Bölücü müttefikler

Bugüne kadar tek başına yürüttüğü hiçbir savaşı kazanamayan ABD, Irak’ı işgalinden önce İngiltere’yi yanına alabilmek için, IRA terörünü bitirme teklifini sunmuştu. Türkiye’ye de “PKK’yı bitirmeyi” teklif ettiğine göre, ülkemizden neyin ittifakını istiyor olabilir

Türkiye’nin milli güvenliği başka ülkelerde aranıyor. Devletin milli güvenliği başka ülkelerle ve teröristlerle müzakere ediliyor. Devlet-i Ali, bir gün Amerika Birleşik Devletleriyle öbür gün “Kuzey Irak Kürdistan Özerk Bölgesel Yönetimi” yle görüşüyor, bir ayağı da İmralı’da “mekik dokuyor”. Verin PKK’yı deniyor da acaba karşılığında “neye” alın deniyor. Bu Devlet-i Ali, dün Habur’da tövbe etmeyen sözde pişmanları karşılıyordu, “barış” dağıtıyordu. Bugün, bu çizgiden bir adım uzaklaşmadığı görülüyor.

Federasyona cevaz
ABD, Irak işgalinden önce İngiltere’yi Irak’ta savaşa sokabilmek için, İngiltere’ye IRA terörünü bitirme teklifini sunmuştu. Birleşik Krallık’ta IRA terörü bitti, karşılığında İngiltere Irak’ta müttefik güç olarak savaşa girdi. Çünkü ABD biliyor ki, bugüne kadar tek başına yürüttüğü hiçbir savaşı kazanmadı, kendisine müttefik gerekiyor.
Peki, ABD’nin PKK’yı bitirmesi karşılığında Türkiye ne verecek?
Olası İran-Sistem (ABD, İsrail...) savaşında, Sistem yanında bir güç olarak mı yer alacak yoksa, Türkiye içinde bir Kürdistan’ın (federe) kurulmasına mı cevaz verilecek?!
Geleceği artık sis perdesi ardından görmüyoruz, sis dağıldı, her şey açık ve seçik yürüyor, görüyoruz. Başkanlık sistemi de yeniden tartışmaya açıldığına göre, geleceği okumak bugün pek de mucize değil.
Anlaşılan yakın bir zamanda Kenan Evren’in uykuları kaçmayacak! (Kenan Evren Mart.2007’de, Türkiye’nin 8 eyalete (Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Eskişehir, Trabzon) bölünmesi gerektiğini söylüyor, “Aslında bu düşüncem yeni değil. Daha 1980’li yılların başında bunları düşündüm. Çünkü Ankara’dan 81 ile hakim olmak zor. Uykularım kaçıyordu.” diyor ve ekliyordu “Mutlaka gelecek diyorum. Belki 10 yıl, belki 30, belki 50 yıl. Ben 90 yaşındayım. Belki ben görmeyeceğim. Ama Türkiye bir gün mutlaka bu adımları atacak. Yoksa huzur bulmamız mümkün değil.” )
Herkes rolünü yapıyor
(...)
“Yankee Go Home” diyenler, “İdi Damoy” diyenler bugün uzun kayıp! Herkes, döneminde kendisine verilen görevi yapıyor, rolü oynuyor, küresel projeler tıkır tıkır yürüyor.
Aşağıdaki dörtlüğü idrak edebilen, Türkiye ve gerçek demokrasi-gerçek hukuk devleti sevdasıyla hareket eden ve sorumlu bireylerden müteşekkil duyarlı bir topluma ulaşmak umuduyla:
“Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın.
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”
* Tevfik Bir

