Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Bir Albay’a selam...

Hepimiz gençliğimizde -ailemizin dışında- kişiliğimizin oluşmasında etkili, değerli insanlar tanımışızdır. Onlar beynimizi, ruhumuzu besleyen erdem pınarlarıdır. Doğrusu ben o ‘pınarlardan’ çok beslendim ve o insanları hiç unutmadım. Sonsuzluğa göçenleri hep rahmetle andım; yaşayanlarla da ilişkimi hiç koparmadım... Sevgili okuyucularım, sizlere 45 yıl önce tanıdığım Türk’ün has evlatlarından, bilge insan Emekli Albay Tahsin Evci’den söz edeceğim.
Askerliğimi 1967-1969 yılları arasında Menemen’deki 231. Piyade Er Eğitim Alayı’nda “Sıhhıye Eri” olarak yaptım. Alay Reviri’nde hizmet verirken Revir’in bitişiğindeki 3. Bölük yerleşkesine Üsteğmen (kısa süre sonra Yüzbaşı) Tahsin Evci Komutan olarak geldi. Bölük yakınımda olduğu için ister-istemez bu Komutanımızın çalışmalarını izleyebiliyordum. Duruşuyla, konuşmalarıyla çok farklı bir subaydı. Muhataplarıyla az ve öz konuşuyordu. Gülüşünde bile örtülü bir ciddiyet vardı. 20 yaşındaydım ama bilgi birikimimin yoğunluğuyla bu Komutanımızı değerlendirebiliyordum. 3. Bölük’ten Revire gelen erlere komutanlarını sorduğumda: “Görevde en küçük bir ihmali bile kesinlikle affetmez. Ama onun dışında o bizim ağabeyimiz, babamız” derlerdi... Bu sözler Yüzbaşı Tahsin Evci’ye olan saygı ve sevgimi daha da arttırıyordu.
Aylar geçiyor ama bir türlü onunla konuşma olanağını bulamıyordum... Bir gün, ayak başparmağındaki tırnak batması şikâyetiyle revire geldi. Doktor yoktu. Ben karşıladım. Elimdeki Ötüken dergisini görünce benimle ilgilendi. Dergiyi istedi; verdim. Ertesi gün o da bana Devlet dergisinin ilk sayısını getirdi. Günler ilerledikçe dostluğumuz gerçek bir ağabey kardeş sıcaklığıyla iyice pekişti. Çok verimli sohbetlerimiz oluyordu. Türk askerinin yeteneklerinden gururla söz ederdi. Ama silah sistemlerinin eski olmasından ve ABD’ye olan bağımlılığımızdan çok yakınırdı.
Komutan olmasının da ötesinde o bir öğretmendi. Bölüğünden terhis olacak askerler için “Tertip Gecesi” düzenlerdi. O gece, önce kısaca Kur’an okunur; Türk milleti anlatılır; yaşamla ilgili konuşmalar yapılır; eğlencelerle biterdi... Erler asker ocağından mutlulukla ayrılırlardı. Bu ‘veda gecesi’nde ben de konuşmacı olarak bulunurdum. Tertip Gecesi’ni Alay’da yalnız Yüzbaşı Tahsin Evci yapardı. Bu değerli Komutan, beni geri hizmet görevlisi olarak değil, muharip bir asker olarak görmek isterdi. Nitekim bunu da başardı. Kendi bölüğünün ’atış talimleri’ne görevli ‘Sıhhıye’ olarak gittiğimde bana sayısız atışlar yaptırırdı.
Günler geçtikçe, Yüzbaşı Tahsin Evci’nin şahsında Türk Subayı’nın üstün yeteneklerini, inisiyatif kullanma becerisini tanıyordum. Bir gün evine yemeğe davet ettiğinde salonun ortasında iki yönlü kitaplığın tıka-basa kitapla dolu olduğunu gördüm. Ve böylece bu seçkin Türk subayındaki harika birikiminin kaynağını da öğrenmiş oldum.
Terhis olduğum gün beni trene kadar uğurladı. Ve bana Cemal Kutay’ın “Trablusgarp’ta Beş Osmanlı Türk’ü” adlı kitabını armağan etti. Bu uğurlamada “Mevlüt, diplomasız; ama bilgili olman yetmez. Türkiye buna hazır değil. Lise üstü diplomalara sahip ol” dedi. Ağabeyimin bu sözünü fazlasıyla yerine getirdim.
Şimdi 73 yaşında Emekli Albay olan o değerli büyüğüm, görevini şerefle yapmış insanların huzuruyla Antalya’da yaşıyor... Onu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Saygıdeğer eşleri Hacer Ablama saygılar sunuyorum. Çocukları olan; Tıp alanında Öğretim Üyesi sevgili Didem’in, Brezilya’da Türk zekâsının temsilcisi sevgili Kürşat’ın gözlerinden öpüyorum.

Yazarın Diğer Yazıları