sahtekârlıklara tenezzül etmez. İstersen geri dönebilirsin” deyip, dağ yolunu gösteren adamdır.
Cemal Bardakçı gibiler, Atatürk Cumhuriyeti’nin devlet adamlarıydı.
Onlar, eşkıyayla, teröristle pazarlık yapmayı, devlete (kamuya) ihanet sayıyorlardı!
Haftaya buluşmak dileğiyle...

Yazarın Diğer Yazıları