+++

Dört parçalı çözüm
Başkanlık Sistemi’ne ilişkin gündem tartışılmadan ABD seyahatleri gerçekleşti. Hemen sonra Irak’ın kuzeyine gidilerek, Barzani ile görüşmeler yapıldı.
Barzani, PKK’ya fırça atar gibi göründü ilk defa ve “Silah bırak” dedi, Türkiye’ye de “açılımlarınızı sürdürün” önerisinde bulundu, adeta talimat verir gibi.
PKK, hemen cevap verdi ve aynen daha önce dediklerini tekrarlayarak, ön şartlarını yine koştu; “Kürt kimliği anayasal güvenceye alınır, anadilde eğitim sağlanır, demokratik özerklik talebimiz karşılanırsa silah bırakırız”. “Ama size değil” diye devam etti, Birleşmiş Milletler’e.
Aysel Tuğluk, İmralı’ya giderek Öcalan ile görüştü. Basınımız, özellikle şu, NTV’den Can’ım dün darken bugün oldukça genişleyen, çakma, uydurma ve saptırma “Mustafa” nın yapımcısı, bu görüşme olayını ekranda sürekli olarak canlı tuttu, “az sonra, az sonra” diye diye reklam verdi.
(...)
Apo, “İyi, siz barışacaksınız. Peki, ben ne olacağım?” anlamında önkoşulunu, öncekiler gibi yine özellikle belirtmeden edemedi; “Tabii ki öncelikle benim önüm açılırsa” dedi.
Bu arada, kibarca (!) Türkiye’ye önerilerde bulunan, yol gösteren Barzani’nin bir cümlesi oldukça ilginçti:
“Kürt sorunu, sadece Türkiye’nin değil, aynı zamanda İran ve Suriye’yi de ilgilendirir, olaya bu boyutuyla bakılmalıdır. Aksi taktirde çözüm olmaz”
Yani!!!
Yanisi belli; dört parçada Kürdistan...
* Sabahattin Talu

+++

Vali Bey dilin mi sürçtü
2011 yılında Trabzon’da Avrupa Gençlik olimpiyatları yapılacak. Trabzon hazırlanıyor. Tesisler yetiştirilmeye çalışılıyor.2007 yılında yapılan Karadeniz Oyunlarından yüzünün akıyla çıkan Trabzon,2011 yılındaki organizasyonu da layıkıyla yapacaktır. Trabzon Valisi sayın Kızılcık 30.09.2010 Perşembe günü TRT 3’te yayınlana oyunların hazırlık aşamasını gösteren bantta uzun bir röportaj vermiş. Nelerin yapıldığını,hazırlıkların hangi aşamada olduğunu anlatmış.
Teknik konular ilgililerin işi tabii ki.Ama sayın valinin satır aralarında kullandığı bir cümle dikkatimi çekti. “Sümela’yı ibadete açtık” dedi. Oysa biz biliyoruz ki Sümela manastırında yılda 1 defa 15 Ağustos günü (Trabzon’un Fatih sultan Mehmet tarafından fethedildiği gün) Ortodokslara ayin izni verilmiştir. Her ne kadar ören yerleri ve müzelerde ayin yapmak, ibadet yapmak yasaksa da maalesef son günlerde bu yasağın verilen özel izinlerle delindiğini görüyoruz.
Geçen yıl manastırda izinsiz olarak ayin yapmak isteyen bir gruba Trabzon Müzesinin değerli müdüresi Nilgün Yılmazer engel olmuş,vazifesini layıkıyla yapan bu kıymetli hanımefendi yandaş medya tarafından linç edilmek istenmişti.
“Sümela’yı ibadete açtık” cümlesini bir dil sürçmesi olarak kabul ettiğimizi bildirir ve birilerine fırsat vermemek için daha dikkatli konuşulmasını temenni ederiz.
* Av. Selahattin Sekban

+++

946 yıllık uğur
Hani MHP tükenmişti, hani ülkücü taban MHP’den kaymıştı. Yağmurlu ve soğuk havaya rağmen şehir merkezine 45 km. mesafedeki Anı’ya yaşlısı, genci, kadını, çocuğu ile toplanan binlerce insan verdi ağızlarının payını.
Sadece Kars değil, Ardahan ve Iğdır içinde aynı şeylere ifade etmek gerekir.
MHP genel başkanı Ardahan’a Cuma namazından ve Anı önünde biriken hakla seslendikten sonra hareket etti. Köylünün şehir merkezinden tamamen çekildiği bir saatte ulaştı Ardahan’a.
Buna rağmen iktidar partisinin programlı, hazırlıklı mitinglerinde toplayamayacağı kadar insan toplandı parti binasının önüne. Bu kuru bir kalabalık değil, kabına sığmayacak kadar heyecanlı bir
topluluktu.
MHP’nin Ardahan programına gösterilen ilgi doğrusunu isterseniz MHP’lileri bile şaşırtmıştır.
Iğdır’ı ise anlatmaya kelimeler yetmez. İl sınırına girdikten sonra yol boyunca sevgi gösterileriyle karşılandı genel başkan. Şehirde adeta bayram havası hâkimdi. Parti binası önüne toplanan halk, Sayın Bahçeli’nin orada bulunan parti otobüsünün üzerinden hitap etmesi için ısrar ediyorlardı. Yani açık hava mitingi istiyorlardı. Ancak parti teşkilatı daha önceden kapalı salon toplantısı için izin almıştı.
Salonun içi ve dışı tıka basa dolmuştu. Daha da ilginç olanı Genel Başkanın konuşmasını yapmak üzere mikrofona davet edilmesi üzerine kopan kıyametti. Kadınlar ve gençler başta olmak üzere binlerce Iğdır’lı dakikalarca ayakta alkışladılar.
Sahi nereye gitti referandumdan sonra MHP tabanı AKP’ye kaydı diyen beslemeler?
2011 seçimlerine MHP son derece anlamlı bir ziyaretle başladı. Mübarek bir vatan toprağında, hayırlı bir amel ile Bismillah dedi. 946 yıl önce o topraklar ecdadımıza uğur getirmişti. Allah’ın izniyle o ruhu yaşatmak isteyen, Millete, ülkeye, islama ve insanlığa hizmetten başka amacı olmayan Milliyetçi Hareket için de uğurlu olacaktır.
* Settar Kaya / Kars

