Bizi bu “kavramlar” mahvetti

Orhan Veli havasında bir dönüş olacak ama “hal ve gidiş” in sıkıştırılmış özeti bundan ibaret:
Bizi bu içi boşaltılmış kavramlar mahvetti!
Vesayet...
Darbe...
Demokrasi...
Uzlaşma...
Barış...
AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana geçen 10 yılı, hızlı çekim film şeridi gibi geçirin gözünüzün önünden;
Gördünüz mü?
Hiçbir şeyden çekmemişiz işte yaldızlı kavramları algı prangasına dönüştüren zihin yönetimi operasyonlarından çektiğimiz kadar!

***

12 Eylül 2010’daki Anayasa Değişikliği referandumunu “darbe/darbecilerle mücadele” diye kılıflayınca, demokratlığına halel gelecek diye ödü kopan(!) yığınların “Evet” çi olma yarışını hatırlayın;
Evladı 12 Eylül rejiminin “kurbanı” olmuş analar, babalar... Darbecilerin işkencelerinde ölmekten beter hallere sokulan “bir devrin ülkücüleri”, “bir devrin devrimcileri” ... MHP’nin, CHP’nin kurumsal “Hayır” mücadelesini desteklemek şöyle dursun, bir de köstek olup, sistemi 12 Eylül rejimini “bile” mumla aratacak ölçüde faşizanlaştıracak düzenlemeleri herkesten önce onlar savundular! “Sivil darbe”yi kavramlarla korkuttukları “askeri darbe” mağdurlarına “savundurdular”!
“Hayır”cılar “darbeci”, “evet” çiler “ileri demokrasici” ydi; böyleydi kamplaştırma kategorileri.
Haliyle “çoğunluk”, yolun sonu tiranlığa gider mi, umursamadan “pozitif” kavramı seçti:
Yetmezdi ya neticede “ileri demokrasi” iyiydi, iyi!

***

“Siz istediğiniz kadar ’Böldürmeyiz’diye yırtının, biz bal gibi de ’Böleriz’arkadaş... Devletin ve milletin ’Türk’adını muhafaza eden, parlamenter sistemi, üniter/ulus devlet modelini öngören Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını tekaüde çıkarır yerine de ’Başkan’lara layık, kimliksiz, federatif yapı ’Yeni Türkiye Anayasası’nı koyarız” diyecek halleri yoktu ya...
Biz ‘ileri demokrat’ız, TBMM’deki bütün siyasi partilerle, TBMM dışındaki bütün siyasi partilerle, bütün sivil toplum kuruluşlarıyla, temsilcileri, vekilleri bir yana bizatihi halkın kendisiyle konuşur, anlaşırız dediler. Bu “anlaşma” yı sağlamak ve sözüm ona “herkes için makul” bir metin oluşturmak üzere “komisyon”kurdular; adını “Uzlaşma” koydular.
Böylece “dahil olmayan” peşinen “uzlaşmaz” oluyordu!
Zihnini hamur gibi yoğurdukları toplumsal algıda “pozitif kutup” yine “onların” oldu.
Sorsan bir Allah’ın kulu ne olduğunu bilmiyordu ama“albenili adı” uğruna “Yeni Anayasacı” olan çoktu!

***

Kavramlarla aldatma operasyonunun nirvanası; 1970’lerden itibaren PKK’yı örgütlediği, ideolojik ve silahlı eğitim verdiği teröristler aracılığıyla binlerce katliam, sabotaj ve silahlı baskın olayını yönettiği, ülkenin bir bölümünü devlet idaresinden ayırmaya çalıştığı gerekçesiyle idam cezasına çarptırılan terör örgütü elebaşı, katil, cani Abdullah Öcalan’ın şahsında, devleti “bölücüler”e boyun eğdirmenin, yani “Esad kadar bile” olamamanın adına “barış” demek oldu! Ahmet “Türk” ve Ayla Akat “Ata” gibi pek sempatik(!) isimlerle süslenen “vitrin” in ilk müşterisi yazık ki CHP lideri iyi mi! Tuttu bu “teslim olma hali”ni, “barışı sağlamaya yönelik çaba” olarak nitelendirdi!
Bir de iktidara “PKK kurulduğu günden bu yana bir tek taviz vermediği taleplerini kabul etsin diye” “barış kredisi” verdi.
(Bu arada “En büyük gazeteler” in, “en çok izlenen televizyon kanalları” nın sahibi “barış dilinde yayın” sözü verdi!)
Nedir kredi?
Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne göre “Ödünç alınan veya verilen mal, para”.
Hadi “vatan” da, “bayrak” da, “devlet” de “mal” sayıla...
Bir kişi de çıkıp sormaz mı Kılıçdaroğlu’na “Kimin malını kime emanet ediyorsun de bakalım bana?”
Bilmece gibi olacak ama düşünün bir zahmet, kime verilir “kredi” ?
“Kredisi” olana!
Kemal Bey, “Habur” gibi, “Oslo” gibi iki net “iflas”a, böyle güvenilmez sicile rağmen hâlâ iktidara “kredi” açabildiğine göre, arada bizim bilmediğimiz “kefil”ler mi var acaba?
Kokusu çıkar yakında;
Sonunda o “kefalet”i ödemek için yine bizim “analarımız ağlamasın” da!

Yazarın Diğer Yazıları