Çandar’a ABD’den mektup
ABD’de yaşayan Türk’ten tokat gibi sözler: Yazıklar olsun Ermeni pususuna düşen sözüm ona cahil aydınlara. Benim gibi binlerce Türk’ün, Ermeniler tarafından öldürülmüş atalarından kim özür dileyecek!
ABD’de yaşayan bir Türk vatandaşının CHP milletvekili Onur Öymen’e gönderdiği, Öymen’in de Odatv’ye gönderdiği mektubu olduğu gibi yayınlıyoruz:
“Sayın C. Çandar bey,
Bugünkü yazınızı okudum. Ataları Ermeniler tarafından hunharca öldürüldüğü için üç nesil sonrası bile bunun etkisini yaşayan bir insan olarak sizin hiç araştırma yapıp, neden Ermenilerin sürüldüğünü ve konuyu hiç bilmeden yorum yaptığınızı anladım.
Terör estirmişler
Neden Erzurum, Kars ve Van’a gidip hiç araştırma yapmıyorsunuz.
Benim çocukluğumda yegane sağ kalan babaannemin anlattıklarına göre (yalnız babaannem değil şahit olan herkes) Rus işgali sırasında Erzurum halkı Ruslardan çok Rus ordusuna katılan Ermenilerin zulmüne uğramışlar. Hele Bolşeviklik çıkıp da Rus ordusu çekilince silahlı Ermeniler tam bir terör estirmişler. Yaşlı erkekleri camilere koyup yakmışlar, kızların kadınların ırzına geçip kimini öldürmüşler, askere alınmamış erkekleri sıraya dizip baltayla kafalarını ikiye ayırmışlar yani akla hayale sığmayacak işkenceler yapmışlar.
Bu arada Türk ordusunun 3 ayrı düşman ordusuyla savaştığını unutmayın.
Zehir akıtıyor
Bakın ben Amerika’da yaşıyorum. Bunlar neden 100 sene bekleyip işe çıktılar. Bütün şahitler ölsün diye beklediler yoksa 50-60 sene evvel neredeydiler. Yahudiler Alman hükümetinden tazminat alınca bunlar da işe çıktı. Gayeleri Anadolu’dan toprak kazanıp Türkiye’den para koparmak. Şöyle bir düşünün burada (USA) çok çok zengin Ermeni var. Niye Ermenistan’a yardım etmiyor buradaki mebus ve senatörlere dünya kadar para veriyorlar. Buradaki bir Ermeni arkadaşım Ermenistan’a gitmiş diyor ki, zelzeleden sonra acele yapılmış teneke evlerde hala yaşayan birçok Ermeni aile var. Taner Akçam Minnesota üniversitesinden Ermenilerden aldığı maaşla Türk aleyhtarlığı 2 film yaptı ve Public TV’ye Ermenilerin çok para vermesi neticesi o filmleri oynatıyorlar. Taner Bey Ermenilerden daha fazla Türkiye’yi suçluyor ve hiç ölen Türklerden bahsetmiyor. Şimdi Boston’da küçük bir üniversitedeymiş. Türklere zehir akıtıyor. Ona yazıp bakIn benim dedelerim öldü dedim cevap bile vermedi.
Elinizi vicdanınıza koyun
Biz Amerika’daki Türkler elimizden geldiğince senatörlerimize ve mebuslarımıza mektuplar yazıp gerçeği öğretmeğe çalışıyoruz, sizin yaptığınız nedir? Bu kadar saf mı Türk milleti. Hakikati öğrenmeğe o kadar mı tembeliz. Yazıklar olsun Ermeni pususuna düşen sözüm ona cahil aydınlardı. Unutmayın, benim ve benim gibi binlerce Türkün Ermeniler tarafından öldürülmüş atalarından kim özür dileyecek. Lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve Ermenilere düşman olmayın ama onların da oyununa gelmeyin. Evvela onlar kinlerini unutsunlar ve olanların nedenini öğrenmeye çalışsınlar. Yoksa neden sadece Ermeniler sürüldü. Yahudiler, Kürtler, Çerkezler vs. niye sürgüne gönderilmedi. Sayın Ataöv’ün kitaplarını okuyun, konferanslarına gidin, her şeyi resmi belgelerle ispatlıyor.
Saygılarımla,
Şükran Gözüm Minneapolis, MN. USA” Odatv.com
***
AB’de de altta kalanın canı çıkar
“Onlar Avrupa Birliği’ne girdi, biz yaya kaldık” propagandasının mimarları üç AB ülkesinde yaşananları görünce nedense pek sessiz kaldılar.