+++

Ülkemizde kast
sistemi yok; kasılma sistemi var
* İbrahim Ormancı

+++

Gözyaşları “Evet” dedirtene kadarmış
Otuz Yıl
Otuz yıl önce...
Biri sağcı, biri solcu idi...
Görüşleri farklı olsa da, kaderleri
aynı idi..
Aynı gün idam edildiler.
...
30 yıl sonra Türkiye...
Bitaraf olmayın, sürüden ayrılmayın, bertaraf olursunuz.
Bir operasyonla içeri doldurulursunuz.
Heidi, kırmızı başlıklı kız bile delildir..
Hakkınızda bırak hükmü, somut bir delil yok iken bile iki yılı aşkın içeride yatarsanız, yeridir.
O yıllar karanlık, o yıllarda dinlenme korkusu var.
Demokrasi adı altında insan sömürüsü...
...
Yok arkadaş. Bizde her şeyi sömürme ve istismar etme hevesi bitmedikçe ve buna prim verildikçe ne içeride yıllarca tutuklu yargılananlar biter, ne de 30 yıl sonra bugünleri hatırlayıp, hatırlatarak “evet deyiniz” diyen Recep Beyler...
Bugün Ergenekon adı altında yaşatılanlar, vicdanı olan her insanı, kul hakkına inanan her Müslümanı rahatsız etmeliydi..
Tamam suçu olanlar cezasını çeksin ama sapla samanı da karıştırmamak gerek.
Bugün ile 30 yıl önceki hukukun ne farkı kaldı şimdi?
Bu kafayla 30 yıl sonrası da değişmeyecek.
Başbakan’nın referandumda evet oyu için ağlayarak hatırladığı solcu Necdet Adalı ile ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu 30 yıl önce bugün idama götürüldüler.
Ağlayarak hatırlayanlar belki bugün unutmuşlardır diye hatırlatayım istedim.
Unutmayın hatırlayın ki, siz de bugünleri hatırlatacak Recep Beyler ve mağdur olmuş nice Mustafa Balbaylar yaratmayın.
* Levent Bulut

