Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün hassasiyeti
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, tek başına iktidarda olan AKP’nin “şike yasası”nı veto etti. Veto gerekçesinin en önemli maddesi ise, “soruşturma kapsamındaki kişilere özel düzenleme yapıldığı algısı”. Yakından tanıdığım Abdullah Gül’ün hayatında “algılar” çok önemlidir.
Abdullah Gül, gerçekten de çok önemli ve doğru bir iş yaptı. Ama, benim kafama takılan bazı soru işaretleri var. Bunlara geçmeden önce bu satırların okuyucuları ile bazı anılarımı paylaşacağım:
Yıl 2002 Ekim ayı.
Abdullah Gül ile baş başayız. Daha seçimler bile yapılmamış. Basın müşaviriyim. O zamanlar kimsenin bilmediği yalnızca 2-3 kişi ile paylaşılan gelişmelere vakıfım. Gül, “Ahmet, seçimlerin ardından Başbakan olunca ilk yapacağım iş basın toplantısı düzenleyerek tüm mal varlığımı açıklayacağım.Türkiye’de Başbakan olduğu gün mal varlığını açıklayan ilk Başbakan olacağım. Bunu da düzenli olarak tekrarlayacağımı duyuracağım. Her politikacının mal varlığının daha şeffaf olarak bilinmesi için yasal çalışma yapacağım. Ona göre hazırlıklarını yap” dedi. Gün geldi aynen dediği gibi Abdullah Gül Başbakan oldu. Ben de daha önceden aldığım talimatın gereği hemen Gül’e, “mal varlığı ile ilgili basın toplantısını ne zaman yapıyoruz” diye sordum.Aldığım cevap çok kısa ve net oldu;
“Ahmet, sakın bunu bir daha gündeme getirme”...
***
Yıl 2003 Şubat ayı.
1 Mart tezkeresinin gündeme geldiği günlerdi. Başbakan Abdullah Gül, “çok taraflı” baskılar altında sıkıntılı günler geçiriyordu. O dönemdeki tartışmalar hâlâ belleklerinizdedir. Kimse tezkerenin reddedileceğini tahmin edemiyordu. Abdullah Gül de kendine içerden ve dışarıdan gelen “telkinler” doğrultusunda çıkış yolu arıyordu.
Abdullah Gül, sıkıntılı konularda yapacağı hamleler için önceden kamuoyunu hazırlamakta gerçekten çok hassas ve ustadır. Bir bakanlar kurulundan, bir de AKP grubu içinden kendine yakın iki isme görev verdi. Kamuoyunda “doğrucu Davut” olarak bilinen Devlet Bakanı Ertuğrul Yalçınbayır ile, grup başkan vekili Salih Kapusuz’a, “çıkın tezkere aleyhinde konuşun. Rahatsızlıklarınızı açıktan dile getirin” dedi. Hatırlayın aynen de öyle oldu.
***
Bunları niye anlattım?
Abdullah Gül’ün hassasiyetlerini daha iyi anlayın diye.
Şike yasası veto edilmeden önce AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar da mektup yazarak şike yasasının veto edilmesini istememiş miydi?
Kafama takılan sorulara geçelim.
Vaktiyle mal varlığı ve akçalı konularda çok titiz olan Abdullah Gül, mal varlığını oğlunun sünnet düğününe gelen altınlarla açıklayan Tayyip Erdoğan’ın gönderdiği bu yasayı veto etmek için neden Çankaya Köşkü’ne gelmesini bekledi?
Koca Cumhurbaşkanı bu yasadan duyduğu rahatsızlığı daha Meclis’te bile görüşülmeden Başbakan ve AKP grubuna iletemez miydi?
Cumhurbaşkanı bu yasayı istemediğini el altından veya açıktan AKP iktidarına bildirse, yasa AKP oylarına rağmen çıkabilir miydi?
Cumhurbaşkanın tepkisine rağmen, Tayyip Erdoğan toplumda derin yara yapan “şike yasasını” Çankaya’ya göndermeye cesaret edebilir miydi?
Yoksa Abdullah Gül, daha öce yaptıklarının benzeri, üstü kapalı bir operasyonla Erdoğan’ın bir kez daha fiyakasını bozmak mı istedi?
Bir de gündeme dikkat edelim.
ABD Başkan Yardımcısı Biden’in ziyareti ile aynı anda “şike yasası” nın iptali ve Savcılığın hazırladığı şike iddianamesi.
Bizim toplumda söz konusu futbol olunca ne olur?
Her şey unutulur.
Hazır Biden’den laf açılmışken bir-iki gazetede küçük ayrıntı olarak kalan, “ Biden, Anıtkabir Özel Defteri’ne 1 tam sayfa yazdı. Ancak el yazısını okumak mümkün olmadı” haberine de değinelim.
Gazetelerden gördüğüm kadarıyla, Türk düşmanı Biden bence bilerek ve kasten Atatürk’e büyük saygısızlık yapmış.
Anıtkabir özel defterine yazmak ve imzalamak devletimizin en büyük ve saygın protokol uygulamalarından biridir.
ABD büyükelçiliği Biden’in ne yazdığını daha sonra basın kuruluşlarına göndermiş ama bunun hiç mi hiç önemi yok. Ben, ABD Başkan Yardımcısının el yazısının öyle rezalet olduğuna da hiç inanmıyorum.
Biden’in el yazısının kötü olduğunu varsayalım. Böyle durumlar için de protokol çözümü var. ABD’li bir görevli daha önce gider deftere ne yazılacaksa yazar, daha sonra da Biden gelir yazılanı yüksek sesle okur ve altına imzasını koyabilirdi.
Fakat!.. ABD’li ile aynı takım elbiseyi giyer, aynı kravatı takarsanız adamın Atatürk’ün manevi şahsiyetine ve direkt olarak da Türkiye Cumhuriyetine yaptığı hakarete de ses çıkaramazsınız.
Vaktiyle Başkan Bush’un İstanbul’da tokalaşma ihtimali olduğu Bakanlarımızın ellerini ve parmak aralarını CİA ajanlarının kontrol etmesine ses çıkaramayan iktidar, önceki gün de Başbakan’ın İstanbul’daki evinin etrafında yine CİA ajanlarının denetlemeler yapmasına kayıtsız kalan iktidar Biden’in Anıtkabir defterini karalamasına mı tepki koyacak?
Gerçekten çok hassasız!..