Cemil Çiçek hamle yaptı: Gaziantep ruhu Türkiye ruhu olur mu?
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Gaziantep ve sonrasında yaşanan kahpe terör olaylarının ardından vatandaştan kendisine bizzat gelen, “bir araya gelin ve bunu çözün” çağrısına “teröre karşı ulusal mutabakat” metni ile cevap verdi.
Cemil Çiçek, dün ulusal bazda yayın yapan gazetelerin Ankara temsilcileri ile kahvaltıda buluştu. Azgın bölücü teröre karşı yaptığı tespitleri ve hazırladığı mutabakat metnini “vatandaş Cemil Çiçek” in görüşleri olarak takdim etti ama bulunduğumuz yer TBMM çatısının altıydı. Zaten, Cemil Çiçek önerilerinde TBMM Başkanı sıfatı kullanmamızda bir mahzur olmadığının da
altını çizdi.
Model telkin etmiyorum
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yayınladığı mutabakat metni için her türlü eleştiriye açık. “Cenaze törenlerinde fotoğraf verme, dua etmekten de başka bir şeyler yapmak istedim. Sadece taziye mesajları ile bir noktaya gelinmiyor. Halkımızın beklentisi bunun çok ötesinde. Kimseye de bir model telkin etmiyorum. Bu Meclis içinde veya dışında ele alınabilir” diyen Çiçek’in teröre karşı birlik ve beraberliğin güçlenmesi için sunduğu “Ulusal Mutabakat Metni”nin maddeleri şöyle:
1- Şiddeti ve terörü benimseyen hiçbir anlayış veya hareket tarzı kabul edilemez. Bu nedenle, hangi maksatla olursa olsun terör ve şiddet yöntemlerine başvurulmasını, bunun mazur gösterilmesini, desteklenmesini ve teşvik edilmesini reddediyoruz. Bu anlayışla terör örgütlerine katılmış herkese, yasalarda tanınan imkanlardan yararlanarak silahlarını bırakmalarını çağrısında bulunuyoruz.
Hepimize görev düşüyor
2- Terör, devletin bekasını ve bireysel hak ve özgürlükleri tehdit eden ve toplumun tüm kesimlerinin katılacağı çok yönlü mücadeleyi gerekli kılan bir sorundur. Bu sorun sadece güvenlik tedbirleri ile çözülebilecek bir nitelik taşımamaktadır. Bu çerçevede terörle mücadele; hükümetin, TBMM’de yer alan veya TBMM’de temsil edilemeyen tüm siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve toplumun her kesiminin ortak bir sorumluluk anlayışı çerçevesinde birlikte ve uyum içerisinde hareket etmelerini gerektiren bir görevdir.
3- Bu anlayış doğrultusunda terörle mücadele; demokratik hukuk devletinin temel ilkeleri ve insan haklarına saygı sınırları çerçevesinde yürütülecek, bu temelde yaklaşım çerçevesinde benimsenecek tedbirler, partiler üstü bir anlayış ve yaklaşımla ve her halükarda tüm siyasi mülahazaların dışında tutularak bu konudaki toplumsal dayanışmayı sergileyecek surette ele alınacak ve uygulanacaktır.
Toplumsal dayanışma şart
4- Her türlü terör eylemi ve şiddete karşı çıkılması Hükümetin ve siyasi partilerin olduğu kadar, tüm demokratik kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin ve bütün yurttaşların da görevidir. Bu çerçevede tüm sivil toplum kuruluşlarının ve bütün yurttaşların, özellikle gençlerin ve kadınların terör eylemlerine ve terörizmin her türüne karşın duruşlarını toplumsal dayanışmayı ortaya koyacak mahiyetteki barışçı ve demokratik yöntemlerle sergilemeleri büyük önem taşımaktadır.
5- Terörle mücadeleye devletin, vatandaşının can ve mal güvenliği ile temel hak ve özgürlüklerinin korunması konusundaki anayasal görevi ve bu çerçevedeki ilgili yasaların güvenlik güçlerine verdiği yetki doğrultusunda kararlılıkla sürdürülmeye devam edilecektir. Bu bağlamda; güvenlik güçlerinin ihtiyaç duyacakları imkan ve yeteneklerin geliştirilmesi öncelikli öneme haizdir.
6- Daha demokratik, daha eşitlikçi ve daha özgürlükçü bir devlet toplum ilişkisi tesisi için, yurttaşlarımızın bireysel hak ve özgürlüklerini çoğulculuk anlayışı çerçevesinde ve daha geniş bir bakış açısıyla güvence altına alacak yeni bir anayasa, toplumun tüm kesimlerinin katılımı ve mutabakatı da sağlanmak suretiyle süratle hazırlanacaktır.
