Böyle abes, çekilir mi Aydın Bey?
Geçen haftaki yazım, Yılmaz Dikbaş’ın “Efendi Teröristler” kitabının ilanını almayan Radikal Gazetesi’nin bu gayrimilli tutumuna dairdi. Yazının sonunda Aydın Doğan Bey’e sitemler göndererek “Berkan’dan bu beklenir de, ben asıl Aydın Doğan’a, Kelkitli İrfani Bey’in oğluna, rahmetli babamın okul arkadaşı rahmetli Hacı Doğan’ın kardeşine şaşıyorum. Gazetelerindeki Türk Milliyetçilerini tasfiye edip Berkan, Özkök, Hakan ve Beki gibilerine ön vermesine karşın, ona liboşluğu yakıştıramıyorum bir türlü. Umarım bu yazımdan sonra, Berkan’a rağmen yayımlatır o ilanı” demiştim.
İlan yayımlandı mı? Bilmiyorum. Ancak Aydın Doğan Bey, yazımla ilgilendi. Özel Kalem Müdürü Hanımefendi, Genel Yayın Yönetmenimiz Hayri Köklü Bey’i arayarak hakkımda bilgi aldı.
Bu hafta yazımın konusu yine Aydın Doğan. Neden mi? Şundan: Victor Hugo
“Kadını güzel yapan Tanrı, seksi yapansa şeytandır” diyor. Doğan Grubuna bağlı yayın organları, bugünlerde kadının bu ikinci özelliğinden yararlanmaktalar fütursuzca.
Aydın Bey, iyi bilir, Kelkit’te benim ilkokulda okuduğum 1958-1959 yıllarında Kelkit’in delikanlıları geceleri kafayı çeker, sonra çıkıp sokağa “abes çekerler” (yani nârâ atarlardı), güzel sesleriyle türkü asılırlardı: “Kelkit’in altı bağlar/Kar yağar seki bağlar/Muratlı murat almış/Muratsız her gün ağlar”.
Kelkit’in sarhoşlarının abesi, masum bir abesti. (Kelkit’te şimdi abes çeken yokmuş, tarikat ve cemaat ehli, hu çekmekte, abese müsaade etmemekteymişler). Aydın Doğan Bey’in yayın organları da “Abes çekiyorlar” bugünlerde, ama bu Kelkit usulü bir abes değil. “Hemşerilerimin yüzünü yere baktıracak hiçbir eylemim olmamıştır” diyen Aydın Bey’in yüzünü yere baktıracak cinsten.
Mesela? Mesela Hürriyet Yazarı şu Ayşe Arman’ın yaptığı. Kırkından sonra azan bu Hanım, Hello Dergisi’ne çıplak pozlar verdi. Pozların öyküsünü de şöyle anlattı: “Sevgilime sordum, ’baban değilim benden izin almana gerek yok’ dedi. ’Yook yemezler dedim’ güldü ’Yap ama seks fotoğrafları olmasın, seksi fotoğraflar olsun’”.
Olsun mu Aydın Bey? Milliyet Pazarlama’dan emekli Cengiz Ocaklı, benim akrabam olur, o eşiniz Hanımefendi ve değerli evlatlarınız Hanımefendiler’in terbiye ve edeplerini anlata anlata bitiremez. Bu Hanımefendilere bir sorsanız, size bu fotoğraflar hakkında tek bir sözcük söyleyebilirler mi?
Hayri Köklü Bey, bana “Ben Milliyet’in Antalya Bürosu’nda benimle haşlanmış patates yiyen bir Aydın Doğan bilirim, belleğimdeki Aydın Doğan’nın da hep öyle kalmasını dilerim” dedi. Mil-Ha’nın Erzurum Büro Şefi kardeşim Macit Gürbüz’ün belleğinde ise, bunca yıl sonra, telefondaki o ağlamaklı sesiniz kalmış: “Canıım, benim kızkardeşim (Allah rahmet etsin C.G) Kelkit’te rahatsızlanmış, Erzurum’a getiriyorlar. Onu sana emanet ediyorum”.
Evet neyse... Gelelim ikinci olaya: Efendim, Aşk-Memnu dizisinde Bihter’le Behlül kıyasıya ve doyasıya sevişmişler. İnternet ortamında videolarda ayrıntılar mevcut.
Şimdi yanıt veriniz Aydın Bey, o mazbut ailenizle, yüzünüz kızarmadan Halit Ziya Uşaklıgil’in kemiklerini sızlatan dizinin bu bölümlerini izleyebilir misiniz? Yoksa, Bayburt deyimiyle: “Helva canıma deysin de, ölü gor ba gor olsun” mu dersiniz?
Bu helva cana değmez Aydın Bey, sonra kim gor ba gor olur, onu da demem.