Çıkın artık “millet” ile “Cumhuriyet”in arasında
Akil İnsanlar heyetinden Ahmet Taşgetiren, gittikleri şehirlerde kendilerine tepki gösteren kitlelerden yükselen “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları ile “Ya Allah bismillah Allahüekber” seslerinin içiçe geçmesini yadırgadığını yazmış.
Bu zihniyetin “ruh köklerini” bilenler için şaşırtıcı olmamakla birlikte, asıl yadırganması gereken “Mustafa Kemal’in askeleri” ile “Allahüekber”i yanyana getirememe hali değil mi?
Velev ki bu iki slogan, sizin tabirinizle “içiçe geçti”, “Mustafa Kemal’in askerleri” ile “Allaüekber”in birlikteliği sizi neden bu kadar rahatsız etti?
Siz ki, “akiller”e dahil olduğunuza göre, “Anti-emperyalist, anti-siyonist, anti-komünist müslüman öğrenci hareketleri(!)”nin içinden gelip de, hayatlarını emperyalizm, siyonizm ve komünizme hizmete adamış isimlerle “içiçe geçmeyi” pekala yadırgamamış, hazmetmiş birisiniz...
Siz ki;
(Yanlış anlaşılmasın aşağıdaki karşılaştırmalar, Taşgetiren’in kıyas yönteminden yola çıkılarak yazılmıştır...)
Bir İmam Hatipli, bir Yüksek İslâm Enstitülü biri olarak, “toplumun yanlış islam anlayışını tashih etmeye çalışan” ideolojik sorumluluğunuza rağmen, yarı çıplak sahnelerle, çarpık ilişki örnekleriyle bezeli filmlerini evde eşiniz ve çocuklarınızla yanyana gelip de zinhar izleyemeyeceğiniz, sizin mahallenin değer yargılarına göre “taşlanacak kadın” olarak şeytanlaştırılmış bir ekole mensup sayılan Lale Mansur’la içiçe geçmeyi yadırgamamışsınız,
Siz ki;
“Milli ekonomimizin beynelmilel Yahudiliğin tezgâhladığı kapitalist sistem vasıtasıyla tahrip edildiğini” savunan biri olarak, Yahudi asıllı ABD’li borsa spekülatörü George Soros’un “siyasileri sivil darbeyle devirmek üzere” kurduğu “Açık Toplum” misyonunun Türkiye Danışma Kurulu Başkanlığını yapmış, yani Yahudi semayesiyle Türk toplumunun zihinsel dönüşümünü gerçekleştirme, onu milli değerlerinden koparma projelerinde yer almış Can Paker ile içiçe geçmeyi yadırgamamışsınız,
Siz ki;
“Yaşasın Milli Ordu, Yaşasın Milli Devlet” diyen bir geleneğin temsilcisi olarak eski bir “Yeniden Milli Mücadeleci” olarak, “Milli Ordu” nun ve “Milli Devlet”in tasfiyesi operasyonunun temel aktörlerinden biri haline gelmiş Taraf’ın Genel Yayın Yönetmenliğini üstlenen (akil olduğunda bu görevdeydi hâlâ), “Kanlı Pazar” hasmınız “Eski 68’li” Oral Çalışlar’la içiçe geçmeyi yadırgamamışsınız...
Siz ki;
“Allah ve ümmet için çalışmış biri ” olarak, Müslüman Türk çocuklarını süngüye geçiren, onları koyun gibi boğazlayan, diri diri derilerini yüzen, Müslüman Türk kadınlarına işkence ve tecavüz eden, evladı anne-babasının, anne-babayı evlatlarının gözü önünde katleden, çocukları kızartıp etlerini ailelerine yediren, insanları kazıklara oturtan, uzuvlarını kesen, gözlerini oyan, akıllarını kaybettirecek derecede zulme reva gören Ermeni katilleri “mazlumlaştırma” çabasındaki Baskın Oran’la, Etyen Mahçupyan’la içiçe geçmeyi yardırgamamışsınız,
Aynı şekilde siz ki;
40 bine yakın insanınımızı katletmiş canilerin avukatlığına soyunanlarla içiçe geçmeyi yadırgamamışsınız...
Şehit ailelerine, gazilere, bu ülkenin milliyetçi, muhafazakar, cumhuriyetçi, vatansever, yurtsever, ulusalcı -adına ne derseniz deyin- ama asla hain olmayan “milli mücadeleci” insanlarına karşı göğsünüzü -PKK terör örgütüne taviz verenleri korumak kollamak üzere, Abdullah Öcalan’la, Murat Karayılan’la pazarlık yapanlara zeval gelmesin diye- siper etmişsiniz, bunu kendinize yakıştırmış, yadırgamamışsınız,
Karada “Ya Allah...” diye hücum eden, denizde ilk emri “Vira Bismillah...” olan, donanmasının bütün gemilerinde, bütün denizaltılarında orta direğin en üst noktasında hâlâ Kuran-ı Kerim taşıyan “Mustafa Kemal’in askerleri” ile “Allahüekber”i yakıştıramıyorsunuz da yardırgıyorsunuz ha!
Çıkın artık Türk Milleti ile onun kurduğu Cumhuriyet’in arasından Allah aşkına;
Çıkın artık bu ülkenin dindar insanları ile arkasına onların dualarını almış Atatürk’ün arasından...
Şehre Konstantin’in ruhu mu geldi
Evet, bence de Taksim -anlaşılır sembolik önemine rağmen- 1 Mayıs kutlamaları için uygun değildi... Sendikalar diretmemeliydi; pekala Kazancı Yokuşu’nda bir anmadan sonra Kazlıçeşme’de diledikleri gibi bir miting, bayram, gösteri her neyse düzenleyebilirlerdi... Geçmiş yıllarda Taksim’deki bankaların, mağazaların camını çerçevesini indiren yüzü maskeli grupların ellerinde taşlar ve sapanlarla zuhur edeceği ve kitleleri galeyana getireceği belliydi...
Ama el insaf!
Sabahın köründe Beşiktaş’ta ilk tazyikli su-gaz müdahalesinin yapıldığı CHP korteji de mi “marjinal”di!
Üç beş kişinin yanyana yürürken zorlandığı Beşiktaş Çarşı gibi “kapalı” sayılabilecek bir alanı saatlerce gazlı kuşatma altında tutmak neyin nesiydi; bir an olsun oradaki apartmanlarda yaşayan insanların halini hesap ettiniz mi!
Yüzlerce “orantısız zulüm” örneği sıralanabilir düne dair;
Velhasıl özetle;
“Taksim’e eylemci sokmayacağız” diye milyonlarca insanın yaşadığı bir metropolde “hayatı durdurmaya kalkışmak” nasıl bir aklın, mantığın eseri!
Hele o “köprüleri kaldırma” fikri; yol bulamıyorsanız gemileri karadan yürütün de deseydiniz bari! İstanbul’u yeniden fethetmeye mi çalışıyorsunuz diyeceğim ama örtüşmüyor; o sıcak asfalt dökmeler, insanları “telef(!)” etme gayreti hep Bizans yöntemleri! Konstantin’in ruhunu mu çağırdı acaba birileri!
Ha bir de; hastaneye bile gaz sıktırdıktan sonra hangi yüzle “halkına zulmeden diktatör Esad” diye başlayan cümleler kuracaksınız bundan sonra?