Bir mühendislik şaheseri olarak “taban istiyor”
Yeni piyasaya sürülen bir kalıp var; önce satır aralarında çaktırmadan, şimdi artık hemen her sohbette dillendirilmeye/dolandırılmaya başlandı;
- Taban istiyor!
Kim bu “taban?”
MHP’nin kurumsal kimliğinin altını/içini dolduran her kademedeki insan unsuru.
Neyi istiyor?
AKP ile koalisyonu!
Şuraya yazarken kağıt üzerinde bile eğreti durdu. Ki kanaatim mevzunun “taban”ın ne istediğinden ziyade, “taban”a “ne istemesi gerektiğini dayatan, iktidar kaynaklı bir siyasal mühendislik çalışması”yla alakalı olduğu. İktidar ortaklığı leziz bir “havuç”; yersen!
* * *
Toplumun bütün diğer kesimleri gibi Türk Milliyetçileri de 13 yıl süren kesintisiz zulüm, horlanma, aşağılanma, baskı, tehdit, şantaj rejiminden sonra karşılarına çıkan ilk “havalandırma” ya koşup “nefes almak” istiyor olabilirler, ki haklı bir istek, istek olmanın da ötesinde hayati bir ihtiyaç haline geldi bu. Kim kimi, boğma tellerini söküp atmak istediği için kınayabilir ki!
Ama...
Ya “çöldeki serap”tan farksızsa, soluklanabileceklerini zannettikleri yer?
Ya aslında bir özgürlük alanı değil de o maskeyle yolunuza çıkmış bir “kapan”sa?
“Hararet” bu denli yükselmişken maksadını aşan ifadeler kullanmak da istemem;
“İş” diye, “aş” diye kapılarını aşındıran partililerini boyunları bükük geri yollamaktan yorgun düşmüş teşkilat mensupları elbette “koalisyon ortağı” bir partiyi temsil ferahlığını/rahatlığını/konforunu yaşamak istiyor olabilirler; ki haksız değiller, anlaşılabilir bir özlem içindeler...
Haksız-hukuksuz uygulamalarla iş yapamaz hale getirilen; küçüle küçüle artık önlenemez bir hızla tükenmeye, yok olmaya, iflasa sürüklenen iş adamları -ihya ummuyorlardır ama- en azından “fırsat eşitliğine” sahip olabilme ümidiyle “koalisyon” diye bir dip dalgası oluşturma gayreti içine girebilirler; ki AKP’li yıllardaki kayıplarını düşününce, makul bir beklenti onlarınki de...
“İtilmiş-kakılmış”, donanımları, tecrübeleri, devletçi duruşlarının üzerinden silindirle geçilip “etkisiz elemanlığa terfi(!)” ettirilen bürokratlar, bir umut “devran döner” hesabı yapıyor olabilirler; ki en doğal, en insani haller...
Hatta, mevcut 80 milletvekilinin kendisini “potansiyel bakan” olarak görecek -kendince sebebe sahip- çoğunluğu bile, müsteşar tayinine filan başlamıştır belki içten içe; hem nefis, hem de siyasetin fıtratında var... Sonuçta hedef bu değil mi; iktidar.
* * *
Uyanın beyler, bayanlar!
Velev ki kuruldu AKP-MHP koalisyonu... Ne olacak sanıyorsunuz?
AKP, 24 bakanlıktan -hele siz bu kadar gönüllü, partinizin elini zayıflatacak kadar razı/hevesli dururken- kaçını verecek MHP’ye?
Atıyorum; 4 mü? 5-6 olur mu? Hadi, sıkı bir pazarlıkla 7 olsun! Bakanlar kurulundaki sandalyelerin “eşit” dağılmayacağı ortada!
Akıl var, mantık var; kurulsa dahi ömrünün 4 yılı tamamlamayacağı, ama ilk yılın, ama ikinci yılın sonunda, ama her halükârda AKP’nin kendini güçlü hissettiği ilk fırsatta yeniden, tek başına iktidarı elde etmek için sandığı işaret edeceği gün gibi ortadayken; ömrü daha doğmadan biçilmiş bir geçici ortaklıkta, sayısal üstünlüğe sahip tarafın ötekini çalıştıracağına, palazlanmasına göz yumacağına, hizmet etmesine izin verip halkın takdirini kazanmasına seyirci kalacağına inanılabilir mi sahiden?
AKP, MHP’ye hangi bakanlıkları vermiş olursa olsun, geri kalan bakanlıklar eliyle onları bloke etmek için elinden geleni ardına koymayacak, çalıştırmayacaktır! Niyet vatana-millete hizmet ise; yok öyle bir imkân!
Bir Bakanlar Kurulu hayal edin; 19’a 5, 18’e 6, 17’ye 7; hiç fark etmez... Matematik bu olduğu sürece AKP’nin MHP’ye rağmen geçiremeyeceği ne olabilir öyle bir yapıda?
* * *
Benim kanaatim;
Sayısal anlamda bugüne kıyasla eşit denebilecek güçle ortak olduğu 57. Hükümet döneminde bile, sayısal yetersizlik dolayısıyla TBMM’den çıkmasına engel olamadığı yasaların ağır yükü üzerine atılmış ve bunun bedelini de ağır ödemiş bir siyasi parti olarak MHP’nin, her nevi yönlendirmeye kulak tıkayıp, “tecrübe” mekanizmasını işleteceği yönünde.
Hâlâ, bakın 13 yıl sonra bugün bile hâlâ milyonlarca insana, Öcalan’ı idamdan kurtaran parti olmadığını anlatamamış bir siyasi partiden bahsediyoruz. O günkü TBMM aritmetiğinin kurbanı olmuş, sütten ağzı yanan bir MHP’nin, yaygın kulis dedikodularının aksine, AKP-HDP ortaklığının “Yeni bir Anayasa” ile TBMM’de “paralel devlet” e resmi bir kimlik/meşruiyet kazandırmaya çalışacağı bu süreçte yoğurdu üfleyerek yiyeceğini ve “özerkliğe, federasyona, Öcalan’ın affına hayır dediği halde, özerkliğin federatif yapının, Öcalan’ın ağırlaştırılmış müebbet mahkûmuyken elini kolunu sallayarak dışarı çıkmasını yasalaştıran hükümetin ortağı” yaftasını boynuna astırmamak için lazım gelen her türlü stratejik hamleyi hali hazırda yaptığını düşünüyorum.
* * *
MHP tabanı sahiden bu kadar özlediyse ve arzuluyorsa iktidarı, bütün diğer sebepler bir kenara, sırf yukarıda sıraladığım birkaç basit sayısal gerçek yüzünden bile sahiplenmeli Devlet Bahçeli’nin işaret ettiği öncelikli koalisyon modeli olan AKP-CHP birlikteliğini!