Cinnet anları
İçeride ve dışarıda cinnet anları yaşanıyor. Haber bültenlerini okumak bile cesaret işi. Üçüncü sayfa haberleri olarak bilinen adli vakalardaki artış ülkemizin gidişatının da resmi. Cinayet yöntemleri daha da vahşileşti. Bir çok şeye akıl sır erdiremez olduk.
Ürdünlü pilotun IŞİD’li yaratıklar tarafından yakılış görüntülerini mide kaldırmıyor. Hangi inanç, hangi intikam duygusu bir canlıyı diri diri yakabilme dürtüsü sahibi yapabilir? Bir taraftan din deyip öbür taraftan dinin kesinlikle yasakladığı vahşi cinayetleri işlenmesi hangi gerekçe ile açıklanabilir? Sonuçta genetik şifreleriyle oynanan, DNA’ları değiştirilen laboratuvar yaratıkları kendilerini geliştirenleri de öldürecek. İşin tuhaf tarafı, insanlar Hollywood yapımı bir filmi seyreder gibi izliyor vahşeti. Daha kötüsü kanıksar hale geliyor. Sadece cinayetleri mi? Adaletsizliğe de alıştı necip milletimiz. Alın size son örnek. Gezi direnişinin başlamasına sebep olan çadır yakma olayında mahkeme heyeti delil yetersizliğinden kundakçı zabıtalar için beraat kararı vermiş. Oysa gazetelerde, internet ortamında, elinde çakmak ile çadırları tutuşturan zabıtaların boy boy fotoğrafları var. Yargılamayı gerçekleştiren heyetin bu fotoğrafları görmemesi mümkün mü? İnsanın ister istemez o kararı veren yargıca, “senin çocuğunun çadırını yaksalardı aynı kararı verir miydin” diye sormadan edemiyor. Bu bile başlı başına hukuk cinneti değil de nedir?
***
Gelelim Bank Asya’ya el koyma işine. Perşembenin gelişi Çarşambadan belli idi. Aylardır bugün, yarın beklentisinde bana göre geç bile kalındı. Bu memleket bankalara el koyma işine hiç de yabancı değil. Üstelik milyarlarca dolarlık zararı, kuzu kuzu cebinden ödemiştir halkımız. El konulan bankaların sahipleri halen ellerini kollarını sallayarak gezdiği gibi lüks hayatlarından da geri durmuyorlar. Bankalarda param olmadığı gibi bankalara hep borçlu oldum. Bu yüzden para pul işlerinden anlamam. Ancak canım memleketimde haksız el koymalara da tanıklık ettik. Karamehmetlerin Yapı Kredi ve Pamukbank ilk hatırlananlardandır. Garipoğlu’na ait Sümerbank ile Türkiye’nin en eski en köklü bankası olan Demirbank da haksızlığa uğrayanların başında gelir. Yeni nesiller bilmez ama radyodan her gün “Demirbank iyi günler diler” anonsunu dinledik biz. O günlerde elleri patlayıncaya kadar el koymaları alkışlayanlar bugün bakıyorum da hak hukuk makamında mavallar okuyor. Adaletin günün birinde herkese lazım olacağı gerçeğiyle yüzleşmeyenler de cinnet anını yaşıyor.
Minareyi çalan kılıfını hazırlarmış. El koyma işinde mutlaka hukuki, mali sebepler vardır. Kararı eleştirmediğim gibi alkışlamıyorum da. Merak ettiğim bu bankanın zararlarının da bizim cebimizden çıkıp çıkmayacağı hususudur. Endişem fillerin tepişmesinden çimlerin zarar göreceğidir.