7- Güneydoğu Anadolu bölgesinin temel sorunlarından biri ekonomik kalkınmadır. Kalkınma hedefi bütüncül bir yaklaşımla ele alınacak bu doğrultuda toplumsal ve kültürel yaşamdan idari yapılanmaya, ekonomik kalkınmadan, bölgesel gelişmeye kadar bir dizi, iktisadi ve kültürel tedbir, etkin bir şekilde uygulamaya konulacaktır. Bu tedbirlerin uygulanmasında üniter ve ulus devlet yapısına, idarenin bütünlüğüne ve idari vesayet ilkelerine zarar vermeyecek şekilde, yerel yönetimlerin daha güçlü bir idari ve mali yapıya kavuşturulması yaklaşımı benimsenecektir.
Uluslararası işbirlik
8- Terörle mücadelenin bir diğer önemli veçhesi de etkin uluslararası işbirliğinin sağlanmasıdır. Bu bağlamda gerek ülkelerle temaslarda gerek bölgesel ve uluslararası örgüt ve platformlarda, terörle mücadelede sergilenen işbirliği ve ülkemizde bu alanda milli bir mutabakat çerçevesinde yürütülen ortak mücadelenin anlatılması için birlikte çalışılacaktır.
9- Şehit ailelerinin, terör mağdurlarının ve bunların yakınlarının durumlarının daha da iyileştirilmesi için gerekli tedbirler alınacaktır.
10- Bu mutabakata taraf olan siyasi partiler ve STK olarak, bu mutabakattaki ilkeler doğrultusundaki her türlü işbirliğine partiler üstü bir yaklaşımla yaklaşacağımızı ilan ediyoruz.
11- Bu çerçevede bütün yurttaşlar başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerini korumak ve daha da geliştirmek için birlikte çalışacağımızı beyan ediyor toplumun tüm kesimlerini bu mutabakatta ifadesini bulan yaklaşımı benimseyip desteklemeye devam ediyoruz.
Destek görmüyoruz...
Cemil Çiçek, “Bu mutabakat çağrısının ardından partileri bir araya getirecek misiniz” sorusuna, “Bu metni partilere göndermedim. Bana düşen bir görev olursa yaparım. Ama ben kendi kendime gelin-güvey olmam” diye karşılık verdi. Çiçek’in toplantı boyunca yaptığı tespitlerde en önemli vurgu, “Bu işi biz kendimiz çözeceğiz bu görüldü. Bu mücadeleyi tek başımıza yapmak zorundayız. Terör uluslararası politikanın parçası olarak da kullanılır. Bize en fazla destek verdiğini söyleyenler bile dediklerinin 10’da birini yapmadılar. Mekanizmalar filan kuruldu bunlardan bir şey çıkmadı” şeklindeydi.
Cemil Çiçek’in diğer tespitleri şöyle;
* Türkiye terörün her türlüsünü yaşayan bir ülke.
* Bu sorun bir devlet sorunudur. Terör Türkiye için milli bir meseledir.
* Terörün tanımında anlaşmamız gerekiyor. Benim terörist dediğime biri “gerilla, özgürlük savaşçısı” diyorsa tedbirler de, alınacak kararlar da çok farklı noktalara gidişi getirebilir. O nedenle terminolojiye bir bakmalı.
* Statik bir tedbirler manzumesiyle dinamik bir hastalıkla mücadele etmek zordur.
* Cahiliye dönemindeki insanlardan daha ilkel, bir mübarek ayda Ramazan ayında birçok insanımızın ve milletimizin canını, yüreğini yakan eylemler ortaya koydular.
* Vatandaş, ortak adımların atılmasını bekliyor. Siyaset kurumunun buna sırtını dönmemesi
gerekir.
* Bu sorunu çözmek için mutlaka yapmamız gereken bir şey de yeni anayasa. Programın biraz gerisindeyiz, bunu yapmak zorundayız. Niye? Bu anayasayı yapanları yargılıyoruz. Bir de temel hak ve özgürlükler için. Terörle mücadelede anayasadan kaynaklanan sorunları ortadan kaldırmamız lazım.
* BDP’lilerin PKK’lılarla kucaklaşması: Doğru bulmuyorum. Milletvekilleri olarak olmamız gereken yerlerde bulunmalıyız.
Olağanüstü toplantı var mı
* Dokunulmazlıklar: Yeni anayasa yazılırken zaten bir madde konulacaktır oraya. Münferit (MHP’nin teklifi) konuşulabilir mi? Bunun yeterli sayıda imza ile müzakere edilebilecek bir teklife dönüşmesi lazım.
Toplantının bitiş sorusunu, “Bu olup bitenlerden sonra Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırmayı düşünüyor musunuz?” diye ben sordum. Çiçek çok imalı bir
cevap verdi;
“1980 öncesinde Ferruh Bozbeyli’ye aittir. Sayın Cumhurbaşkanı parti liderlerini çağırıyordu. Sonra kendisine ‘ne yaptınız’ diye sorulduğunda ‘havanda su dövdük’ diyordu. Bakın aklımda kaldı bu cümlesi. Bu konularda mutlaka vatandaşa umut veren adımların atılması gerekir...”