Yunanistan, Portekiz ve İspanya ekonomileri içler acısı durumda. Hele
hele Türkiye’ye en çok örnek gösterilen
ve gıpta edilen Yunanistan’ın durumuna ne demeli?
Binaları ateşe verecek, insanların ölümüne yol açacak kadar taşan öfke neyin nesidir bir AB ülkesinde. Onların artık saadete erdiğini düşünüyorduk. Meğer sefalete düşmüşler. Sırada İspanya ve Portekiz varmış...
Demek ki bir kural değişmiyor.
“Altta kalanın canı çıksın” kuralı. Bu üç ülke AB’nin altta kalanlarıydı, canları çıkıyor.
Bir kural daha değişmiyor.
“En altta kalanın en çok canı çıksın” kuralı... İflasın, savurganlığın, soygunun, vurgunun bedelinin ücretliye ödetilmesi kuralı...
Baksanıza Yunanistan’da da “kemer sıkma”; ücretlerin dondurulması, düşürülmesi, dolaylı vergilerin artırılması, işten çıkarmalara yol verilmesiyle başladı.
Bu da AB’nin bir başka yüzü.
Hikmet Bila / Vatan
***
‘Gizli ajandaları’
o gün ortaya çıkacak
“Yandaş medya”nın köşe yazarları, ısrarla şunu söylüyorlar: “Bu Anayasa, 12 Eylül’ün anayasasıdır ve değişmesini istemiyorsanız, darbe anayasasını savunuyorsunuz!”
12 Eylül Anayasası’nın toplumumuzu dar bir kalıba dökme isteğinin önemli kurumlarından biri de YÖK.
Üniversite eğitimini, bir tür “yüksek liseye” çeviren, akademik faaliyeti kısıtlayan, öğrencileri “küçük köleler” haline getiren bu kurum, 12 Eylül’ün getirdiği “vesayetçi” mekanizmaların başında geliyor. En az HSYK kadar önemli bu kurumla ilgili olarak nedense pakette hiçbir şey yok.
Çünkü hükümet, YÖK’ü ele geçirdi ve istediği gibi kullanacağını biliyor.
HSYK ve Anayasa Mahkemesi’ni ele geçirdiğinde de göreceksiniz ki 12 Eylül Anayasası’nın öteki hiçbir maddesiyle sorunları kalmayacak.
Çünkü dertleri “12 Eylül anayasası” ile değil, sisteme hâkim olmakla ilgili.
Gerçekten “demokratikleşmiş” bir ülke değil, tek başlarına yönetebilecekleri bir ülke istiyorlar.
Bugüne kadar bütün
icraatları bunu gösteriyor.
En hızlı AB taraftarıydılar,
“AB hedefi” görüntüsü altında
istediklerine ulaştıklarında AB’yi unuttular.
Muhalefetteyken ve iktidarlarının ilk yıllarında en hızlı YÖK düşmanıydılar, YÖK’ü ele geçirdiklerinde bu kurumu memnuniyetle kullanabiliyorlar.
Şimdi sırada yargı kaldı. Onu da ele geçirdikleri gün, oradaki düzenden de, 12 Eylül Anayasası’ndan da şikâyetleri kalmayacak.
Gerçek “ajandalarının” ne olduğunu da o gün göreceğiz.
Demokrasi güçleri, bu oyunu bozmak zorundadır.
Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet
***
Çamurculara
ne olacak!
Görevini kötüye kullanmakla suçlanan Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, Yargıtay’da yargılandığı davada beraat etti. Üstelik ’Görevi kötüye kullanma’ve ’Hazırlık soruşturmasının gizliliğini ihlal’suçlarından yargılanan Kaçmaz’ın beraatini, bizzat Yargıtay Cumhuriyet Savcısı istedi! Böylece yakın döneme damgasını vuran çok önemli bir “yürütme-yargı” kavgası; yargı lehine sonuçlanmış oldu... İyi de şimdi ne olacak? Sırf Cumhurbaşkanı’nın kayıp trilyon davasında yargılanmasını istedi diye Hâkim Kaçmaz’ı, hem de birinci sayfalarından “Ergenekoncu” ilan eden yandaş medyanın yaptığı yanına kâr mı kalacak? Köşelerde atılan iftiralar, edilen hakaretler, meslek onuruna uzanan diller görmezden mi gelinecek? Ve en önemlisi: Kaçmaz’ın meslekten ihracını isteyen Adalet Bakanı, şimdi onunla çalışmaya nasıl devam edecek? Yoksa... Yaptığının yanlış olduğunu görerek, istifa yoluna mı başvuracak?
Mustafa Mutlu / Vatan
***
Genekoncular...
1 Mayıs neden sakin geçti?
Çünkü Ergenekoncular hapisteydi...
