Çanakkale icinde vurulanları vuranların hizmetkarlarına...
Bizim evde bir radyo vardır... Çocukluğumdan kalan. Zamanında yanı başında ders çalıştığımız... Ve ailece sohbetler yapılan...
Sobanın sıcaklığında... Çaydanlık sesinin yanında otururken...
Dinlediğimiz radyomuz bizim...
Şahidimizdir o bizim geçmişimizin...
Yaşadıklarımızın,
Mutluluklarımızın,
Acılarımızın...
Bazılarının inkar edip hainlik
yaptıkları...
Sırtımızı çeviremeyeceğimiz tarihimizin şahidi eski radyomuz bizim...
Bu gün halen dinleriz onu evde biz...
Gazi’nin duvarımızda asılı olan, kalpaklı resmi ile ailece hepimiz...
Çanakkale türküsünü ve radyonun görüntüsünü kaydetmiştim epey bir önce...
Sonra baktım şarkının sonunda,
Şarkı bütünleşmiş eklenen Gazi’nin kalpaklı resmi ile...
Ben koymadım onu oraya,
biliyorum...
Yoksa koymuştum da hatırlamıyor muyum?
Bilemedim...
Şaşırdım...
Ürktüm...
Ve
Dinledim...
Dinledim...
Bir daha dinledim...
“ Çanakkale içinde vurdular beni, ölmeden mezara koydular beni...”
Tuncay D. Kalemoğlu
+++
PTT ve Türk
Telekom şehitleri
Yüreği sızlayan oldu mu
PTT- Türk Telekom camiası 1987-1997 yılları arasında 19 mensubunu bölücü terörün saldırıları sonucu toprağa verdi...
Bu şehitlerimizin adını bilen, hatta o dönemde 19 yiğidi toprağa verdiğimizi bilen Türk Telekom Yönetim Kurulu üyesi var mıdır?
Teröre en fazla kurban veren meslektaşlarımız R/L Muhafızları, Güvenlik görevlileriydi...
Türk Telekom özelleşince ilk onlar kapının önüne kondu, ihtiyaç
fazlası diye...
Tamamı istekleri dışında başka kurumlara gönderildiler...
Bu kararı verenler arasında; “bunlar bu ülke için, Türk Telekom’un tesislerini korumak için kanlarını döktüler” diye düşünen, yüreği sızlayan oldu mu acaba?
PTT’nin, Türk Telekom’un
şehitleri hatırlanmayı hak
etmiyorlar mı?
Türk Telekomcular Derneği
+++
Siz kim, milli ruhu
anlamak kim
Çanakkale zaferi, küresel güçlere karşı milli kuvvetlerin bir zaferidir... Emperyalizme, Kurtuluş savaşından önce, Türk’ün attığı ilk tokattır...! Küresel güçlerin oyuncağı, hizmetkarı, tetikçisi olmuş bir takım partiler, kuruluşlar, cemaatler, gruplar büyük bir riyakarlıkla Çanakkale Zaferini kutlayacaklar... Herşeyi istismar ettikleri gibi bu konuyu da istismar edecekler... İşte midemi bulandıran bu! Emperyalizmin, küresel güçlerin kölesi olan Sizler kim? Canı pahasına emperyalizme karşı onuruyla savaşanların oluşturduğu 18 Mart Çanakkale Milli Ruhu kim? Onlar “Çanakkale Geçilmez!” derken, siz ülkeyi emperyalizmin yol geçen hanına çevirdiniz! Utanın!
Oğuzhan İmamoğlu
+++
Sonunda bunu da dediler; Milletvekili yemini İslam’a aykırıymış!
Kendi düşen ağlamaz
“Milletvekili seçilenler, 1982 Anayasasına göre aşağıdaki yemini yapmak zorundadır. Bu yemini yapmayana mazbatası verilmez, milletvekilliği düşer.
Yemin metni şudur:
”Devletin varlığını ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa’ya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.
Hiç şüphe yoktur ki, bu yemin ideolojik bir yemindir.
