Birleşe birleşe kazanacağız!..
On yıldır sıka sıka ağızda diş kalmadı... Bedenimiz de alarm vermeye başladı. “Her şeyin başı sağlık” demişler ya büyükler. “Mustafa Kemal’in askeri” olarak Türk hekimlerine emanet ettik kendimizi... Tahlil, teşhis, sebep, sonuç derken ufak ufak firar etme yerine toptan teslim olmayalım diye revizyona, diğer deyişle tamirata yolladı ustalar... Nihat Genç ağabeyimin başından geçen acılı ve uzun süren tecrübeye, O’nun tavsiyesiyle girdim. Bir taraftan çektirip, diğer taraftan vidaları çaktırmak anlatıldığı gibi ölümcül olmasa da zor iş. Üstelik kendimi Başkent Üniversitesi’nin Diş Hekimliği Fakültesi’nin değerli hocalarına teslim ettiğimden işim kolaydı. Dekanından, asistanına, teknisyeni, sekreteri kısaca tüm personeli memlekette insana değer vermenin hangi anlamlara geldiğini kanıtladılar. Bu esnada rahmetli babam dahil memlekette yüz binlere şifa veren Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın niçin 4 yıldır içeride tutulduğunu da anlamış oldum. Hakkını teslim edeyim yaşadığımız yüz yılın Nasrettin Hocası Nihat Genç de Dr. Suat Arusan’ın doğal hayat kliniğinde ozon tedavisi görmekten mutlu olduğunu açıkça ifade etti. “Demek ben de işe yarıyormuşum” diye sevinirken ülkemizde en fazla istismar edilen kurumların başında sağlık olduğunda birleştik. Lafı uzatmayalım son dönemlerde yazılarımdaki eksikliğin yanında, ekranlarda seyrek görünmem, Silivri ve İzmir’de devam eden duruşmalardan haber veremeyişimin; en önemlisi soylu dostlarımı ziyaret edemeyişimin sebebi dişlerim... Yedirmeyelim diye uğraşırken dişsizlikten yiyemez hale geldik. Gün oluyor, evden dışarı çıkamıyoruz... Mahkeme üzerine mahkeme celbi... Neymiş efendim, gerçeği yazdığımız için ceza ve tazminat davaları için adliye koridorlarını arşınlıyoruz. Vekaletin vergi parasını bile karşılamaya soluğumuz yetmiyor. Neyse ki Ankara Barosu imdadımıza yetişti. Değerli hemşerim, dede-baba dostumuzun yürekli torunu Prof. Dr. Metin Feyzioğlu iki dönem yüklendiği Ankara Barosu’nu, Türkiye Barolarının başına geçmesine rağmen sağlam bir kadroya bıraktı başkentte. Başta Taksim’de başlayıp, Kuğulu Park ve Kızılay ile taçlanıp tüm ülkeyi saran direnişçiler için ücretsiz avukatlık hizmeti yapıyorlar. Yozgat’ımızın Boğazlıyan nüfusuna kayıtlı, babası ve ailesi Türk kültürüne, hukukuna hizmet etmiş soylu bir kadın sahip çıkıyor Başkentte... Feyzioğlu’nun yönetiminde yardımcısıyken kadın başına tüm hukuksuzluğa başkaldırıp eylem alanlarına kadar yetişiyor. AKP-PKK ittifakına rağmen, liboş, liberal, nemelazımcı tayfayı diskalifiye ederek memlekette hukukun herkese günün birinde lazım olacağını bilen eden vatansever hukukçular bölünüp, parçalanmadan, AKP’nin ekmeğine yağ sürmeden Sema Aksoy’un yanında olduğunu ilan ettiler bile... Birleşe birleşe kazanılacağının bilinciyle safını belli ediyor. Bu satırların yazarını bilenler bilir... Türk Milliyetçiliği adına aday olduğunu ilan edenlerle ilgili yorum yapmayacağım. Ne yaşları ne de misyonları yaşattığımız davanın temsilciliğine uymaz. “Yetmez ama evet” çiler yüzünden katledilen, HSYK’nın yapısını değiştiren zihniyet dilediği kadar pişmanlığını haykırsın. Onlar sınıfta kaldı. Anadolu’nun çeşitli illerinde bireysel çekişme, geçmişe yönelik hesaplar yüzünden baroların durumu ortada... İstanbul ve Ankara, rüştünü ispat edip Türkiye Barolar Birliği gibi hayati bir mevziyi ele geçirdi. Hepimiz akıllı olalım. Adaletin sembolündeki heykel anneniz, karımız, kızımız, sevgilimiz olan kadar figürdür. O’nun tacize, tecavüze uğramasına asla gönlümüz razı olmaz. Başkentteki baroya Atatürk’ümüzün kızı yakışır. Nefisleri, küskünlük, kırgınlıkları, reklamı vs. bir kenara bırakalım. Günün 24 saatinin yirmisini hukukun tesisi için çabalayan Metin Feyzioğlu ve ekibine destek olmak için Ankara’da Sema Aksoy’u tercih ederek AKP faşizmine aşılamayacak bir baraj kuralım, inanın gerisi gelecek. Ayrışarak kaybetmek yerine, birleşerek kazanacağımız; farklı görüşlerin asgari müştereklerinde zafere ulaşacağımız günler yakın...