Bir cinayet ve dinler arası düşmanlık
Belçika’nın başkenti Brüksel’in adı AB ile özdeşleşmiştir. Belçika, aynı zamanda teröristler, uyuşturucu kullananlar ve Türkiye düşmanları için de özgürlükler ülkesidir. Katiller, kaçakçılar, teröristler için özgürlükler ülkesi olan Belçika, normal Türkiye vatandaşları için yaşanamaz bir yer haline gelmiştir. Belçika’da son zamanlarda Türklere yönelik ciddi saldırılar olmaktadır.
Bu saldırılardan sonuncusu da geçtiğimiz günlerde Belçika’da meydana gelmiştir. Türk vatandaşı Mikail Tekin, polis memurlarıyla bir tartışma çerçevesinde gözaltına alınmış, henüz net olarak açıklanmayan gerekçelerle adli bir karar olmadan doğrudan hapishaneye kapatılmıştı. Hapishane yönetimi, ertesi gün, Tekin’in ailesini arayarak, “yemek yerken boğulduğunu ve öldüğünü” bildirmiş, cesedin bir an önce teslim alınmasını istemişti. Olayla ilgili olarak Savcılık tarafından sorgulanan 3 gardiyan serbest bırakılmış, herhangi bir suçlamaya veya disiplin cezasına hedef olmamışlardır.
Ailenin ve hapishanedeki şahit mahkûmların tepkileri üzerine Savcılık olaya el koymuş, yapılan otopside, Tekin’in “fiziksel şiddet” nedeniyle öldüğü anlaşılmış ve açıklanmıştı.
Dünya Kiliseler Birliği’nin rolü!
Türklere ve Müslümanlara yönelik benzer saldırılar Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde de sık sık meydana gelmektedir. Bu saldırıların münferit ya da rastlantı sonucu olmadığı, organize olarak gerçekleştirildiği intibaını veren belirtiler vardır. Sanıldığının aksine saldırıların nedeni yabancı düşmanlığı değil İslâm düşmanlığıdır. Avrupa’da son zamanlarda büyük bir İslâm aleyhtarı propaganda sürdürülmektedir. 11 Eylül saldırılarının ürettiği iklimde karikatür krizi ile açığa çıkan İslâm aleyhtarı propaganda doğrudan doğruya Dünya Kiliseler Birliği tarafından örgütlenmektedir. DKB, geçtiğimiz günlerde yalnız Avrupa’da değil bütün Dünyada artan Müslüman nüfusu tehdit olarak gördüğünü açıkladı.
DKB’nin hazırladığı videolarda başta Avrupa olmak üzere Hıristiyan ülkelerde yaşayan Müslümanlar hedef gösterilmektedir. Bu videolarda aynen şu bilgilere yer verilmektedir. Videoda bir kültürün devamı için asgari 2.11’lik nüfus artışı olması gerektiğine dikkat çekilmekte, doğurganlık oranının 1.9’un altına düştüğü hiç bir kültürün kendini yenileyemeyeceği anlatılıyor. 2007 yılı verilerine göre Fransa’da doğurganlık oranının 1.8 olduğunun hatırlatıldığı videoda, bu oranın İngiltere’de 1.6, Yunanistan ve Almanya’da 1.3, İtalya’da 1.2 ve İspanya’da 1.1 olduğuna işaret ediliyor.
Dinlerarası düşmanlık
1990 yılından bu yana Avrupa’da meydana gelen nüfus artışının yüzde 90’ını Müslüman göçünün oluşturduğunun belirtildiği videoda, Fransa’da Müslüman ailelerde doğurganlık oranının 8.1 olduğuna değiniliyor. Görüntüde ayrıca dünyanın en yüksek nüfuslu kilise bölgelerinden biri olan Güney Fransa’da artık kiliseden fazla cami olduğunun da altı çiziliyor. 20 yaş ve altındaki çocukların yüzde 30’unun Müslüman olduğunun vurgulandığı videoda, Nice, Marsilya ve Paris gibi daha büyük şehirlerde bu oranın yüzde 45’i bulduğuna değiniliyor. Videoda sadece 39 yıl içinde Fransa’nın bir İslâm Cumhuriyeti olacağı savunuluyor. Son 30 yılda İngiltere’de Müslüman nüfusunun 82 binden 2 buçuk milyona çıktığı ifade edilen görüntüde 15 yıl içerisinde Hollanda nüfusunun yüzde 50’sinin Müslüman olacağı da belirtiliyor.
Almanya Federal İstatistik Ofisi’nden yapılan açıklamaya yer verilen video görüntüde, Almanya’nın 2050 yılında bir Müslüman Devleti olacağı vurgulanıyor.
Dünya Kiliseler Birliği, İslâm’ın bütün Avrupa’yı hatta dünyayı ele geçirecekmiş gibi bir korkuyu yaygınlaştırıyor. Bu, İslâm’a karşı üretilmiş sanal bir korkudur. Dinler arası düşmanlıktır. İslamofobi denilen şeydir.