Çiğ süt emmiş olanı tanımak
Ünlü düşünür “Evren üzerinde bireyler bir ölçüde anlaşabiliyorlarsa, bunun tek nedeni birbirlerini yanlış anlamalarıdır. Eğer birbirlerini gerçekten tanımış olsalardı, hiçbir zaman anlaşamazlardı” der. Düşünür böyle diyor ama insanlar arasında gerçek anlaşmazlıklar da insanların birbirlerini yanlış anlamalarından daha çok doğru anlamalarından çıkmaktadır. Ancak biz burada anlamaktan daha çok olmak üzerinde duracağız.
Çağın makbul insan tipi
Çağın makbul insanının kanaati yoktur, dengesi vardır. Cebinin birinde “evet” diğerinde “hayır” cevabıyla dolaşır. Onlar için ahlak ve erdem yoktur, uygun ortam ve şartlar vardır. Dün yaraladığı arkadaşlarıyla bugün varını yoğunu bölüşebilir; bugün birlikte yemek yediği, kadeh tokuşturduğu, koyun koyuna yattığı arkadaşlarını yarın boğazlayabilirler. İnsanları ve insanlıkları ucuza alır, ucuza kapatır ve ucuza elden çıkarırlar.
Bir vecd anında dilenciye verdiği o küçük bozukluk parayı geri dönerek istemekte hiçbir ahlaki kusur görmezler. Yapabildiği kadar gösteriş, becerebildiği kadar hile, yutturabildiği kadar yalan bu karakterlerin temel meyvesi sayılır. Namus gibi namussuzluğu, helal gibi haramı savunmakta bir sanatkar kadar beceriklidirler.
Güçlerini kötülüğün emrine verirler!
Hiçbir zaman karşısındaki hakkında gerçek kanaatlerini ve düşündüklerini söylemezler. İçinden nefret ederken yüze karşı gülmek, iş ilişkilerinde rol yapmak, biri bin gösterip birilerini aldatmak, sağlam bir arkadaş bulup istismar etmek, nüfuzlu şahsiyetlerin yanında görünmek temel aldıkları ilkelerdendir. Yukarıdan gülüşüp aşağıdan tepişmek doğalarının gereğidir. Balzak’ın tarif ettiği gibi bunlar, sefahat meydanlarında döküp saçtıkları fikirleri ve paracıkları devşirip kendilerine mal etmesini bilir. Çoğu kez talihsizliğinden olacak gücünü, zaaflarının ve tembelliğinin emrine verirler. Zaman zaman başkalarının işi olduğunda mucizeler yaratan, kendi işlerini yüzüstü bırakan o yaman ve mutsuz kişi hüviyetine bürünebilirler. Bunlar, ellerindeki büyülü lambayı ona buna veren Alaeddinlerdir. Kendi çıkarları işe karışmadığı zaman uzak görüşlüdürler, hükümleri yerindedir, danışmanlıkta üstlerine yoktur. Çoğu zaman ayaklarıyla değil elleriyle yürürler.
Makama göre muamele!
Bu tiplerin yemini, ticaret anlayışı, söz verişi, ahde vefası, sempatisi, antipatisi, ülkücülüğü, solculuğu yoktur. Dış görünüşleri saray kadar cezbedici, içleri kof bir mağara kadar süflidir. Sözleri mangal külünü havalandırır, ahlak ve fazilette zirveleri dolandırır gibi görünür, dindarlar gibi dinlerinin gereklerini yerine getirirler. İş ciddiye, durum zora girince bir anda savunduklarını söyledikleri değerleriyle ortadan kaybolurlar.
Kendi boylarını uzatacak yerde başkalarının boylarını kısaltmaya, cahilliklerini azaltacak yerde başkalarına yaygınlaştırmaya özel bir önem atfederler. Yukarıdakilere yaranmak, aşağıdakilere hoyratça yaklaşmak davranışlarını yönlendiren en önemli ilkelerdendir. Makam ve mevki sahiplerine yaranmak, can düşmanına gülümsemek, en murdar bayağılıklarla uyuşmak, menfaatlerini tehdit edenlere karşı koyabilmek için ellerini de vicdanlarını da rahatlıkla kirletebilirler.
İnsanların geneli böyle değildir ama böyleleri vardır; bunlar her anlamda ve her yerde etkindirler. Böylesini anlamak böyle olmayanları iyi tanımaktan geçer. Eğer gün gelir de çevrenizde vuku bulan en büyük çirkinlerin ardında kendi arkadaşınızın yüzünü görme bahtsızlığına uğrarsanız, çiğ süt emmiş insanı tanımak için harekete geçme zamanınız da gelmiş demektir.