Çocuktan al haberi...
Zaman’ın perşembe eki “Yeni Bahar”da onca “kıssadan hisse” aktardılar, gazetede rüya tabirlerinden rivayetlere bin türlü “aracı” kullandılar ve fakat başaramadılar;
“Mesaj alınamadı” bir türlü...
Hal böyle olunca belli ki lafın en direk, dolambaçsız halini, hiç kıvırmadan insanın yüzüne karşı, “çat” diye kim söyler diye düşündüler, taşındılar...
Tabii ki onlar;
Çocuklar!
Nitekim, Şoray Uzun’un anonsuyla “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve eşi hanımefendi, Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi” 11. Türkçe Olimpiyatları kapanış töreni için Olimpiyat Stadı’na henüz girmişti... “Bismillah”, kendilerine ayrılan bölüme yeni oturmuşlardı... Şöyle rahat rahat arkalarına yaslanmaya kalmadı, Irak’tan gelen Geylan Tahiri türküsüne başladı:
“Mağrurlanma padişahım, seni de benim gibi yaradan var...”
Dün baktım, bu minik “detay”ı yakalayan gazeteler; “Erdoğan o türküyü ayakta alkışladı” diye başlık atmışlar.
Ne yapacak?
Mecbuuur!
İçinde fırtınalar da kopsa, öfkesi gözlerinden okunsa da zoraki bir tebessümle alkışlayacak!
(Ki kameralar huzursuzluğunu yakalamak için neredeyse yarıştı; törenin büyük bölümünde, “Kazlıçeşme zaferinin muzaffer lideri” mutluluğundan eser yoktu Erdoğan’ın yüzünde.)
***
Oysaki kim bilir ne hayallerle gelmişti.
‘Şimdi “bunlar”bana bir “katakulli” yapar prompterın fişini filan çıkarır, neme lazım’deyip, küçük kağıtlara yazdırmıştı konuşmasını. Kimselere göstermemiş, emanet etmemiş, ceketinin cebinde saklamıştı.
Ve atışını yaptı:
“Ne kaybettiysek kardeşlik hukukunu unutanlar yüzünden kaybettik!!!”
***
Ama ı-ıh yetmedi. Sair zamanda manşete bile çıkabilir bu cümle arada kaynadı gitti.
Şöyle izah edeyim;
Erdoğan’ı “mağrurlanma” diye karşılamayı, Ömer Aşık’ın 2009’daki İspanya maçını kazandıran unutulmaz bloku gibi kabul edersek mesela... Yahut Ender Aslan’ın tur getiren son saniye üçlüklerinden biri...
“Hep sizin yüzünüzden” sitemi bunlar yanında ancak Semih’in çömezlik günlerinde çemberden dönen faul atışları gibiydi. En iyi ihtimalle hanesine “tek sayı” yazdırabildi!
***
Boşuna dememişler çocuktan al haberi;
Velev ki kanatlı rakamlarınız doğru; Kazlıçeşme’de 1 milyon, Olimpiyat’ta 300 bin olsa ne fayda; çatır çatır çatlıyorsunuz işte usta!
+++
Sincan’dan Kazlıçeşme’ye...
BİR:
Yıllardır AKP’nin önünde ve üzerinde pazarlanan, algımızda her şey ve herkesten ayrı olarak “tek” leştirilen, bütün dikkatlerin sadece ona yönelmesi, onda toplanması için yoğun çaba sarf edilen Erdoğan’ın Sincan’daki hali neydi öyle! Bakanından, milletvekiline, aile fertlerinden partinin yürütme organı üyelerine kadar herkes, sadece Erdoğan’ı görmeye alıştığımız platformun üzerindeydi; sanırım bir mahalle temsilcileri eksikti. Bunu dileyen “gövde gösterisi” diye de yorumlayabilir tabii... Ama bana kalırsa “Korku dağları sardı” resmi!
İKİ:
Üç hilalli bayrak meselesi... Bir siyasi partinin bir başka siyasi partinin ambleminden, bayrağından, sloganından medet umar hale gelmesi “acziyet” ten değilse başka neden olabilir ki?
ÜÇ:
Gidip en yakın manifaturacıdan metrelerce siyah-beyaz bez kestirmekle olmuyor; okunduğu gibi yazılmaz “çArşı” ! Ve pazar günü çoğu Beşiktaşlı şahit ki; Kazlıçeşme’de değil Vatan’daydı!
DÖRT:
TOMA’ların bir yol versin de “Gezici gençler” temizlesin bari “senin yüzde 50”nin Kazlıçeşme Meydanı’nda bıraktığı pisliği... Öyle ya taklacılarının iddia ettiği rakam doğruysa yandı gülüm keten helva; nereden baksan “1 milyon pet şişe” nin ekolojik denge üzerindeki sarsıcı etkisini nasıl hesaplayamadı senin gibi bir “çevreci”! Sonra oraya buraya atılmış onca ekmek; “nimet”e yapılacak iş mi! Ne anladım ben şimdi Somali’ye gitmelerden, gelmelerden, gözyaşı dökmelerden... Günah valla... “Gezici gençler” olsa hiç olmadı toplar, sokakta aç bilaç gezen kediyi köpeği beslerdi, “senin yüzde 50” nin bedava bulup üzerine bastığı sandviçlerle...
BEŞ:
Ben şimdi tam olarak anlamadım. MHP’nin aylar öncesinden günü ve saati ilan edilmiş “Birlik Mitingi”ne katılmaya mı geleceksiniz Erzurum’a? “Milli İradeye Saygı” onu zapturapt altına almak demek değildir de o bakımdan soruyorum...