Bozuk moraller ve 'Sarsıcı' açıklama beklentisi!
Bölücülerin özellikle de dağda silahla pusu atan teröristlerin bütün amacı, kendileri ile mücadele edenlerin moralini bozmaktır. Morali çökmüş askerin mücadele yeteneği yok edilmiş demektir. Aynı şey siyaset için de geçerlidir. Geleceğinden endişeli bir siyasi liderliğin, sağlıklı karar verme yeteneği tartışmaya açıktır. Kısacası sorunları ya da düşmanları alt etmenin yolu, üstün bir morale sahip olmaktan geçmektedir.
Zirvenin morali bozuk!
Türkiye, kişilerin ve kurumlarının morallerinin, her gün ortaya atılan iddialarla alt üst olduğu bir ülkedir. Ülkenin moral fukarası olduğu, devletin en üst kademesi tarafından da itiraf edilmiştir. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, ortaya atılan bu iddia ve suçlamaları kastederek, bunlar “askerin moralini bozuyor” dedi. Önemli bir tespit olarak da “Askerin morali sadece benim sorunum değildir. Bu ülkenin sorunudur” diye de ilave etti. Akabinde Başbakan Erdoğan da Katar’a giderken yaptığı basın toplantısında “Benim de moralim zaman zaman bozuluyor” demiş.
Sonuçta; Ordusunun ve Hükümetinin zaman zaman da olsa morali bozuk olan bir Türkiye var karşımızda. Devletin zirvesi moral bozukluğundan yakınıyorsa, tabanın durumunu tartışmaya bilmem gerek var mıdır? Herhalde bu durumda TEKEL işçilerinin, eczacıların, tam güncü doktorların, işsiz yurttaşların, bir inen bir çıkan katsayılı gençlerin ya da memurların morallerinin yüksek olduğunu kimse söyleyemez!
Moralleri kim bozuyor?
Aslında toplumun moralini, toplumun tepesindeki sorumluluk mevkiini işgal edenler bozuyor. Bu durum, Türkiye’de adeta gelenek halini aldı. Bir zamanlar Cumhurbaşkanı Sezer’in Başbakan Ecevit’e Anayasa kitapçığı fırlatmasının Türkiye’nin psikolojisini nasıl bozduğu hâlâ hatırlardadır. Türk halkı, Cumhurbaşkanı ile Başbakanın arasının bozuk olmasının bedelini çok ağır bir ekonomik ve siyasi kriz olarak ödemişti. Bu kez, ülkenin tüm kurumlarının morali bozuk.
“Sarsıcı” bilgiler açıklansın!
Bu arada Genelkurmay Başkanının kendilerinin “sarsıcı” bilgilere sahip olduklarını ve bunları açıklayabileceklerini söylemesi, son derece önemliydi. Asimetrik psikolojik savaşa muhatap olan TSK’nın kendisine karşı yürütülen beşinci kol faaliyetlerini, bunların finansal kaynaklarını ve servis bağlantılarını açıklaması, hayati derecede önemlidir. Sözgelimi, kamuoyu Dağlıca baskınının arkasından Heron’dan çekilen görüntüleri; çarpıtarak yayınlayanların bu görüntüleri nereden aldıklarını gerçekten merak ediyor.
Çok açıktır ki Türkiye’de milli devlete ve orduya karşı yürütülen faaliyetleri sanıldığı gibi bazı gazeteler ve televizyonlar yapmıyor. Onlar, yalnızca kendileri için öngörülen misyonu yerine getiren aparatçıklardır. Devlete, millete ve orduya karşı yürütülen psikolojik harekatın arka planında çok büyük güç ya da güçler vardır. Toplum, yarısı doğru yarısı yanlış; yarısı gerçek yarısı sahte belge ve bilgiler yüzünden şoke olmuş durumdadır. “Bütün bunlar yanlıştır, bize güvenin” demek, sorunu çözmüyor. Bu bilgi ve belgelerin hangi güç odakları tarafından ve hangi yabancı servisler adına pazarlandığını kamuoyunun bilme hakkı vardır. Genelkurmaya düşen de toplumu sarsan iddiaları, yapacağı “sarsıcı” açıklamalarla yok etmektir!