“Biz hiç yargılanmadık ki...”
Bu Pazartesi Hasdal’a kulak
veriyoruz.
Balyoz mağdurlarından Servet Bilgin, Haluk Baybaş, A. Cengiz Şirin, Ertuğrul Uçar, Ergün Balaban, Aykar Tekin ve R.Levent Tezcan’ın ortak imzasıyla gelen mektup Başbakan’ın “Balyoz Davası’nı alel acele hallettiler. Bir katakulli olduğu çok açık. Bu davalarda haksızlığa uğrayan insanlar var. Bütün bu davalarda intikam hissiyle hareket ettiler. Kısacası paralel yapı bu davalarda görevini icra etti” sözleriyle başlıyor.
Mektuptaki bir diğer hatırlatma TÜBİTAK’ın, Balyoz Davası’nın en önemli delili 5 no’lu harddisk hakkındaki, Başbakan’ın “katakulli” tespitini doğrulayan “Suç teşkil eden dijital dosyalar, harddisk kullanımdan kaldırıldıktan sonraki bir tarihte sistem saati eskiye alınmış başka bir bilgisayardan aktarılmıştır” raporu.
“Söz konusu bilirkişi raporu CMK’nın 11. Maddesinde aranan yeni olay/yeni delil niteliğinde olmasına ve yeniden yargılanmanın bütün hukuki ve vicdani şartlarının oluşmasına, öğretim üyelerinin yaşanan hukuksuzlukları açıkça ortaya koyan ve bireysel başvurularda dikkate alınması için Anayasa Mahkemesi’ne verdiği rapora, TÜBİTAK bilirkişi raporunun açıkça delillerde somut sahtelik bulgusunu teyit etmesine rağmen, yeniden yargılanma talepleri Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaki aynı savcılar tarafından reddedilen” mağdur subaylar “Hiç şaşırmadık” diyor ve bakın nasıl devam ediyorlar:
“Çünkü aleni hukuksuzluklar görmezden gelinerek, haksız cezaların onanmasını talep eden de aynı kişilerdi. Tıpkı üyeleri dağıtan Özel Yetkili İstanbul 10 ve 11. Ağır Ceza Mahkemelerinin aynı yöndeki taleplerimizi reddettiği gibi. Diğer taraftan bu kişiler hakkında “görevi kötüye kullanmak” tan HSYK’ya suç duyurusunda bulunduk. Bu mektup ile de kendilerini yüce milletimizin şaşmaz sağduyusuna ve takdirine havale ediyoruz.
Milletimizin huzurunda bir kez daha iddia ediyoruz ve eminiz ki, birazcık hukuk bilgisi olan ve insanlık değerlerinden nasibini almış hiçbir insan evladı BALYOZ Davası’nda “hiçbir şüpheye yer olmadan suç oluşmuştur” diyemez. Çünkü büyük bir kumpasın olduğu somut delilleri ile ortadadır.
Esir tutulduğumuz zindanlardan, devletimizin ilgili ve yetkili konumlarında bulunanların vicdanlarına sesleniyoruz! Bırakın da bu milletin bağımsız yargıç ve savcıları, şimdiye kadar yapılmayan hukukun gereklerini yerine getirerek, bütün delilleri incelesinler, tartışsınlar, bilirkişileri ve tanıkları dinlesinler ve böylece bütün şüpheleri ortadan kaldırarak milletimizin kanayan vicdanına çare bulsunlar. Burada gerçekten kumpas mı var, suçlu mu var, masum mu var ortaya çıksın.
Çünkü bırakın adil yargılanmayı biz hiç yargılanmadık ki. Gözlerden uzakta sergilenen bir tiyatronun ardından, önceden verilmiş kararlar yüzümüze okundu. Maalesef bu haksız ve hukuksuz kararlar bizleri ve ailelerimizi mağdur etmeye devam ediyor. Artık bu zulme ivedilikle son verilmelidir. Önemle ifade etmek isteriz ki yanlış yargı kötü yargı değildir; eksik yargı da değildir. Çünkü kesinlikle kendisi yargı değildir.
Bizler uğruna canımızı vermeye yemin ettiğimiz ülkemize ve milletimize sadakatle ve fedakarca hizmet ettik. Hiç bir suç işlemedik. Alnımız ak, başımız diktir.”
“Ölmüştür, GEÇMİŞTİR!”
Alpaslan Yalçın “temenni” sini paylaşmış:
“Umarım!
R.T.E. öldüğünde,
Onun sevenleri, taraftarları, ” evde zor tuttuğu insanlar “;
Eşi, çocukları, gelinleri, damatları, torunları,
akrabaları, hısımları, partilileri;
Onun sayesinde güç, para, mal, makam, etiket, şeref, el-kol uzanırlığı
sahibi OLANLAR!
” ölmüştür, geçmiştir!“
DERLER!
Ona olan sevgi, bağlılık, önem, değer gereği,
O öldüğünde ve ölüm yıl
dönümlerinde,
Onun, bu, veciz sözüne İHANET ETMEZLER ve
” ölmüştür, geçmiştir! “
DERLER!..”