Birleşme zamanı
Türkiye'de emperyalist Batı tarafından yaratılan, desteklenen ve yönlendirilen terörün neden olduğu kayıplar canımızı acıtmaktadır. Hedef Türkiye'yi parçalamak, bölmek ve Yüce Atatürk'ün emanet ettiği Cumhuriyet'i yıkmaktır. Bu amaç için bugüne kadar sayısız şer plan devreye konmuş ancak başarısız olmuştur. Büyük Türk Milleti şer planlara karşı birlik olmuş, direnmiş ve emperyalizme geçit vermemiştir.
Artık uyanıp silkinmenin zamanı gelmiştir. Emperyalizme ve onun desteklediği terörizme karşı, iç siyasi hesaplaşmalardan ve gailelerden arınmış olarak, birlik ve beraberlik içerisinde olunmalıdır. Sahnelenmekte olan emperyalist oyun bozulmalıdır. Teröre karşı tek yumruk olunmalıdır. Terör odaklarına karşı daha da gecikmeden gerekli mukabelede bulunulmalıdır.
Rockefeller'dan itiraf
Ankara'yı kan gölüne çeviren terör illetinin gerçek hedeflerine ışık tutan birçok eylem, çalışma ve açıklama yakın tarihimiz incelendiğinde rahatlıkla görülecektir.
"Yüzyılın İtirafı" niteliğinde olan ve Türkiye üzerinde oynanan oyunları ortaya koyması açısından ABD'li Yahudi bankacı iş adamı David Rockefeller'in hepimizin bildiği tarihi gerçeklerle ilgili açıklamalarından bir bölümü burada aktarmak istiyorum.
Emperyalist Batı'nın amaç ve hedeflerini göstermesi açısından oldukça önemli bir örnek olan bu açıklamalar tam ibretliktir. Söz Amerikalı zengin Rockefeller'dedir:
"Türkiye hakkında biraz daha durmak istiyorum; çünkü dünyadaki en stratejik konumdaki ülkedir ve bizim için çok önemlidir. Nedenlerine gelince: Bir kere Büyük İsrail Devleti topraklarının su kaynaklarının önemli bir kısmı şu anda Türkiye'ye aittir. İkincisi, Müslüman ve demokratik bir ülke olarak bu konuda öncü bir ülkedir. İslamiyeti yıkmak istiyorsak önce Türkiye'den başlamalıyız. Üçüncüsü, Avrupa ve Asya arasında bir köprü durumdadır. Maden, petrol, doğal gaz gibi zengin yer altı kaynaklarına sahip Orta Doğu ve Kafkasya'ya hakim olmak istiyorsak bu ülke elimizin içinde olmalıdır. Orta Doğu hemen hemen elimizde sayılır. Kafkasya ve Orta Asya'daki diğer Türk devletleri de yakında darbelerle kargaşaya boğulacaklar ve avucumuzun içine düşecekler. Dördüncüsü, ülke bor madenleri bakımından dünyanın en zengin ülkesidir ve bu maden dünyada yakın bir gelecekte, petrolden bile daha önemli bir hale gelecektir."
Rockefeller, ABD'nin Türkiye üzerindeki etkisini ve amaçlarına ulaşmak üzere ne tür aşağılık oyunlar çevirdiklerini ise şöyle anlatmaktadır:
"...1950'lerde ülke yönetimine bizim desteğimizle Menderes gelmişti. Menderes bizimle başta gayet güzel bir diyalog kurmuştu. Bizden seçimde aldığı destek karşılığında, Marshall yardımı adı altında devamlı borç alıyor ve ülkesinde yatırımlar yaparak sanayi yapısını geliştiriyordu. Biz de kendisinden ülkesini yabancı sermayeye açmasını ve bizim şirketlerimize özel imtiyazlar tanımasını, diğer bir deyişle Osmanlı İmparatorluğu'na dayatılan kapitülasyonlar benzeri şeyler talep ettik. Menderes bize bunu hiçbir zaman kabul etmeyeceğini söyledi ve bizden uzaklaşmaya başladı. Bir darbe ile bu işe bir son verildi. 1980 darbesi de bizim isteklerimiz doğrultusunda yapıldı. O zamanlar ülkede bir solcular, bir sağcılar iktidara geliyor ve bizim isteklerimiz doğrultusunda ülke ekonomisini yönlendiriyorlardı. Fakat Amerika ve Avrupa'da gelişmiş ülkelerin piyasaları doyuma ulaşmışlar ve biz yeteri kadar mal satamaz olmuştuk. Bunun üzerine diğer az gelişmiş ülkelere uyguladığımız planı onlara da uygulamak istedik ve serbest piyasa ekonomisine geçmelerini ve ithalatın serbest bırakılmasını talep ettik. Bu isteğimizi kabul etmiş görünüyorlar, fakat işi uzatıyorlardı. En sonunda bu ikilem yine bildiğimiz yollarla, Ordo Ab Chaos ile çözüldü. Yani önce kaos, sonra düzen. Provokatörlerimiz aracılığıyla sağ ve sol ideoloji kavgaları başlatıldı. Ülke halkı sağcı ve solcu olarak ikiye bölündü ve çatışmaya başladılar. Sonra darbe geldi ve bütün olaylar bıçak gibi kesiliverdi. Burada oynanan oyun, halkı umutsuz ve çaresiz bir duruma düşürmek ve onlara bir "kurtarıcı" sunmaktır; ondan sonra bu kurtarıcı ne yaparsa yapsın hemen kabullenilecektir. Bir süre sonra askeri hükümet bizim belirlediğimiz bir kişiye yönetimi devretti. Bu Turgut Özal'dı. Özal, tam da bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkenin kapılarını bize sonuna kadar açtı. Ülke insanının tepkisini ölçmek için kendisinden Kürt devleti fikirlerinden bahsetmesini istedik. Fakat bu düşünceler kendisine pahalıya mal oldu. Kürt devleti projemizi hayata geçirmek için PKK denilen bir örgüt yaratıldı. Bu örgütle uğraşmak, ülke ekonomisine çok büyük zarar verdi ve şu anda koskoca Osmanlı İmparatorluğu'ndan geriye kalan bir avuç toprakta varlığını sürdüren Türkiye, bizim istediğimizi hiçbir şekilde geri çevirecek durumda değil. Sanırım yakın gelecekte topraklarından biraz daha, bir süre sonra da bizim için hâlâ geçerli olan Sevr Antlaşması uyarınca hemen hemen tamamından fedakârlık etmek zorunda kalacaktır."
Rockefeller sözünü "Bu Türkler aslında birleşip bir araya gelseler karşılarında hiçbir güç duramaz." diye uyarı yaparak bitiriyor.
Gelinen noktada Kurtuluş Savaşı ruhuyla 'birleşip bir araya gelmekten' başka yolumuz var mıdır?