Bu ekonomik kriz bizi kötü vuracak
Yaklaşık bir yıldır hemen hemen her yazımda uyardığım mali kriz ağır ağır kara bulutlar halinde Türkiye’nin üzerine çöküyor. Türk radyo ve televizyonları, gazeteler olaya yeteri kadar önem vermiyorlar. Halkı paniğe soksunlar demek istemiyorum. Ama çoğunun borsada şirketlerinin hissesi olduğu için bir panikle borsanın çökmesini istemiyorlar.
Oysa domino taşı gibi bir bir dünyanın en güçlü kredi kurumları ve bankaları göçüyor. Bir televizyonda yorum yapan uzman, bu kriz Türkiye’yi az etkiler dedi. Nedeni, Türk bankalarının bu kurumlarda kâğıtları borçları yokmuş. Peki, Türkiye’de yabancı ortağı olmayan banka kaldı mı? Onların Avrupa, Arabistan ve Amerika’daki ortakları göçerken, ayakta kalabilecekler mi? Nasıl az etkilermiş kusura bakmasınlar ama ben ikna olamıyorum bir türlü.
Dünyada yaşanan kriz bitmiş değil, yanlış değerlendirmeyin kriz daha yeni başlamış bulunuyor. Aynı içten içe yanan bir felaketin ilk alevleri bunlar. Amerika’nın eski Merkez Bankası Başkanı Greenspan’ın bir televizyon programındaki açıklamaları tüyler ürpertici. Emekli olan Greenspan, olayın Amerika’nın bundan yaklaşık yarım asır önce yakalandığı ekonomik durgunluktan daha ağır bir krizin habercisi olduğunu söylemişti. Kendisi bu krizin olacağını ilk söyleyen yetkiliydi.
İşin en komik tarafı ise yıllarca bize Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu IMF aracılığıyla baskı uygulayıp yaptırdıkları birçok şeyin şimdi tersini yapıyorlar. Bize ekonomik krizler sırasında elde avuçta bulunan devlet kurumlarının satılması, özelleştirilmesi için onlar baskı yapmadılar mı? Oysa gene onlar şimdi zarar eden özel şirketleri, bankaları ve sigorta kurumlarını devletleştiriyorlar.
Hatırlayın 11 Eylül terör saldırısı öncesinde de bize neredeyse terör örgütü ile oturun görüşün müzakere edin diye baskı yapıyorlardı. Kendileri ne yaptı? Teröristlere bize yapmayın dedikleri işkencenin alâsını yaptılar. Biz sanıkları yargılarken onlar bu kişilere kendilerini temize çıkarma hakkı bile vermediler. Gerçek şu ki bekâra karı boşamak kolaydır derler, gene öyle oldu. Biz ne zaman başkalarının tavsiyesi ile kendi yolumuzdan çıktıksa o zaman sarpa sardık.
Aslında bu durum bizim AB ilişkilerimiz için de rehber olmalı. Kültürü bizim kültürümüze uymayan, hukuku bizden farklı, sosyal alışkanlıkları değişik, dili ve dini farklı bir toplumun kurallarını benimsemekle bu işin olacağını sanmak kadar büyük saflık olabilir mi? Onlar bizi almak istemediklerini söyledikçe biz habire peşlerinde koşuyoruz, “abi bizi alın, ne olur alın” diye yalvarıyoruz. Farz edin bugün kapıları açtılar ve aldılar.
Ne olacak. İşsiz AB vatandaşları, üç gıdımlık işi bulunan Türklerin de ellerinden işlerini alacak. Yaşanan ekonomik durgunlukla şahtık şahbaz olacağız. Ama bizi bu bataklığa sürükleyen iktidara siz destek vermeye devam edin. Önünüze bir mikrofon ve kamera dayandığında da geçim sıkıntısından, pahalılıktan şikâyet edin. Peki, bu adamlara siz vermediniz ben mi oy verdim de ülkenin başına geçirdim. Aynı türküde olduğu gibi gerçek durum “kendim ettim, kendim buldum”.
Öte yandan Almanya Deniz Feneri olayı başladığı gibi bitti. Tayyip Bey ve ekibi ne hikmetse konuya başta bağırıp çağırarak sahip çıktıkları gibi sonunda artık ağızlarını bıçak açmıyor. Sus puslar. Sahip çıkmıyorlar. Hatırlayın, insanların ortada bir şey yokken suçlanmasından söz etmişti Erdoğan. İyi de şu anda Türkiye’nin terörle mücadele eden komutanları ortada hiçbir şey yokken hapishanede bulunmuyor mu? Kendi yandaş basınları o zaman bu konuda insanlara olmadık yakıştırmalarda bulunurken neden onları da savunma gereği duymadı hiç mi merak etmiyorsunuz?
Zaman, sizin için de bizim için de hep aleyhimize işliyor. Bu arada yavuz hırsız ev sahibini bastırır hesabı bağıra çağıra bize hesap vermeleri gerekirken halktan hesap soruyorlar. Ne yaparsınız, etme bulma dünyası. Kimseye yaramaz o haram para.