Çıldırmış olmalı...
12 Eylül’ün öncesi ve sonrasını bilmez “Kasımpaşalı Reco”... Kasımpaşa-Üsküdar-Tarlabaşı-Beyoğlu sokaklarında 80’den sonra kesilen racon zannediyor meydanlardaki hak arayışlarını... Düne kadar yandaşı olan Avrupa basını dalgasını geçiyor. Bir kaç yıl önce “ekonomi iyi gidiyor” diye referans gösterdiği Focus dergisi, “Kalın kafalı Erdoğan, Esad gibi” manşetini attığında kim bilir “bunun sahibini bulun, kaç paraysa alın... Vergi cezası kesin!” diye öfke krizlerine girmiştir. CHP’li Muharrem İnce’nin “Hitler’in 2013 versiyonu” dediği Erdoğan’ın asıl öfkesi Suriye’de Esad ve Hizbullah’ın kontrolü ele geçirerek, özgür sıçanlar ordusunu hezimete uğratmasıdır.
Dedik ya Kasımpaşalı Reco 12 Eylül’ü bilmez... İstihbaratın alavere-dalavere numaraları, günü kurtarmak için kullanıp çöpe yolladığı kuryelerin ne iş yaptığından da haberdar değildir. Ne de olsa mutlak zaferden emindir. Demokrasi kendi deyimi ile amaç değil araçtır. Haklarını zaman zaman bu sütunlardan teslim ettiğim Erdoğan’ın danışman mutfağı fena çuvalladı bu kez... “Nasıl olsa medyanın büyük çoğunluğu elimizde, dilediğimiz gibi karartır, sansürleriz milletin hafızası balık gibi, yazarız önüne koyarız. Siyasette yalan söylemek propaganda usullerinin bir parçasıdır” düşüncesiyle verdiler coşkuyu... Gazda gaz hani... Gazı yiyince insan bir müddet sonra tiryaki olup hızını alamıyor. “Bayrağı yaktılar, camide içki içtiler... Terörist bunlar” diye naralar atmaya başladı Sultan... Ne de olsa sıkıştığı zaman suni desteğe alışmış... Taksim’de fana halde sıkıştı. Taksim’in dalgası tüm ülkeyi sardığı anda “Medet ya Apo!” nidalarıyla İmralı imdadına yetişip “Taksim’de yerinizi alın!” talimatı yolladı... O güne kadar ortalıkta görünmeyen Kandil artıkları paçavralarını alıp meydana gölge düşürme vazifelerini yerine getirmeye koştular. İzmir’de dayağı yiyip kaçtılar. Ankara’da tükürükle boğuldular. Ama İstanbul’da istihbarat yol verdi. Meclis’teki kravatlıların desteği ile sızdılar meydana... Can Ataklı’nın tarihi tespitinde “devletin para verdiği molotofçular görev başında” sözlerine yansıdığı gibi Erdoğan’ı haklı çıkarmak için kurye provokatörler TOMA’yı ateşe verdi. Polise taş atıp, molotof sallayanların görüntüleri artık cep telefonlarına bile düşüyor. Gençlerin kovaladığı ajan provokatöler kaçıp polise sığınıyor. Amirlerin “Salak, beceremedin bu işi” esprileri ile yayınlanan karikatürleri sağır sultan duyuyor, kör kayıkçı bile görüyor. Avukatları yaka-paça gözaltına alıp hukuksuzca adliyeye götüren polis ne hikmetse bir molotofçuyu, üç taş atanı, TOMA’yı yakanı yakalayamıyor. “Ajan-provokatörlerin kimliğini açıklayın” çağrılarına twitçilerden çıt yok. AKP-PKK ittifakını ortaya çıkaran gazeteciler hedefe konuyor. Gerçekleri kamera görüntüleriyle yayınladığı için HalkTv, Ulusal Kanal, CemTv ve NTV’ye RTÜK’teki AKP memurları ceza yağdırıyor.
Dedik ya Reco ne zaman sıkışsa “medet” umar. İmralı’dan sonra bir kez daha “Medet ya Polat!” diyerek Irak’ta başımıza geçirilen çuvalın, Filistin’deki bocalamanın sanal intikamını aldırdığı Polat Alemdar’ı devreye sokuyor. Memati ile beraber Taksim meselesini halledeceğinden emin. Üzerine biraz da magazin sosu lazım... Başhanımın itirazına rağmen Hülya Avşar da davetliler arasında. Hülya belki de Gezi Parkı’nda tenis maçı yapıp olayları yatıştıracaktır, ne dersiniz?
Bu arada dibe vurmakta olan AKP’de çatışma ortamı için “gider yapar” adına meydan mitingleri telaşı var. 15-16 Haziran’da Ankara ve İstanbul’da yandaş medyanın desteği, yevmiye ile getirilenler “Tayyip’in askerleriyiz” diye bağıracak... Aynı günlerde 2 milyon genç LGS sınavlarında ter dökecek. AKP’nin bindirilmiş kıtaları trafiği hallaç pamuğu gibi atarken, “Yol ver, Taksim’i ezelim” sözü ile salya saçanların hırıltısı ile istikballerinin sorularını çözecek gençler... Yazıktır... Günahtır... Katliamdır...
Bugün (Perşembe) ünlü Odatv. davası var. Dijital terörün, sahteciliğin kanıtlandığı Odatv rezaletinde esas hakkında mütalaa bekleniyor. TSK’daki tasfiyenin sürdüğü İzmir’deki sözde casusluk davasında tutuklu subayların açlık grevinde 5. güne girilecek. Silivri’de freni kopmuş kamyon gibi hızlanan duruşmalarda tıpkı sözde Balyoz Davası’ndaki en ağır cezalar yağdırılabilir. Silivri, Hasdal, Hadımköy, Sincan, Mamak ve İzmir’de rehin tutulan soylu insanlar unutuldu.