Bir 21 Mayısçının tarihe tanıklığı ve yol ayrımı
Tartışmışlar Töre Dergisi’nde fi tarihinde. Sabri Öğe, şeriat düzenini savunmuş, İslamiyet ile şeriat ayrı şeyler değildir, şeriat benim gözümde aydınlıktır, huzurdur, mutluluktur demiş. “Biz aynı değilmişiz... Yahu sen selametçiymişsin...” demiş Devlet Bahçeli.
Doğru demiş. Devlet Bahçeli’yi çok yerdiğimi, MHP ile üyelik ve gönül bağımın çoktan bittiğini, bu köşeyi okuyanlar bilirler. Ama bu dediklerinde haklı Devlet Bahçeli. Değerli dostum ve Toprak Mahsulleri Ofisi’nden yönetim kurulu üyesi arkadaşım Sabri Öğe’nin “Bir 21 Mayısçının tarihe tanıklığı” (Sogev Yayınları) adlı kitabını okuyunca vardım bu yargıya.
Kitabının içeriğini bilmiyordum Sabri Bey’in, telefon edip adresimi aldı, imzalayıp gönderdi. Ben de adresini teyit ettirip yeni kitabım “Kartal gözüyle laiklik”i imzalayıp gönderdim aynı gün ona. Ne tesadüf...Bu iki kitap, bir yol ayrımının teatisi ve ilamı gibi. Yazdıklarımı reddedecek Sabri Bey, biliyorum. Biliyorum çünkü kitabının birçok yerinde, dincilerin laik insanları aşağılamak için icat ettiği “laikçi” deyimini kullanıp “laik faşistler” suçlaması yapıyor. “Sol ve laikçilere yanaşmakla” suçluyor Türkeş’i, “İslam’da başörtüsü mecburiyeti yoktur” demesine veryansın ediyor. Ali Bulaç’ı kaynak ve dayanak olarak gösteriyor çeşitli savunularına. “Ergenekoncular dinimizin düşmanıdır” demekle kalmıyor, Hilmi Özkök’ün de çok sevilen bir komutan olduğunu iddia ediyor.
Evet, değerli Sabri Öğe, biz, ülkücü hareket içinde birlikte mücadele etmişiz geçmişte, ama artık yol ayrımı kaçınılmaz. Siz iyi, mert ve dürüst bir insansınız, ama dini algılama ve yorumlama tarzınızı paylaşmam mümkün değil.
Kitabınızı bu olumsuzlardan arındırıp darasını aldıktan sonra, olumluluklar kalıyor. Bu olumluluklar çok değerli. Harp Okulu öğrencisi olarak katıldığınız, 22 Şubat ve 21 Mayıs ihtilal girişimlerinden çıkardığınız dersler ve tespitler doğru. Munis Faik Ozansoy ve Mehmet Çınarlı’ya dair anılarınız, edebiyat tarihine geçecek güzellik ve değerde. Çukobirlik Genel Müdürlüğü ve diğer görevlerinizde yaşadıklarınız da Türk yöneticilik tarihine ışık tutacak, kılavuzluk edecek nitelikte.
Banu Avar’la konuşma:
Kültürel soykırım
Banu Avar’la söyleşi yapmış Ömür Kurt, Kırmızı Kedi Yayınları da kitaplaştırmış. Ömür Kurt’un üslubunu sevdim, edebiyattan geldiği ya da beslendiği belli.
Bu olgu, kitabı daha bir oku-
naklı kılıyor.
Bir Amerikalının dediği gibi bir ulusu köleleştirmenin iki yolu var: Kılıçla ya da borçla. Duruma göre deneniyor ikisi de. Dünya bugün küresel çetenin, yani çok uluslu şirketlerin işgali altında... Bunlar ta 1920’lerde planladılar bu işi: Tek dil, tek ülke, tek bayrak olacak, tüm dünyayı bankerler yönetecek.
Ekonomik sömürünün en büyük ayağıysa, kültürel sömürü... Banu Avar’a göre, bu sömürüyü emperyalist güçler “kitle hipnozu” ile gerçekleştiriyorlar. Bazı kavramlar da uyduruluyor bu uğurda: “Medeniyetler İttifakı”, “Dinlerarası Diyalog” gibi.
Banu Avar’ın bir tespiti Sabri Öğe’nin milliyetçilik algısına kesin yanıt gibi. Avar’a göre, milliyetçilik ve muhafazakârlık (ve de muhafazakâr demokratlık) bir arada yürümez. Milliyetçi, laik ve demokrat olacak, milli demokratik devrimi savunacak.