Tunceli’de 4 erimizi kim şehit etti?
PKK’ya sızan Ergenekoncular...
Anayasanın 8. maddesi Meclis’te neden takıldı? Ergenekoncular AKP’ye sızmıştı.
Ertesi gün değişiklik neden geçti?
Ergenekoncular fikir değiştirdi. Malum medyadaki bu yorumlar ilk bakışta çelişkili görünüyor... Ama bir çelişki yok. Gayet tutarlı... Çünkü Ergenekoncu sıfatı iktidar partisinin, tarikatların ve yandaşların çıkarıyla uyuşmayan unsurlara veriliyor. İktidarı istemeyen herkes Ergenekoncu... Gerçi mahkemeler henüz Ergenekon diye bir örgüt olup olmadığını saptayamadı.. Henüz Ergenekonculuktan hüküm giyen kimse de olmadı ama... Kavram tuttu... İktidar yanlıları Ergenekon’la kâh dalgasını geçiyor. Kâh suçlama ve terör vasıtası olarak kullanıyor; “cumhuriyetçi,
demokrat, yurtsever” insanları ihbar
ederek, ihbarlara aracılık ederek, tuzak kurarak korku salıyor. Bu çeteci yöntemlerle
ülkeyi nereye mi götürüyorlarmış? İster inanın ister inanmayın; demokrasiye!
Melih Aşık / Milliyet
***
Fazla ciddiye aldılar
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik sistematik bir yıpratma olduğu ortada... Önceden karar verilen bir tasarımın eşiğinde ordu yavaş yavaş yıpratılmaya çalışılıyor. Bunun için de bir psikolojik harp düzenleniyor...
Başbuğ’un en büyük hatası da belli bir misyon doğrultusunda TSK’yı yıpratmak için yayın yapan medya kuruluşlarını haddinden fazla ciddiye almak oldu. Birkaç bin satan gazeteleri muhatap kabul etti, onlarla adeta köşeden atışır gibi karargahtan polemiğe girdi...
Sonunda patladı ve ’Bu yaptığınızı mütareke basını bile yapmadı’ diye açıklama yaptı...
Ne yazık ki bugün şikayet ettiği basını polemiklerle besleyen, büyüten Başbuğ’un kendisiydi. Başbuğ, muhatap almasaydı, bire bir yanıt vermeseydi bu gazeteler de böyle güçlenmez, ciddiye alınmaz, ’mütareke basını’ noktasına gelmezdi.
Merkez medya da aynı hatayı yaptı...
Küçücük bir misyon gazetesi bütün basını peşinden sürüklemeye başladı bir ara; haddinden fazla ciddiye alındı.
Oysa ne tirajı, ne bir ağırlığı, ne karşılığı vardı... Oray Eğin / Akşam
***
AKP’nin yanıtlaması gereken iddialar
Meclis’te milletvekili pazarları kuruldu...
Milletvekillerinin iradesi ihale iradesine dönüştü...
Ne oldu da 17. madde 337 oy aldı...
“Hayır” veren milletvekilleri nasıl ikna oldu da “Evet”e döndüler...
Bazı milletvekilleri, bakanlar ve AKP’li milletvekilleri tarafından abluka altına alındılar...
Gözümün önünde pazarlıklar yapıyorlar...
AKP’nin bu iddiaları ciddiye alıp açıklamalar yapması gerekir.
Gerçekten de 8. maddenin reddinden sonra hava böyle birdenbire nasıl değişti? Birtakım listeler niçin, ne amaçla tutuldu? “Hayır” oyu verdiğine inanılan AKP’liler nasıl ikna edildi? Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun iddia ettiği gibi bazı milletvekillerine ihale sözü verildi mi? Pazarlıklar herkesin gözü önünde yapıldı mı?
Eğer parlamentoda milletvekili pazarları yolu açılırsa bunun sonu gelmez.
Yüce parlamento tedavi edilmez yaralar alır.
Kılıçdaroğlu oylamada şaşırtıcı virajlar alan Milletvekili Ufuk Uras için de bazı ağır eleştiriler yaptı.
Seçmenleri Ufuk Uras’ı solcu olduğu için parlamentoya gönderdi. AKP’nin yargıyı ele geçirme stratejisine destek olması için değil. Uras onlara hesap vermek zorunda.
Tufan Türenç / Hürriyet
***
MİNİ YORUM
Festival
Allah bir kaza bela vermezse, siz bu yazıyı okuduğunuz saatlerde ben Kars’ta olacağım.
Bakalım Soros’suz festival oluyor muymuş, olmuyor muymuş!
Yerinde göreceğim...
Önümüzde hafta dertleşecek çok konumuz olacak anlayacağınız.... Bekleyin...