Bush mu Erdoğan mı daha çok milletini seviyor?
Bir yıldır yırtınmamıza rağmen Ampul yanlısı propaganda makineleri dünyada yaşanan ekonomik krizi ıkına sıkına Türk siyasi yaşamındaki kısır döngüye mal etmeye çalışıyorlar. Yemezler beyler, yemezler. Bu krizin geleceği AKP’nin kapatılma davası öncesinden taa geçen yıldan belliydi. Ama sizler bir önlem almadığınız gibi de almak içinde hâlâ planınız yok gibi görünüyor.
Diyeceksiniz ki kriz bizi vurmadı. Vuramaz ki bizde bu durum kriz şeklinde değil çöküş şeklinde gerçekleşecek. Aklı başındaki bazı AKP kurmaylarının hükümeti uyardığını da duyuyoruz ama, işi okuma üfleme ile halledeceğine inanan hükümet ve yardakçıları, şimdilik olayları akışına terk etmiş bulunuyor. Hoş terk etmeseler ne olacak? Türkiye’nin sermayesi olarak elinde bir şey kalmadı ki. Bizde olanlarda da gâvurun sermayesi.
Gâvur dediniz de aklıma geldi. Şimdi şu Türk halkının ve dünyanın nefret ettiği ABD Başkanı Bush ile bizimkilerin mukayese edilebileceği bir durum ortaya çıktı. Bush yakınlarda Quantanamo’da tutukluları konuşturmak için yapılan insanlık dışı işkencelere izin vermişti. Oysa işkence Birleşmiş Milletler ve uluslararası yasalarla yasaklanan bir prosedür. Ama Bush, uluslararası yasalar, Federal hukuk ve ülkemin yasalarının üzerinde olamaz demişti.
Aynı şekilde savaş suçlularının yargılanması ile ilgili Birleşmiş Milletler anlaşmasını ABD onaylamadı. Bu yasada Bush zamanında çıkmıştı. Ama Bush kendi askerlerinin başka ülkelerin mahkemeleri tarafından yargılanıp hüküm giymesine izin vermedi. Zira ABD’li bazı askerlerin savaş suçları öyle yenilir yutulur şeyler değildi. Aklınca kendi askerini ve halkını korudu ve sonuna kadar mücadele etti.
Gelelim bizimkilere. AB’nin Adalet Divanı PKK’nın terör örgütü olmadığı yolunda bir karar aldı ve uluslararası terör örgütleri listesinden çıkarılmasını istedi. Bizimkilerden yapılan açıklamaları okudunuz, başta Başbakan olmak üzere “efendim yanlış anladınız, onlar bir hatayı düzeltti bizi kapsamaz” falan dendi. Yok kardeşim, kimse yapılan açıklamayı yanlış falan anlamadı. Eğer biraz yabancı dil biliyorsanız, girin AB’nin resmi internet sitesine ve kendiniz okuyun. Ne demek istediklerini anlamanız içinde hukukçu olmanıza gerek yok.
Hatırlarsanız, Türk askerinin başına çuval geçirildiği zaman da ampul hükümetinden çıt çıkmamıştı. Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve adil olarak düşünün. Hangisi kendi ülkesi ve vatandaşlarına sahip çıkıyor. Hangisi başkalarının adına konuşuyor diye. Ve sonra da kime güldüğünüze kendiniz karar verin. Hem de kim kimin emrinde onu da değerlendirerek.
Şimdi gelelim, herkesin hop oturup hop kalktığı Newsweek dergisindeki yazıya. Beyler bu dergideki yazının altında kimin imzası var. Biri Morton Abramowitz, öteki Henri Barkey. Kim bunlar? Abramowitz, Özal döneminde Ankara’daki ABD büyükelçisiydi. Bize gelmeden önce de görev yaptığı ülkeleri karıştırmakla suçlanıp istenmeyen adam ilan edilmişti. Şimdilerde ise AKP’nin danışmanlarından ve onlar adına çalışıyor.
İkinci kişi Henri Barkey’i ben bu köşeden birkaç kez anlatmaya çalıştım. Bir Türk musevisi olan bu kişi daha sonra ABD’ye göç ederek burada önceleri Türkiye adına çalıştı. Sonra ne olduysa oldu birden Türkiye karşıtı faaliyetler içinde görmeye başladık. Barkey, eşinin torpili ile girdiği ABD Dışişleri Bakanlığı’nda sözleşmeli uzman olarak çalıştığı dönemde bakanlığın haberi olmadan bebek katili APO ile görüşmek istediği için sözleşmesi yenilenmemişti. Barkey, Avrupa’da APO ile görüşemeyince Roj TV’ye çıkıp konuşmuştu.
Bu kişi ayrıca PKK’nın perde örgütü AKIN’ın başındaki pasaport ve kimlik sahtekârı Kani Gulam’ın da ABD’den siyasi sığınma talebinde referans mektubu yazan kişidir. Yani siz bu kişilerin Türkiye lehine yazacağı yazılardan korkun, aleyhtekilerden değil. Ama insanın içini yakan şey, Türkiye’deki bir hükümetin ve siyasi partinin bu kişilerle neden bu kadar yakınlaşabildiği. Şimdi siz bu insanların amaçlarının Türkiye yararına olduğuna hâlâ inanabiliyor musunuz?
Peki, ABD’de böylesine milliyetçi davranmasına rağmen, oy kaybeden ve Amerikan halkı gözünde Bush’un küçülmesine rağmen, bizde halkıyla kavga eden bir kişinin yüzde 47 oy alması karşısında hiç durup, acaba bizde bir tuhaflık mı var diye düşünüyor musunuz? Düşünün düşünün, hem de derin derin düşünün.