Biyografik Deneme, Payza ve Kelebeğin Ömrü
Biyografi... Türkçesi: Özyaşam Öyküsü. Peki “Biyografik Deneme” ne demek? Şu demek esas olarak: Özyaşam Öyküsünü, bir özgeçmiş kalıpçılığı, yavanlığı, resmiyeti çerçevesinde değil, toplumun tanıdığı şahsiyetleri daha bilinmeyen, özel, çarpıcı, meraklı yanlarıyla ve edebî bir biçemde anlatmak.
Bu türden güzel eserler verilmiştir. Hemen ilk aklıma gelenleri sıralayayım: Altan Deliorman’ın “Kırık Kanatlı Jöntürk”, “Sessiz Bir Ses”, Cemal Süreya’nın “99 Yüz”, Samet Ağaoğlu’nun “Aşina Yüzler”.
İlkim Ozan Yayınları’nca yayımlanan Halit Payza’nın “Kelebeğin Ömrü ve Ölümü” adlı yapıt da böyle bir deneme. Kitabın adı ve izleği konusunda yazarın arka kapakta verdiği özet ileti şu: “Yaşam bir kelebeğin ömrü kadardır ve bir kelebek kanatlarında bütün güzellikleri taşır.”
Yazar’ın bu kelebek ömrü ve güzelliği izleğinden gitmekte oldukça hünerli olduğunu en baştan belirtmeliyim. Seçtiği 33 önemli ismi ayrıntılı olarak incelemiş, ayrıntılardaki cini çıkarmış ve konuşturmuş. Bu önemli ilk aşamayla yetinmemiş tabii ki; kendi yorumunu katmış işe, ilginçlikleri sunuş biçimini metne yansıtmış akıcı ve okunaklı olsun diye. Böylece tadına doyulmaz bir kitap çıkmış ortaya.
Tek eleştirim var, seçilen kişilerin tamamının sol kesimden olması... Artık klanlar halinde ve evimizin önüne çeper çekerek yaşamaktan vazgeçmemiz gerek. Kitaptan seçimlik ve tadımlık sunuşlar yapayım şimdi de:
- Nazım Hikmet’in “Kemalistlerin kuklası” olarak suçlandığını duymuş muydunuz? Duyun şimdi, suçlanmış, suçlayan da Şefik Hüsnü.
- Orhan Veli de martılardan bir martıdır ve o da çığlık çığlıktır.
- Âşık Veysel’in kaçan karısı Esma ve çorabının ucuna Veysel’in “mağdur olmasın” diye ondan habersiz koyduğu para.
- Ruhi Su’nun mezarına saldırıldı. Neden, ne adına ve hangi gerekçeyle? Belli değil.
- Demokrat Parti kurulmadan önce, DP kurucuları ile solun oluşturduğu Demokratik Cephe. Sol sağ, sağ da sol gibi görünüyordu o günlerde ya, sağ solu kullanıyordu aslında.
- Hasan İzzetin Dinamo... Çile çile bir adam...
- Mizahımızın büyük ismi Muzaffer İzgü, bando ve mızıkayla dünyaya gelmiş. - Neyzen Tevfik’in hayatının slogansal özetini şöyle yapmış: “Meyde Bektaşi göründüm, ney’de Mevlevî”. Doğduğunda kulağına ney üflemişler ezan yerine. Şair Eşref ve Mehmet Âkif’le Neyzen Tevfik’in dostlukları. Neyzen’in Atatürk sevgisi ve bağlılığı.. - Can Yücel tersine akan bir nehirdir, hayata tersten bakar. Bu ters akan nehirden bir fıkra: Emek Partisi kurulma aşamasında, kurucular arasında Can Yücel de var, parti tüzüğü hakkında görüşlerini sorarlar, “Biz yeni bir partiyiz, bize şimdi tüzük değil, büzük lazım” der. - Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Karadut’u kimdi? “Karadutum çatal karam, çingenem/Nar tanem nur tanem bir tanem” şiirini kime yazmıştı? Payza, Eyüboğlu’nun bu şiiri, âşık olduğu öğrencisi Mari Gerekmezyan için yazdığını ayrıntı vererek anlatıyor.
- Cemal Süreya ve Sezai Karakoç aynı kıza âşık olunca, “y” pazarlığına girişiyorlar, Süreyya’nın y’si düşüyor böylece “Süreya” oluyor. Âşık oldukları kız için Karakoç “Mona Rosa” adlı şiiri yazıyor. - Ümit Kaftancıoğlu ve “Tüfekliler” romanı... Mardin’deki “Türk” soyadlı derebeyi ve şatoları “Kasr-ı Kanco”. Doğu Anadolu’daki kanamanın yüz elli yıllık öyküsü bu şatoda tecessüm ediyor.