Bu nasıl Obama sevgisidir!
ABD Başkanı Obama’nın ziyareti üzerine Türkçe lügatte bulunan bütün övücü sözler kullanıldı. Gazete manşetlerinde ve siyaset arenasında bir iyimser hava oluştu ki sormayın gitsin. “Türkiye ile ABD yeniden birlikte”, “Kıvırmadı”, “Bush dönemini Türkiye’de kapattı” türünden manşetler atılanların en hafifiydi.
Medyadaki ABD’ci cenahın sözlerine bakınca insanın aklına “Allah Allah bu nasıl sevmek” şarkısı geliyor. Türkiye medyasındaki malum cenahın bütün yazarları adeta Obama’nın büyüsüne kapılmışlar. Bunlardan birisi, ismi lazım değil, “Obama’yı İzlerken” başlıklı yazısında “Çok dengeli bir insan.../...sırıtan hiçbir özelliği yok.../...hazımlı, özgüvenli.../...çok da sempatik. Gönlünü açıyor ve sabırla, umutla bekliyor; sıcaklık ve yakınlık gösterilmesini. Gösterişsiz ve mahçup bir vakarla bekliyor.../...tam bir diyalog adamı. Sermayesi olan için çok verimli bir muhatap”. Bir başkası ise “Öğrencilerle bir süper gücün başkanı değil de, içimizden biri gibi sohbet etmesi, gönüllerin fethine yetti. Bush döneminin işgalci, zalim burnu havada Amerika’sı yerine, Clinton’ın ziyaretini hatırlatan ve Amerika’ya olan antipatiyi, iki gün içinde sempatiye dönüştüren bir ziyaret bu”.
İşin ilginç yanı Bush dönemini bugün “işgalci ve zalim” ilan edenler, Bush döneminde bu konuya hiç dokunmamaya özel bir özen göstermişlerdi. Hatırlayalım Bush, Bağdat’ı bombalatırken bu gazeteler, sayfalarını Saddam’ın yaptığı zulümle ağzına kadar doldurmuşlardı. Bugünlerde Bush, ABD’de yönetim tarafından da eleştirildiği için bizim medyanın ayarlı kesimleri Bush dönemini eleştirmekte bir sakınca görmemektedir. Her şart altında ABD’cilik denen şey bu olsa gerek.
ABD Başkanı’na umut bağlamak!
Çok saygın ve babacan gözüken bir köşe yazarı “İç politika için belki bugünden iddialı bir laf olacak ama söylemeliyim: Obama’dan önceki Türkiye’yi unutunuz, Obama’dan sonra yeni bir Türkiye var” diye yazıyor. Emperyal bir gücün başkanına bu kadar güvenmenin nasıl bir vicdan olduğunu anlamak mümkün değildir. Adam, Türkiye’nin iç politikasını ABD’nin başına şunun ya da bunun geçmesinin tayin ettiğini ima ediyor. Barack Obama’ya Amerika’nın başkanı değil de adeta Türkiye’nin Başbakanı rolünü yüklüyor. Bu durum yaygın medyada ve siyaset arenasında etkin olan bir zihniyeti afişe etmektedir. Hâlbuki ABD’de bir başkan çok sert ve müdahaleci bir strateji izlediğinde onun yerine gelen bir sonraki başkanın genellikle daha yumuşak ve katılımcı bir politika izlediği bilinmektedir. Sert olarak bilinen her başkandan sonra daha yumuşak bir başkan ABD’de iş başına geliyor.
ABD Başkanlarının sert ya da ılımlı olması ABD’nin emperyal siyasetinin özünü asla değiştirmemektedir. Çünkü ABD’nin, başkanları aşan güçlü bir devlet sistemi var. Başkanlar ABD çıkarlarını küresel boyutta etkinleştirmek ve yaygınlaştırmakla görevlidir. Bazı ABD Başkanı bunun için askeri ve silahı bazısı da değerleri kullanmaktadır. Aradaki fark bu kadardır. Halk diliyle ifade edecek olursak, Bush bir dönemin kötü polisini oynamıştı, Obama da bugünlerde iyi polisi oynuyor.
Onun için Obama’ya mehdi vasfı yüklemek büyük bir yanılgıdır. ABD Başkanı Obama’ya vecd içinde umutla bağlanmak, kendinden umudunu kesmiş kimliklerin işi olabilir. Kendi ayakları üzerinde, kendi gücü ve değerleriyle duramayan toplumların geleceği yoktur.