Bin Ladin Değil "İslam sorunu"
Amerika aleyhtarlığının başta Türkiye olmak üzere bütün Müslüman ülkelerde tavan yapmasını, bir çok ABD yetkilisi “haksızlık” olarak değerlendirmektedir. Amerikalılar Müslüman dünyasında yükselen ABD ve Batı karşıtlığından büyük rahatsızlık duyduklarını diplomatik mahfillerde sıkça dile getirmeye başladılar. Amerikalılar olumsuz imajlarını düzeltmek için bir yandan büyük kampanyalar ve psikolojik operasyonlar yürürlüğe koyarken, diğer yandan da ilgili hükümetleri bu konuda ciddi bir biçimde uyarmaya devam etmektedir.
ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi Müsteşarı Nicholas Burns, TESEV Başkanı Can Paker ile Karaköy’de görüşmesi sırasında “Türkiye’de Amerika’ya olan sempatinin azalmasının nedenlerini” sormuş. Bu sorunun cevabını aslında Bay Burns’ın kendi yurttaşlarının yaptığı analizlerden öğrenmesi mümkündür. Böyle bir analiz ABD’li yazar Michael Scheuer’in nispeten tarafsız bir biçimde ele aldığı kitapta yapılmıştır. Michael Scheuer’in, Kudret Körlüğü adlı eserinde konuya ilişkin çözümlemesi şöyledir. (Kitabın 305/306’ncı sayfaları aynen)
“Amerikan’ın El Kaide’yle karşı karşıya kalması, bu durumun doğrudan ” Bin Ladin sorunu “ olarak tanımlanmasına izin vermez. Dürüstlük, bunun Müslümanlarla ya da İslami bir sorun olarak tanımlanmasını gerektirmektedir. Bunu söylemek, gerçeği kabul etmektir../.. Aslına bakarsanız, Batı tarihinde, Hıristiyanların inançlarını reddetmek ya da onlardan vazgeçmek yerine savaşmaya, ölmeye ve hatta kazığa bağlanıp yanmaya hazır oldukları zamanlar olmuştur. Kenneth Minogue okurlarına, ” Hıristiyan tarihi, barış taraftarlarının meydan okuma diye nitelendirdikleri gaddarlıkların kanıtlarıyla doludur “ hatırlatmasında bulunmuştur. Katolik geleneğinde, bugün aziz olarak tapılanlar savaşçı statülerini, Papa II. Urban’ın başlattığı, Roma tipi cihat olan Haçlı Seferleri’nden almıştı. Öreğin James Reston Jr., Tapınak Şövalyeleri’nin Katolik ordu düzeninde, düzenin ” ilhamını, ‘İsa uğruna öldürmenin cinayet değil hidayet’ ve ‘bir putperesti öldürmenin, İsa’ya methiye düzenlemek olduğu için zafer kazanmakla aynı şey’olduğunu ilan eden Clairvaux’lu St. Bernard’dan aldığını “ yazdı. Müslümanların inandıklarından şaşmadıkları açıktır. Bugün Bin Ladin, el Kaide, Taliban ve benzer kafadaki İslamcıların dışında on milyonlarca Müslüman, inançlarınını ABD yönetimindeki Batılı Haçlılar tarafından saldırıya uğradığına, Tanrı ve Peygamberinin emrettiği üzere, inançların savunmak için tüm Müslümanların adım atmamaları halinde, İslam’ın ortadan kaldırılmasa bile, kabul edilmekten öte, değiştirileceğine inanmaktadır.
Suudi Şeyhi Salman El Avda ” (Müslüman) bir birey, grup ya da ülkenin, Irak’ı ve halkını imha edecek herhangi bir saldırıya sözle, fiilen, temsilen ya da ikmalle yardım etmesine izin verilemez “ demiştir. Bu sözcükler yine, Bin ladin’in hükümlerini tamamen yansıtmaktadır.
Siyaseten doğruculuk endişelerini bir kenara bırakmak, bize dünyadaki 1.3 milyar Müslüman’ın Amerika’ya beslediği yalnız duygusal değil, gerçek ve sürekli büyüyen düşmanlığın farkına varma ve bunu dobra dobra konuşma olanağını verecektir. Başta Bin Ladin olmak üzere Müslüman liderler, bize, Amerikalılardan düşünceleri, dış görünüşleri ya da konuştukları konular nedeniyle değil, yaptıkları nedeniyle nefret ettiklerini tekrar tekrar söylemiştir. Bu nedenle böyle bir tartışmada geçerli bir ırkçılık ya da İslamfobiklik suçlaması olamaz. Bin Ladin, 2002’inin Ekim ayında Amerikalılara yönelttiği mektubunda, ” İnsanlık tarihinin en berbat uygarlığının sizlerinki olduğunu söylemekten üzüntü duyuyorum “ diye yazmıştı. ” Topraklarımızı yağma edip hazinelerimizi ve petrolümüzü çalıyorsunuz... Birlikleriniz ülkemizi işgal ediyor... Irak’taki Müslümanları aç bıraktınız... Peki, en canavarca, şeytanca, adaletsiz eylemler listenize eklemediğiniz ne kaldı? “. Amerika için gerçek, İslam dünyasına karşı tutumumuz ve eylemlerimizden hiç hoşlanmayan pek çok ve sayıları giderek artan Müslüman’ın, bize karşı silahlandığını veya sonunda silahlanacağını kabullenmektir. Bu gerçeği kabul etmek, bizlerin, yani Amerikan halkının, ülkemizin güvenliği ve yaşam biçimimize olan tehdidi ortadan kaldırmak için ne yapacağımızı alenen tartışmaya ve karar vermeye en sonunda hazır oluğumuz anlamına gelir”. Hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın terörizmi ve suçsuz insanların katlini lanetlemek insan olmanın gereğidir. İslam dünyasının da bu bağlamda ABD ile bir sorunu yoktur. Aksine, ABD’lilerin İslam dünyası üzerindeki bitmek bilmeyen emperyal iştahlarıyla, BOP gibi projeleri olayları bu denli karmaşık hale getirmiştir.