Bir “ah”lık canı var...
MHP İstanbul Milletvekili, emekli Korgeneral Engin Alan, “Ben anama son görevimi yapmaya geldim, burası siyaset yeri değil” dedi Eyüp Sultan Camisi’nin avlusunda.
Halbuki cami avlularını siyaset yerine çevirenlerdi ona annesiyle “tutuklu”, “ya kaçarsa gözetimi altında” vedalaşmayı reva görenler.
Cami avlularında, “camileri bombalayacaklardı” diye cemaati bu milletin öz evlatlarına karşı kışkırtanlardı;
“Bağladıkları” yargının, zaten peşinen verilmiş kararını ilan etmesini dahi bekleyemeden “kadı hükmü” ile yargısız infaza soyunanlardı.
Ellerinden gelse Engin Alan’ı Eyüp Camisi’nin avlusundaki o şadırvanın -yok yok yetmez- Haliç manzaralı o minarenin tepesinde sallandırırlardı...
Ölüm döşeğinde annesinin elini tutamadığı, dizine yatamadığı her bir günde “cami avlularını siyaset yeri” yapanların imzası vardı;
3.5 yıldır işleri güçleri “babalarını beklemek” olan kızlarının “kavuşacakları” güne kadar saat gibi durdurmaları, ertelemeleri hayatlarını,
O ışıl ışıl eşinin “başımı dik tutacağım” savaşı verirkenki “sessiz çığlık”ları,
Her görenin söylemeden edemediği “bakışları” Alan’ın; o çakmak çakmak gözlerine düşen bulutlar, değdiği bünyeye “on kaplan gücü” ekleyen o mucizevi etkiyi perdeleyen “acı”,
Hepsi cami avlularını siyaset yerine çevirenlerin “dizaynı”ydı!
Yine de yapmadı; cellatlığına soyunanların silahına davranmadı; tetiğe bir dokunsa 12’den, artık millet nezdinde de lekeli olan alınlarından vuracağını bildiği halde siyaseti cami avlusuna sokmadı, sokturmadı.
***
En çok “Bekliyoruz” dediler Alan’a;
“Çık artık...”, “Gel artık...”
“Kahraman”ların savaşı er meydanında olur, Alan nasıl delsin kahpelikle örülen duvarları!
“Kahraman” dediğin göğüs göğüse çarpışmaların, mert kavgaların adamı; tezgâhçılar, pusucular hiç “adil bir dövüş” için karşısına çıkarlar mı!
O diyemedi, içinden içinize aksın diye belki aylardır anlatmaya çalıştıkları; uzun uzun baktı... Ben söyleyeyim;
Millet gibi millet olup siz çıkaracaksınız kahramanlarınızı dışarı! “Pazarlık”çılara rehin bırakmayacak, siz yıkacaksınız bu haksız, hukuksuz “düzen”in duvarlarını; siz inşa edeceksiniz “enkaz”ından dahi kütük kapmaya çalıştıkları “devlet”in taşıyıcı kolonlarını!
İki yanlışın çarpışmasından “doğru” çıkar diye bekliyorsanız öyle elim elim üzerinde; beyhude... Sistem, doğruları yanlışlara feda etmek üzere kurulu bu ülkede.
Her şeyin olur bedduanın “paralel”i olmaz;
Medet ummayın!
Sarılacaksanız Ayşe annenin “ah”ına sarılın!
Kim bilebilir ki, bu “siyasi iflas” onun evladından sonra bu millete sunduğu armağandır belki... Belki “kurtuluş” reçetesini!