Çok yönlü müdahale!
Bu köşeden yüzlerce kez terörün şakaya gelir bir olgu olmadığını, Devletin bütün kurumlarının, iktidarı ve muhalefetiyle topyekün terörün üzerine gitmesi gerektiğini yazıp durduk. Terörle mücadelenin yalnız iktidar, yalnız muhalefet, yalnız gündüz, yalnız yaz, yalnız asker, yalnız Güneydoğu, yalnız PKK meselesi olmadığını da söyledik.
“Çözümsüzlük çözüm değildir” romantizmi ile Kıbrıs, AB, ABD sorununa yaklaşan AKP iktidarı, PKK terör örgütüne de aynı parametrelerle yaklaştı. Terörle mücadele için askerin gerek duyduğu yasalar çıkarılmadı. Aksine AB’ye uyum adı altında yasalarda yapılan değişiklikler, teröre karşı mücadelede güvenlik güçlerinin ellerini büyük ölçüde zayıflattı. Türkiye’ye Kandil’den yönelen tehdit küçümsendi ve görmezlikten gelindi. Asker terör yuvalarına karşı operasyon yapılmasının yararlı olacağını söylemesine karşın, iktidar bunu bile ciddiye almadı. Bıçak kemiğe dayandı ve neredeyse iş işten geçtikten sonra hükümet yetkilileri “inşallah kullanmak zorunda kalmayız” isteksizliği içinde tezkereyi çıkarttılar.
Türkiye’ye karşı Kandil’de örgütlü ve ciddi bir tehdit var. Siz vatana tecavüz eden bu insanlara karşı tezkere çıkarmak zorunda kalıyorsunuz ve ardından da “inşallah kullanmak zorunda kalmayız!” diyorsunuz. Bu durum terör örgütünü hem teşvik hem de tahrik etmiştir.
Ortada açıkça Barzani/Talabani desteğini arkasına almış, ABD’nin koruyuculuğunu sağlamış bir PKK örgütü var. PKK, 1984 yılından bugüne kadar hiçbir zaman bu kadar büyük bir dış destek sahibi olmamıştı. Konjonktür de PKK için son derece uygundur. Mevsim de dönüşmek üzeredir. Türkiye, Yahudi lobisi tarafından “soykırım” tehdidi, içeride de referandum meşguliyetine yönelmiş durumdadır. PKK tam da bu sırada yeteneğini kendisini destekleyenlere göstermek istemiştir.
Kaldı ki, PKK, Türkiye’deki iktidarın zaafını da bilmektedir. Bu ortamda Türk Silahlı Kuvvetleriyle savaş oyununu, kendi koyduğu kurallarla oynamaya zorlamak istedi. Saldırı tam bir kışkırtmadır. Amacı; TSK’nın hata yapmasını sağlamaktır. TSK’nın böyle provokasyonun ardından bölgeye müdahalesine ABD, İsrail, Irak Hükümeti, Barzani ve Talabani’nin karşı çıkacağının hesabını terör örgütü yapmıştır. Bütün bu güçlerin operasyon sırasında, Türkiye’nin müdahalesinin başarısız olması için kendisine yardım edeceğini düşünmüştür. Bu bağlamda terör örgütü, Türkiye ile ABD güçlerini karşı karşıya getirmeyi amaçlamıştır. Saldırıda ABD’nin dolaylı, Barzani’nin ise doğrudan yardım ve vaatlerinin bulunduğu çok açıktır.
Barzani ve diğer şer ittifakı nasıl ki Hizbullah, İsrail ordusunu Lübnan’da durdurmayı başarmışsa, PKK de TSK’yı Kandil’de durdurmayı başaracağını düşünmektedir. Eğer böyle bir şey söz konusu olursa Barzani rahatlayacak, PKK da bir güç olarak bazı görüşme ve pazarlıklarda bulunmak üzere ortaya çıkmış olacaktır.
Barzani ve PKK’nın hesapları, Türkiye’nin hata yapması üzerine kuruludur. Türkiye’nin hata, romantizm ve saflık gösterisinde bulunma özgürlüğü ise artık kalmamıştır. Türkiye’nin en büyük avantajı, PKK ve Barzani’nin TSK’nın yetenekleriyle stratejik aklını küçümsemesi ve ABD’ye aşırı güven duymasıdır. Bu durum çok iyi kullanmalıdır. Türkiye hata yapmadan hem Kandil’i, hem de Erbil’i zayıflatacak çok yönlü ve sürekli operasyonlara başlamalıdır. Oyuna gelmeden bunu derhal yapmalıdır. Strateji de önce yıpratmak ve etkisizleştirmek sonra da ezmek olmalıdır.