İslam dininin yeminlerle ilgili hükümleri ve şartları bulunmaktadır.
Böyle bir yemin İslam inançlarıyla bağdaşır mı?
Yemin metnindeki “Devletin varlığını, bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü korumak...” ve ona benzeyen kısımlara elbette itiraz edilemez. Lakin “Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağım” ibaresi kısıtlayıcıdır.
Atatürk inkılaplarından biri şapkadır. Bu yemini yapanlar şapka giymemek suretiyle yeminlerine ihanet etmiş olmuyorlar mı?
1928’de yürürlüğe giren Latin harfleri inkılabı ile devletimizin ve halkımızın bin yıldan beri kullandığı milli yazımız yasaklanmıştı.
Bu yasak insan haklarına ve hürriyetlerine aykırıdır. Milletvekili, ettiği yemin gereğince bu yasağın kalkmasını istemeyecek midir?
M. Kemal Paşa’nın ölümünden sonra çıkartılmış olan Kemalizm ideolojisini din gibi benimsemiş birinin bu yemini yapması çok kolaydır ama samimi bir Müslümanın çok düşünmesi gerekmez mi? “ (Milli Gazete -Mehmet Şevki Eygi - 12 MART 2011)
***
İşin sonunda bu noktalara geleceği belliydi...
Sıra Atatatürk’e ve yaptığı devrimlere geldi. Tez elden giyin cübbelerinizi takın sarıklarınızı, bırakın sakallarınızı, doğru gidin Anıtkabir’e indirin beton duvarları aşağıya, yerine sülale boyu villalar yaptırıp, havuzlar, pırlantalar içinde yüzün, bir yandan da keyifle hayatın tadını çıkarın...
Nasıl olsa ortada Atatürk’çü, Cumhuriyeti, laikliği ve gerçek demokrasiyi savunan bir kesim kalmadı. Hepsi sütre gerisinde. Her sabah şafak sökerken kapım çalınacak mı korkusuyla titreyip duruyorlar...
Çağdaş internet siteleri(!) sayfalarını ne kadar Atatürk düşmanı yorumcu varsa, bir yerlere yaranmak için büyük keyif ve ikramla, yakında kendilerini de yok edecek bu kesimlere aymazlık içerisinde açmaya devam ediyorlar...
Kendi düşen ağlamaz...
Burhan Özbey
+++
Tazminat yok; Başbakan İngiliz gazetesiyle anlaştı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İngiliz The Daily Telegraph gazetesi aleyhine açtığı davanın sonucu, Başbakan’ın kendisi de dahil olmak üzere herkes tarafından kasıtlı olarak yanlış yansıtılıyor.
2 Mart’ta tek oturum halinde yapılan ve sadece 10 dakika süren davada, yargıç tarafların anlaştığını, ortada herhangi bir şikayet ve şikayetçi kalmadığını kayda geçirerek, davayı düşürmüştür. Taraflar arasında yapılan anlaşmanın koşullarından biri olan gazetenin ödemeyi taahhüt ettiği 25 bin sterlin, duruşmada gündeme gelmemiştir.
Haber, Anadolu Ajansı tarafından “Davanın Başbakan tarafından kazanıldığı, gazetenin de 25 bin sterlin tazminat ödemeye mahkum edildiği” şeklinde duyurulmuştur.
Birazcık aklı, mantığı ve genel-geçer bir hukuk bilgisi olan herkes bilir ki, bir dava ilk oturumunda hele hele 10 dakikada hiç bitmez-bitirilemez. Davaya konu olan iddianın okutulması bile 10 dakikadan fazla zaman alacaktır.
AA muhabiri de, uyarılmasına ragmen haberi yanlı-yanlış vermiş. İngiliz medyası da haberi verirken, kaynak olarak AA’yı göstermiştir.
