Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Bir öykü: "Yandım Anam!" (1)

Köşe yazısında öykü olur mu demeyin; yazarın edebiyat damarı tutarsa, olur! “Eski köye yeni âdet!” deseniz de, demeseniz de; bu öyküyü sizlere sunacağım. Buyurun efendim:
“Dün gece bir düş gördüm ki, ulu Tanrı düşmanıma göstermesin. Uysalistan adlı bir ülkede yaşıyormuşum. Sağlığımda Karabayraklar adlı bir şirketin yetkilisiymişim. Sağlığımda diyorum, çünkü gördüğüm düşte ölmüşüm ve öteki dünyadayım.
Mezara girdiğim gece; Münkir, Nekir meleklerinin sorduğu her soruyu anında, hiç duraksamadan yanıtladım. Kendi kendime “tamam, dosdoğru cennete gideceğim” dedim. Ben böyle hayaller kurarken, kendimi birden Sırat Köprüsü’nün ucunda buldum.
Köprünün önü kalabalık. Başımı biraz kaldırıp bakınca, önümdekiler arasında bizim şirketten rahmetli olan işçileri de gördüm. Benden bir gün önce ölen şoförüm Burhanettin de oradaydı. Sadece onlar değil, Uysalistan’dan pek çok tanıdık köprünün önündeydi. Ben böyle çevreye merakla bakınırken, birden “köprüden geçin!” diye içimi ürperten sesi duydum. Kalabalık hareketlendi. Belli ki ön taraftakiler Sırat köprüsünden geçmeye başlamışlardı. Bu arada yine başımı uzatıp öne doğru göz gezdirdim. Bir de ne göreyim? Bizim işçilerle beraber pek çok kişi sırat köprüsünden koşarak geçmesin mi? Şoförüm Burhanettin’i seçemedim. Kendi kendime “O geçemez, aşağıya düşer” dedim. Niye düşer? Niye böyle düşündüm biliyor musunuz? Anlatayım: Burhanettin saygıda kusur etmez, işini tam yapar; ammavelâkin iki de bir, başından büyük lâflar ederdi. Bir ara Allah’ın evi camilerin duvarlarına kafayı takmıştı. Bir gün, şirketten eve dönüyorduk. Ben her zaman olduğu gibi yüce dinimizin emirlerini kendisine anlatıyordum. Birden, “Beyim, neden bu cami duvarlarına çoğunlukla” “İçki kötülüklerin anasıdır” “Sarhoşluk veren her şey haramdır” “benzeri sözler yazıyorlar?” deyince, kendi kendime “cahil adam” dedim. Ama, içime bir kurt düştü. Niyetini öğrenmek için “Ne yazılmalı Burhanettin?” diye, yumuşak sesle sordum. Sormamla beraber dili açıldı. “İçkinin içen kişiye zararı var. Yazılsın. Amma, dinimizin bütün insanları ilgilendiren bundan başka güzel emirleri, toplumun tümünü ilgilendiren Peygamberimizin sözleri var. Mesela; ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’, ‘İki günü birbirine eşit olan zarardadır’, ‘İşçinin ücretini alnının teri kurumadan veriniz’, ‘Müslüman’ın malı ortak’gibi sözler... Bunlar niçin yazılmaz ki beyim?” dedi. Şuna bak! Kafayı taktığı şeylere bak! Ukalanın biriydi vesselam. Onun Müslüman olduğundan bile şüpheliyim. Akrabam olmasaydı çoktan işten çıkarırdım. Neyse ki, benden bir gün önce öldü.
Ben böyle kalabalığın arkasında dalmış düşünürken, birden Burhanettin’i gördüm. Görmemle beraber küçük dilimi yutayazdım. Burhanettin Sırat Köprüsünden güle-oynaya geçti gitti! Onun, o dinsizin Sırat köprüsünden asfalt yolda yürür gibi geçmesi aklımı yerinden oynattı. Şaşkınlığım geçince, içim biraz rahatlamadı da değil. Öyle ya, Burhanettin gibi bir imansız geçerse, ben haydi haydiye geçerim, diye düşündüm.
Önümdeki kalabalık gittikçe azaldı. Sıra bana geldi. Başımı kaldırıp köprüden aşağıya bir göz atmamla başımı çevirmem bir oldu. Aşağıda cehennem zebanileri tuttuğunu ateşe atıyor.
Bu korkunç durumu görünce, biraz önce köprüden düşenleri hatırladım; içim sızladı. Yazık; ah onlar da benim gibi bir Müslüman olsalardı. Olsalardı da, biraz sonra rahatça geçebileceğim gibi, bu köprüden geçselerdi, diye mırıldanarak köprünün ucuna vardım.”
Gelecek hafta öykünün sonunda buluşmak dileğiyle esen kalın.

Yazarın Diğer Yazıları