Çanakkale Arslanları ve balıkların ölümü
Çanakkale zaferinin kutlamaları her zamanki gibi parlak geçti. CHP'li belediye başkanına konan "tören yasağı" da uygulandı. En hoşuma giden taraf Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Gazi Mustafa Kemal Atatürk" şeklinde hitabıydı. Demek ki partisinin yeni uygulamasına devamda kararlı. Arada fesli Kadir Mısıroğlu'nu ziyaretlerini de idare edeceğiz. Yani "O bizi, biz onu bazen duymayacağız". Tabii görmeyeceğiz de.
Ekranlarda da "Zaferin İhtişamı" yaşatıldı. Tüm programlarda aynı coşku vardı. Uzman tarihçiler, Atatürk'ün hakkını eksiksiz verdiler. Demek ki, işarete herkes uymakta. Kimilerinin "gerçekleri en iyi ben bilirim havaları"nı sevemedik. Buna örnek olarak HaberTürk'teki Erol Mütercimler'i verebiliriz. Çanakkale'deki şehit sayısının abartılmasından, karavanada çıkanlara kadar kayda geçenlerin tam tersini söyledi. Mütercimler'in bunları tekrarlamasına hiç gerek yoktu. Zaten kırk yıldır bunları duyuyoruz. Yeni bir tespitte bulunmuş gibi hava basmasına gerek yok.
Temizlikten öldüler
Ekranda gösterilen Çanakkale konulu filmlerin çokluğu ve kalitesiyle gururlandık. Bu millet yıllar yılı Nusret Erarslan'ın "Çanakkale Arslanları"nı izlemekle yetinmişti.
Ordu Foto Film Merkezi'nin komutanı olan Erarslan'ın Yıldız Sarayı avlusundaki yerini iyi bilirim. Hatta onunla ilgili bir anımı aktarmak istiyorum. Sarayın kanal ve havuzlarında kocaman balıklar yaşardı. Bunları çamurlu ve simsiyah sudan dolayı zor fark ederdiniz. Binbaşı duruma müdahale etti. O zifos gibi ortamı elden geçirdi.
Bir süre sonra acı sürpriz gerçekleşti; balıkların tamamı öldü. Sebebi araştırıldı ve nedeni ortaya çıktı. Hayvanlar nesilleri boyunca o berbat ortama uyum sağlamışlardı. Temizlik sonlarını getirmişti!..
***
Önemli bir kayıp
Hasan Celal Güzel de Hakk'a yürüyenlere katıldı. Kendisini Turgut Özal'ın müsteşarı iken tanıdım. Bunu sağlayan ise Taha Akyol'du. Kenan Evren'in Çankaya'daki yemeğine katılmadan önce bu ziyareti gerçekleştirmiştik. O zamana kadar, bu göreve gelen en genç -38 yaşında- isimdi.
Sonra çeşitli bakanlıklarda bulundu. Çok zeki, pratik çözüm üreten biriydi. Tanıyanların aktardığı gibi Hafize Özal'ın "manevi evladıydı". İkisi de birbirlerine sevgi ve saygıyı hiç eksik etmediler.
Hafızalarda "Hasan Celal Güzel Partisi" olarak kalan siyasi oluşumun -Yeniden Doğuş Partisi- ismini hatırlayan pek azdır. Ancak, amblemini herkes bilir "Uğur Böceği". Bu sonuçsuz çabanın Güzel'e bir daire satışına patladığını kendi ağzından duymuştuk. Hasan Celal Güzel'e Allah'tan rahmet yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
***
... geldi başıma
Derbiyle ilgili ahkâm kestim ya, daha beteri başıma geldi. Beşiktaş,
Başakşehir karşısında rezil oldu. Düşünün 95 dakika boyunca tek şutu var. O da frikikten ve yan ağlara. Dökülenleri yazsam "Medel hariç" demek yeterli. Liste başı Şenol Güneş'i atlamayalım. Bu yenilgiyi görenlerin ilki Öcal Uluç büyüğüm oldu. Bayern Münih önünde toplam 8 gol yiyen takıma övgüler yağdıran spor medyasını yerden yere vurarak uyarmıştı.
Beşiktaş yan pas futbolunu bu defa geri pasa çevirmişti. "Doldur, boşalt, bağ yap"ı taktik sananları fark ettikçe vay halimize. Yıllarca takımı sırtlayan Atiba bile kayıp. Fenerbahçe'den gelen Gökhan Gönül'le Caner Erkin'in ne yaptıkları belli değil. Bunlar Adebayor Dedenin hırsından utanmadılar mı?
***
Eski dost
Bir zamanların ünlü futbolcusu başarılı eğitimcisi Ata Özer'i Sports TV'de fark ettim. Ahmet Çakır'ın Sporsever adlı programındaydı. Tekrar bile olsa sonuna kadar takıldım.
Ata, marangoz bir babanın çocuğu. Lonca-Ayvansaray doğumlu. Banyo ihtiyacının leğende görüldüğü bir evde büyüdü. İstanbulspor'da zirveye çıktı. Diğer önemli kulüplerde de futbol oynadı.
Millî Eğitim'deki başarıları da dillere destan. İstanbul'un Harlem'i Otakçılar Lisesi'ne arabasını satarak yaptırdığı halı sahayla yer yerinden oynamıştı. Şehremini Lisesi'ne katkıları da unutulacak gibi değil. Futbolda, basketbolda dünya şampiyonlukları elde edildi. Bunlar kazanıldığında lisenin spor salonu bile yoktu.
"18 aydır maaşıma el sürmedim" şeklindeki demecinden sonra geçirdiği soruşturmalar -tam 188 tane- ilginçti. En komiklerinden biri "Draman'daki Ata Kıraathanesi"nin sahibi olduğu iddiasıydı. Bir akıllı çıkıp da "Bu adam yıllarca, iyi transfer paraları aldı" diye düşünmedi.
İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü'ne getirilişi öykülerinden, bu görevden alınışı ise tamamen çekememezlik sonucu. Kendi ifadesiyle "Balat'ın çocuğu Ata" şimdilerde İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi'nin öğrencilerinden sorumlu. İlk icraatı çatı katına halı saha yaptırmak oldu. Kendisine başarı dileklerimizi yolluyoruz.