+++

Başlığında meymenet yok
Fatih Altaylı uzun uzun olayı anlattıktan sonra diyor ki: “Emir alıp vererek ilerliyorlar. Sonunda on binlerce kişiye emir veren, hatta ölme emrini verebilecek bir kudrette görev yapıyorlar. Sonra birdenbire emekli oluyorlar. O güç, o kudret ve hatta o şaşaa bitiyor.
Birdenbire ”sıradanlaşıyorlar“.
Ve ne oluyorsa ondan sonra oluyor.Bazıları bu durumu büyük bir sükûnetle ve anlayışla karşılarken, bazıları” zıvanadan“ çıkıyor. Elbette her mesleğin zıvanadan çıkmışı oluyor ama adının başında ”emekli general“ yazan birinin zıvanadan çıkmışı pek de iyi olmuyor. Başlıyorlar abuk sabuk konuşmaya.
Bazıları bildiklerini, yaşadıklarını anlatıyor. Bazıları ise muhayyilesinin ürünlerini.”
Bu yazının neresini düzelteceksiniz.
Birincisi Türkiye’nin ve dünyanın en demokratik, en koordinasyonlu, en kurallı ve en çok hukukun ve bilimin kullanıldığı meslek askerliktir.
Bu meslekte general Rütbesine çıkan çok az bir kısım mensubumuz mesleğimizin bu tarafını öğrenemediğinden çok nadir ve çok basit bazı hatalı konuşmalar ve beyanlarda bulunmuş olabilirler. Ama bu gün piyasada Türk milletinin siyasi sosyal ve ekonomik kültürel ve hatta hukuksal sahasındaki eserlerin büyük bir bölümünde asker kişilerin imzası vardır.
Büyük siyasi ve sivil buhranlardan sonra bir askerin ortaya çıkması ve düzeni yeniden sağlaması bir rastlantı değildir.
2. Cihan savaşından sonra Dwight Eisenhower ABD Başkanı olmuş ve harp yaralarını sarılmasında başarılı hizmetler yapmıştır. Keza Fransa’da De Gaulle, Türkiye’de Atatürk ve İsmet İnönü birer askerdir. Sağına soluna bakarsa Sabahattin Selek bir askerdir. Sulhi Dölek bir askerdir. Nazım Hikmet bir askeri öğrencidir. Aziz Nesin bir askerdir. Erol Mütercimler bir askerdir. Recep Peker bir askerdir. Refik Saydam bir askerdir. Hukuk sahasında eserleri bulunan Tümamiral Fahri Çoker bir askerdir. Hulusi Özbakan bir askerdir. Hakimlerin Hukuki Sorumluğu adli eserin yazarı Dr. Sezai Aydınalp bir askerdir. Bu satırların yazarı da Bütçe kanunları ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının ihlal edildiğini, Atatürk’ün alkolik sirozdan değil de SITMA nedeni ile öldüğünü yazan bir askerdir. Daha sayalım mı?
İnsan askeri ve askerliği bilmeyince böyle zıvanadan çıkabilir ve Türk Milletine düşman unsurlarım ekmeğine yağ sürer. Türkiye son 10 yıldır yazılan bir kısım yazılarda olduğu gibi.
* Op.Dr. Aytekin Ertuğrul / ( E )Dz. Tbp. Alb

+++

Karanfilliler
Amasya Belediyesi, doğu bölgemizde ki bir kaç büyük şehrimizi turistik geziye çıkıyor ve hikaye de ondan sonra
başlıyor..
Amasya Belediyesinin üç başkan yardımcısı ve müdürleri bir türlü gittikleri şehrin belediye başkanlarını makamlarında bulamayınca Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’i ziyarette çareyi buluyorlar..
... çok güzel ve büyük bir başarı elde etmiş gibi hatıra fotoğrafı çektirip aynı karede poz veren garibim Amasyalılar, ellerinde ki karanfillerle ne kadar da mutlular bir görseniz...
Şimdi sorarım size ey vatanına-milletine-diline dinine bağlı seçmenlerin oyunu alarak hizmet eden ve sonra da benim Başbakanıma, benim toprağıma, bayrağıma dil uzatan kardeşlik yerine kalleşlik türküleri söyleyen bu zihniyeti ziyaretinizin bir açıklaması var mıdır?
Peki çaylarınızı rahat yudumlayabildiniz mi ?
Gazi Mustafa Kemal’in resminin olmadığı, bir Türk Bayrağının asılı olmadığı Belediye Sarayını ziyaretinizle ne kazandınız acaba çok merak ediyorum..
* Kasım Alper Özdemir / Amasya Balkan Türkleri Derneği Başkan Yardımcısı

+++

MİNİ YORUM
Bu da oldu...

Bir şehit yakınından mesaj aldım. KPSS’ye girmiş, bir kamu kurumunda görev almak istiyormuş. Bu nedenle bugüne kadar kaleme aldığı ve internet üzerinden, gazete, dergi yoluyla kamuoyuyla paylaştığı ve milli duygularının ifadesi olan yazılarının altındaki “imzası” nı silme operasyonuna girişmiş. Utanarak, özür dileyerek “yardım” talep ediyor; “sicilini düzeltmek!” için. İşte ileri demokrasi ülkesi; ülkesini seven insanların “devlette” yer bulabilmek için “sevmiyormuş taklidi” yapması gerekiyor....

Yazarın Diğer Yazıları