Çıkmaz sokaktaki dış politika
Bugün 2013 yılının üçüncü günü. Büyük problemlerle, sıkıntılarla dolu bir yılı geride bıraktık. 2013 yılının Türkiyeye ve okuyucularımıza huzur, barış, refah ve sağlık getirmesini niyâz ediyorum. Yöneticilerimizin de bu yıl daha basiretli daha sağ duyulu olarak, Türkiyeyi devlet ciddiyetiyle bağdaşmayan hallerden uzak tutmalarını temenni ediyorum.Sayın Başbakanın Şanlıurfa ziyaretinde Suriyeli muhaliflerin lideri ile kürsüye çıkması devlet ciddiyetinin yerle bir edilmesidir. Çünkü sade Cumhuriyet tarihinde değil, dünya tarihinde görülmemiş fotoğraflar sergileniyor. Suriyedeki asilerin lideri, (Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı El-Hatib) Başbakanın yanında, ikisinin boynunda da aynı atkı. Başbakan El-Hatibi kalabalığa, Suriyedeki kardeşlerimizin; oradaki şanlı hareketin koalisyon lideriolarak tanıtıp, Şu anda dünyada 100ü aşkın ülke bu kardeşimizin ve ekibinin liderliğini kabul etmiş vaziyette. Bu ne demek, Ey Esed biz seni artık tanımıyoruz, hadi defoldemektir... diyor.Evet gerçekten, susmasını öğrenmenin konuşmayı öğrenmekten daha zor olduğu görülüyor. T.C. bir hukuk devletidir. Meşruiyet esastır. Meşruiyetin ölçüsü devletin anayasasına saygılı doğru seçimlerle iktidarın teşekkül etmesidir. Uluslararası hukuk kurallarına uymak da esastır. Türkiye böyledir. Peki ya Başbakanın yanındaki zat? Esad yönetimine isyan edenlerin lideridir. Esadı zalimlikle suçlarken, kendilerinin de zalimce ve haince sivilleri öldürdükleri artık uluslararası basına yansımaktadır. Daha geçenlerde, bir okula yaptıkları saldırıda masum çocukları insafsızca katlettiklerini medyada gördük. Böyle bir kişi ile T.C. Başbakanı, nasıl aynı kürsüye çıkar? Sığınmacılara hoş görünmek için bu hallere tenezzül etmeyi anlamakta zorlanıyorum. Türkiyenin Başbakanı büyük bir milletin ve büyük devletin Başbakanıdır. Büyüklüğün şuurunda olmaya mecburdur. Aksi halde kendine karşı saygısızlık, Suriyeye karşı isyan kışkırtıcılığı yapmış olur. Türkiye, Orta Doğuda uzun zamandır lider ülke konumundadır. Ancak AKP iktidarlarının tutarsız dış politikasıyla bu durum yerle bir olmuştur. Artık Türkiye, bölgesel konferansların bazılarına davet edilmemekte, bazı ülkeler de bakanlarımızın özel uçaklarına iniş izni vermemektedir. Türk dış politikası istikrar üzerine kurulmuştur. AKP komşularla sıfır sorun sloganı ile yola çıkıp neredeyse bütün komşularla kavgalı hale gelmiştir. Türkiyenin Fırat ve Dicle nehirleri suyunun kullanımı, PKKya destek ve Hataya ilişkin emeller olmak üzere Suriye ile önemli sorunları olduğu, hatta yakalanması öncesi bu ülkeye sıcak çatışma tehdidinde bulunularak yıllardır barındırdığı A.Öcalanı topraklarından çıkarmasının sağlandığı bilinmektedir.Hükümet buna rağmen yakın zamana kadar, Suriye ile neredeyse stratejik ortak olmuş, hatta ortak Bakanlar Kurulu dahi toplamıştır. Arap Baharının ortaya çıkmasıyla Türkiye rotayı değiştirmiş ve ABD planlarının uygulayıcısı haline gelmiştir. Muhalif askerlere eğitim verilmekte ve her türlü yardım yapılmaktadır. Bu uygulama sonucunda Orta Doğuya ihracat azalmış, bölge illeri ekonomik sıkıntıya girmiştir. Bu durum sadece sınır illerini değil tüm Türkiyeyi olumsuz şekilde etkilemiştir.Türkiye, Mısır ve İranla Orta Doğunun liderliği için rekabet etmektedir. Hal böyleyken, AKP iktidarı Sünnilik üzerinden mezhepçi bir politika izleyerek Irakı İranın yanına itmiştir. Bu arada sık sık politika değiştirip Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce Talabaniyi, sonraki seçimde de Allaviyi desteklemiş, son olarak Kuzey Irak Kürt yönetimiyle doğrudan ticari ilişkilere girerek Maliki Hükümetinin tepkisini çekmiştir. Orta Doğuda istikrarsızlık mezhep çatışmaları tahrik edilerek artırılmaktadır.Hükümetin dış politikası tam bir çıkmaz sokaktadır. Sayın Başbakana yanlış yoldayız diyecek hamiyet ve cesaret sahibi kendi partisinden hiç kimse görülmüyor. Aksine garip bir dalkavukluk yarışı var. Bir Bakan, gazetecilere demeç veriyor: Başbakan emretsin genel merkezin camlarını silerim . Bakanlık postu uğruna cam silmeye razı olmak! Değer mi? Bu yapıdaki insanların Başbakana doğruları ifade etmesini beklemek sadece hayaldir. Sayın Başbakanın böyle yardımcılara, bakanlara sahip olduğu müddetçe; Allah sonunu hayır getirsin demekten başka çare kalmıyor.Bu bölgeyi beş asır idare eden Osmanlının vakur, dengeli politikalarını takip eden, Cumhuriyetin devlete yakışır siyasetine tez elden dönülmelidir.