Cinayet şebekesi ve terörü bitirmek
Başbakan “Bıçak kemiğe dayandı...” diyor. Başbakan Erdoğan’ın son sözleri, terör konusunda iktidarın dokuz yıl sonra yeni bir üslup ve konsept değişikliğine gittiğinin işaretidir. Bu sözlere bakarak -en azından şimdilik- iktidarın “terörle müzakereden mücadeleye” geçiş hazırlığı içinde olduğu söylenebilir. İktidarın “analar ağlamasın” diye özetlenebilecek bir anlayıştan “Bir öleceğiz ama bin dirileceğiz” anlayışına geçtiği görülüyor. Umulur ki ölmeden ve öldürmeden eli kanlı canilerin cinayet yapma zeminlerini ortadan kaldırır.
Bilindiği gibi Türk milletinin varlığına ve birliğine yönelik yirmi yedi yıldır süren fiili silahlı bir terör tehdidi var. Bu terör içeriden ve dışarıdan besleniyor. Yol kesiyor, yola mayın döşüyor, katlediyor, kaçırıyor, öldürüyor ve ölüyor. Yirmi yedi yıldır süren terörün üçte birlik zaman dilimini de Türkiye (yani dokuz yılını) AKP iktidarı yönetiminde geçirdi.
AKP iktidarı PKK terörü için “yirmi yıldır çözülmeyen sorun” diyerek geçmişte teröre karşı verilen mücadeleyi küçümsemişti. Bu yüzden sık sık “Demokrasiyi güvenliğe feda etmeyeceğiz!” söylemleri dile getiriliyordu. AKP zihniyeti, teröristlerle silahlı mücadeleyi askeri vesayetin güçlenmesi olarak algılıyordu. Terörle mücadelede asker-polisin çelişkisi bu vesileyle gündeme getirilmişti.
Açık söylersek, AKP iktidarı dokuz yıldır, terörle mücadelenin hep kenarında, köşesinde, etrafında dolaştı, durdu. Bir türlü PKK’nın yapmak istediğinin ne anlama geldiğini topyekûn kavrayamadı. TRT 6’yı açarak, Öcalan’la görüşmeler yaparak, yer isimlerini gündeme taşıyarak, boşaltılan köylerden söz ederek, işkenceden ve yapılan yanlış uygulamalardan bahis ederek soruna çözüm bulacağını sandı. Sonra da meşhur “demokratik açılımı” nı devreye soktu. “ Demokratik açılım” , Habur’da bir tokat gibi iktidarın suratına indi. Bu defa da iktidar “imha ve inkâr” politikasının son erdiğini ifade ederek konuya yaklaştı. Bunun karşılığını da “demokratik özerklik”, “özgür Kürdistan”, “Kürtlere pozitif ayrımcılık” hezeyanları ile “camilerde namaz kılmamak”, “imam katletmek” ve “dağa adam kaldırmak” eylemleriyle aldı.
Başbakanın söylemlerinin sertleşmesinin nedeni her atılan adımın kurşun, mayın ve bomba olarak geriye dönmüş olmasıdır. Ancak bir başka neden daha var ki, “bıçağın kemiğe dayanması” olarak tarif edilmeyi hak ediyor. O da “demokratik” özerkliğin hayata geçirilmesi için PKK’nın kurduğu güvenlik bölgeleridir. PKK, adeta hükümetin gözünün içine bakarak, “demokratik özerklik ikna” kampları inşa etmiş bulunmaktadır. Hiçbir hükümet, devlet içinde devlet, millet içinde millet anlamına gelen bu yapılanmayı görmezlikten gelemez.
Yaşanılan süreçte PKK’nın devlet ile alan ve hâkimiyet mücadelesi içine girdiği gözlenmektedir. Devlet, vatandaşının can güvenliğini sağlamak ve ülkenin bütünlüğünü korumak için PKK’nın bu hâkimiyetini kırmak zorundadır. Başka çıkar yol yoktur.
Başbakanın yukarıdaki söylemlerine PKK, düzenlediği mayın saldırısı sonucu 7 askeri şehit ederek cevap vermiştir. Başbakanın vatandaşına güven, PKK’ya ve yandaşlarına göz dağı vermek için bu tür konuşmaları yapması yerine harekete geçmesi gerekirdi. Yani iktidar, içi boş söylemler yerine eylemi tercih etseydi bu şehitler verilmeyebilirdi. Şehitlerimize rahmet, milletimize de bir kez daha baş sağlığı diliyoruz.