Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER
Agah Oktay GÜNER

Bu memleketi kim idare ediyor?

Bu seçim, Demokrat Parti Muğla adayıyım. Muğlalı insanımızın sahip olduğu güzelliklerin başında, dinlemesini bilmesi geliyor. Ülkenin sorunlarını anlattığım yerlerde Muğlalıların dinleme sabrına hayran kaldım.
Bir köy kahvesinde her haliyle efendi bir köylü “Sizin dediğinizi anladım. Çok şey öğrendim. Benim de bir sorum var. Bu memleketi kim idare ediyor?” diye sordu. Evet, Türk çiftçisinin tarihin bereketi olan irfanıyla sorduğu bu soru işin özü, temelidir. Türk çiftçisi hayvancılıkla uğraşan olsun, ziraatle uğraşan olsun bugün devletin bütün koruyucu kurum ve kurallarından mahrumdur. Adeta yok olmaya mahkum edilmiştir.
Et ve Balık Kurumu, Yem Sanayi, Süt Endüstrisi Kurumu kapatıldı. Hayvancılık yapanlar piyasaya karşı tüccarın insafına terk edildi. Başta arıcılık araştırma enstitüleri olmak üzere hayvancılıkla ilgili bütün araştırma birimleri kapatıldı. Daha önce Tarım Bakanlığı bünyesindeki “Veteriner Hizmetleri” bölümü törpülenmişti. Bu iktidar döneminde tamamen etkisiz hale getirildi. Tarımla uğraşan çiftçi; Ecevit Hükümeti zamanında tütün ve pancar kotası ile karşılaştı. Kıraç arazide yaşayan çiftçinin tek gelir kaynağı tütündür. Tütün ekimi sınırlandırıldı. Tekel kapatıldı. Amerikan sigaraları daha hızlı bir şekilde ülkeyi işgal etti. Oysa dünyanın en az kanserojen nitelik taşıyan tütünü bizim tütünümüzdü. Aynı facia şeker pancarında da yaşandı. Dünyanın en iyi şeker pancarları arasında bulunan pancarımızın ekimi de sınırlandırıldı.
Bu arada başımıza Kargil(Cargill) denen bir taş düştü. Bursa, Orhangazi tarım arazisine Amerikan Kargil şirketi mısır şurubundan elde edilen tatlandırıcı üreten fabrikayı kurdu.
Orhangazi’nin sanayi haritası değiştirildi. Tarım arazisi, sanayi bölgesi oldu. Amerika tatmin edildi. Ancak Amerikalı ve Avrupalı tıp çevreleri “mısır şurubundan” elde edilen tatlandırıcının bir felaket olduğunu çocuklarda ve büyüklerde pek çok hastalığa sebep olduğunu belirtiyorlar. Şimdi televizyonlarda bizim ilim adamlarımız nefes darlığı, astım, kalp hastalıkları ve iktidarsızlığa sebep olduğunu anlatıyor. ABD’de ve AB’de mısır şurubu tatlandırıcısı yasaklandı. Bizde ise...? Tam bir felâket!
Evet gümrükleri sıfırladığımız için; AB’nin sanayi ve tarım ürünleri memleketi işgal ediyor. Ayrıca AB’nin “Gümrük İndirim Anlaşması” imzaladığı bütün ülkelerin malları da sıfır gümrükle ülkemize giriyor. Muğla pazarında bir hanım “bakın artık Çin sarımsağı tüketiyoruz!” dedi. Bu ifade Türkiye’nin tarım konusundaki akılsızlığının en doğru tanısıdır.
Şeker Fabrikaları, sade şeker üreten değil aynı zamanda, fabrika yapan fabrikalardı. Satılmalarıyla tarıma, sanayiye büyük bir darbe vuruldu.
Ardından, çiftçiyi güçlendiren, piyasa şartlarına terk etmeyen “Tarım Satış Birlikleri” nin yok edilmesine geçildi. TARİŞ, ANDBİRLİK, FİSKOBİRLİK, ZEYTİNBİRLİK ve diğer 16 birlik kapatıldı. Binalar, tesisler çürümeye terk edildi. Pamuk, incir, üzüm, zeytin üreticisi, tüccarın insafına bırakıldı.
1960’lı yıllarda 41 milyon hektar olan meralar şimdi 13 milyon hektara düştü. Avrupalı, mera hayvancılığı yapıyor. Bu, üretimde maliyeti düşüren ana unsur oluyor.
Yabancı bankalar çiftçimize arazi ipoteği karşılığı kredi vermekte yarışıyor. Vadesinde ödenemeyen borçlar karşılığı olarak bu araziler yabancılaşıyor, el değiştiriyor.
Muğla’da fedakâr çileli çiftçilerimize, tarımla ilgili kapatılan bütün kurumları derhal açacağımızı ayrıca; “Yaş Meyve ve Sebze Üreticileri Birlikleri” kuracağımızı bunların büyük üretim merkezlerinde soğuk hava depolarına sahip olacağını açıkladım.
İşte durum ve işte kurtuluş reçetesi. Yeter ki ülkeyi biz idare edelim.
Gördüklerim; “Bu memleketi, yok etme iradesinin” yönettiğidir. Kurtuluş, müstemleke valisi zihniyetine son vermektir.

Yazarın Diğer Yazıları