Bu bildiri imzalanır
AKP faşizmi üzerimize kabus gibi çöktüğü günden bu yana olağanüstü bir arayış var. Çeşitli kuruluşlar bildiri hazırlar imzaya açar. Milli olanların arkasında hep durduk. İmzaladığımız gibi okuyucularımıza dostlarımıza tavsiye ettik. Hükümet ile malum yapı arasında didişme devam ederken Nihat Genç kendisine has üslubuyla tarihi bir bildiri yazdı. Altını hemen imzaladığım gibi özetleyip okuyucularımıza da tavsiye ediyorum.
***
“Gönül ister ki ve ideal olan o ki yolsuzlukların hırsızlıkların cemaatin ayrım gayrım yapmadan hepsinin üstüne gidecek bir ‘güç’ümüz olsun.
Yargı makamlarını hırsızlıkla ele geçirenlerden hırsızları yargılamayı bekleyenlerimiz var. Gelin görün ki an itibariyle ya cemaat ülkeyi tam anlamıyla ele geçirecek ya Tayyip, Saddamlaşacak. İki uçlu bu değneğin önce hangi tarafından tutalım bahsi muhalifleri aptalca ikiye böldü, ölümlerden ölüm beğen diyen bu bahis üzerine, naçizane görüşümü sunuyorum; hangisine öncelik verelim diye bir sorun yoktur, çünkü an itibariyle ülke işgal altındadır, sabahtan beri emniyet yargı polisi konuşuyorsunuz. Ordunun halini konuşan yok. Etrafının sarılı olduğu korkusu aşikar Tayyip Bey’in uçaklardan inmeye pek niyeti yok, durum şaka hiç değil.
Etrafını saran gizli güçlerden Tayyip Erdoğan kısmen korunabiliyor ama Cumhurbaşkanı’nın kurtulma şansı hiç yok, çünkü tam anlamıyla ‘kıskaç’altında, deyim yerindeyse ‘rehine’ gibi.
Tayyip Erdoğan uçaktan inebilmek için önce emniyet temizliği emrini verdi ve sonra medyası hücuma geçti, sonra da HSYK’nin iptaline uğraşıyor ve böylelikle Tayyip Bey Saddamlaşarak kurtulacak diyoruz, ama Saddamlaşma bile Tayyip Erdoğan’ı kurtaramaz, çünkü cemaatin ordudaki gücünü kıracak imkanı bilgisi istihbaratı yok. Nasıl Gezi Direnişi’nde birbirini tanımayan geniş kitleler ‘direnişte’ aynı safta birleşti, şu anda ülkemizin yine barışçıl bir halk ordusu kurmaktan başka şansı yoktur. Ve muhalefetten bugünlerde gamsız oğlan Sarıgül ağzıyla hukuk yasa demokrasi nutukları dinlemeye başladık, ey Allah’ım bu zamana karşı iç savaşta nasıl oldu da muhalefet kendi ellerini kendi bağlayıverdi, muhalefetin gözleri kör oldu.
Kardeşlerim; Tayyip’in adamları ve muhalefet hâlâ salaklık peşinde, tehlike ordu’dadır, ordunun elinde uçaklar savaş gemileri ve tanklar vardır, ordu kadroları tam bir muammadır ama birçok kadrolar afişe olmuş mahkeme tutanaklarında delillendirilmiştir. Yapılacak ilk iş, içerdeki komutanların yazdıkları kitaplara göz atmaktır. O kitapları bir zahmet hızla okuyun, orduya nasıl sızılmış nerelere sızılmış hangi kumpaslar nerelerde düzülmüş tane tane isim adres verilerek anlatılmıştır. Gözler ordu’ya çevrilmeden bu iç savaşın önünü almanın yolu yoktur. Cemaatin ordu yapılanması bilgileri şu anda içerde yatan subayların belleğinde ve bir kısmı kitaplarındadır. Sayın Genelkurmay Başkanı’nın ordu içindeki yapılanmaya hakim olmasını düşünmek saflıktır.
Muhaliflerin bu süreçte birbirlerine ve boşuna ve körü körüne ne düşmanlık ne hayranlık ne taraf durmasının hiçbir anlamı yoktur, muhaliflerin bu süreçteki görevi acildir, önce içerdekilerin çıkartılması, sonra gözlerin hep birlikte orduya odaklanması, şarttır.
Bu tarafta bizlerin bu mahkemelerde neler çekildiğini neler konuşulduğunu, kimler tarafından itham edilip tasfiye süreçleri yaşatıldığının derinine içine girmek hâlâ istemiyorlar.
Ve orduda şu an capcanlı komuta kademelerinde yaşanan cemaat gücünü görmeyi sanki hepsi ve hepimiz seslendirmeye korkuyoruz, evet korkulacak kadar ölümcül geniş bir yapılanma.
Ve kardeşlerim, soralım, hava deniz kara komutanlık makamlarını kumpasla çalıp oturanlar hırsızlar’ın en daniskası değil mi?
Ve kardeşlerim soralım, yargıya çöreklenenler o makamları sınav sorularıyla çalmadılar mı, o makamlara yerleşenler muhaliflerine kumpas davalar açıp yollarını kesip o makamlara hırsızlıkla oturmadılar mı?
Bakın an itibariyle binlerce görevden almaya rağmen Emniyet’in temizlenmesinin imkansız olduğunu hem hükümet hem yazarlar hem halk söylüyor, peki Emniyet’ten daha gizli orduyu hangi güç hangi istihbari bilgi temizleyecek soranınız yok. Bu zor günlerin, bugün’ün hatırına, hedefi doğru göstermeli ve hepimiz hangi görüşten hangi ideolojiden olursak olalım, yeniden kol kola olalım.
Bir ömrümüzü ve ülkemizi heba eden cemaat tartışmaları nihayetinde ilk defa: ‘Derin Devlet’in ‘Paralel Devlet’in’ ‘Devlet’teki gizli yapılanmanın’ ipuçlarını izini varlığını gözlerimin içine kadar sokmuştur. Bu gizli yapılanma Türkiye gündemine gölgesini bu kadar açık net düşürmüştür. Hem halkımız hem de aydınlarımız bu canavarı ilk defa kuyruğundan kıskıvrak tutacak kadar bir büyük şans yakalamıştır... Bu bir daha ele geçmez fırsatı kaçırırsak bir ülkeyi bir demokrasiyi hak etmemiz, bir toplum bir halk bir demokrasi olmamızın imkanı yoktur.
Nihat Genç”