Başbakan Erdoğan, ”kararlar süratle verilsin, dosyalar süratle incelensin ve bitirilsin. Ama 2 dakikada da yarım saatte de dosya incelenmesin, bu da olmasın hakkı verilsin “ derken anlaşma nedeniyle düşen bir davayı kazanmış gibi gösterilmesine bırakın sessiz kalmayı bir de ”Yargı kararını verdi. Gerçek açığa çıktı, gazete manevi tazminata mahkum edildi“ diyebilmektedir.
(Okurumuzun adı bizde saklı)
+++
Titanik batarken keman çalıyorlar
Afganistan’a saldırdılar...
Irak’a saldırdılar...
Şimdi Libya’ya müdahale etmeye hazırlanıyorlar... Üstelik BM’den
kararı da çıkardılar.
Ne için?
Libya halkını çok sevdikleri için mi?
Yoksa kendilerini sonsuza dek dünyanın efendisi sandıkları için mi?
Peki bu yozlaşmayla, bu çürümeyle, insanlığın başına açtıkları bunca belayla sonsuza dek dünyanın efendisi
olabilecekler mi?
***
ABD Şubat ayında, 1 ayda 222,5 milyar dolar bütçe açığı vermiş ...
1 Ekim’de başlayan mali yılın ilk 5 ayında 641,3 milyar dolar
bütçe açığı vermiş...
2010 yılında 1,29 trilyon dolar açık veren ABD bütçesinin, bu yıl ise 1,56 trilyon dolar açık vermesi
bekleniyormuş.
***
Emperyalist-kapitalist sistemin ‘amiral gemisi’ ABD, bu büyüklükteki bir bütçe açığını, karşılıksız dolar basıp, dünyadaki kumarhane kapitalizminin faiz-döviz-borsa piyasalarına pompalayarak finanse etmeyi
başarabildi bugüne dek.
Ama ABD’nin de, onun önderlik ettiği emperyalist-kapitalist sistemin de başı fena halde belada.
Çünkü artık karşılıksız dolar
basarak dünyaya pompalama
olanakları giderek yok oluyor.
Avrasya coğrafyasında, liberalizmle değil kamuculukla, halkçılıkla dünyanın en büyük ekonomisi olmaya emin adımlarla yürüyen bir
Çin gerçeği var artık.
Üstelik bu öyle bir gerçek ki,
bunu hiçbir biçimde gizlemenin
olanağı da yok.
***
Bakın, açıklanan son 2010 yılı Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) rakamlarına göre; 2010 yılı GSYH rakamı 14,624 trilyon dolar olan ABD, 2010 yılı GSYH rakamı 14, 800 trilyon dolar olan Çin’in 176 milyon dolar gerisinde kalmış.
Sektör paylarına bakıldığında, ABD, hizmet sektöründe Çin’i geçmiş. Üretim sektörü olan Tarım ve Sanayi sektöründe ise Çin, ABD’ye fark atmış.
***
“Titanik” filmini izleyenler anımsayacaklardır. Batmaz denen kilometrelerce uzunluktaki görkemli gemi, buzdağına çarpıp da su almaya başlayınca hemen batmamıştı. Geminin su alan tarafı yavaş yavaş batarken diğer tarafı havaya doğru yükselmeye başlamıştı. Geminin kaçınılmaz
olarak batacağını bilen kaptan, bir yandan öncelikle soylu ailelerin kadınlarını ve
çocuklarını filikalarla gemiden uzaklaştırmaya çalışırken, diğer yandan da ortamı sakinleştirmek için güvertede havai fişek gösterisi yaptırmış, keman çaldırmıştı... Ama ne atılan havai fişekler, ne de güverdeki Keman konçertosu, geminin ortadan ikiye yarılıp sulara gömülmesini engelleyememişti.
İrfan Tuna / Güncel Meydan
+++
AK-KADROLAŞMANIN KANITI
Seçim öncesi bürokratlar istifa ederek adaylıklarını açıkladılar. CHP ve MHP’den aday olanlar arasında hiç bir bakanlıktan önemli konumda bir bürokratın adaylık
açıklamamış olması neyin göstergesidir?
Elbetteki AK kadrolaşma hareketinin başarıya ulaştığının...
Engin Balım