Biden Rum’un çarpık emelini görmeli
Güney Kıbrıs’taki Rum siyasilerin açıklamalarını okudukça müzakerelerden hiçbir zaman sonuç alınamayacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Adeta süreci dinamitleyen demeçlerin ardı arkası kesilmiyor. Anlaşma isteyen tarafın asla söylemeyeceği laflar havada uçuşuyor. Söylenenler sırf müzakere masasında yapılması beklenen al-ver pazarlığında ellerini güçlendirmeye yönelik değil. Bunlar düpedüz müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olacak adi hamleler, samimiyetten uzak vurgulardır. Güven artırıcı unsurlar bir yana iki halk arasında yeni uçurumlar açan ve güvensizliği adeta doruğa tırmandıran saçma sapan açıklamalardır.
Güney Kıbrıs basını başta Rum lider Anastasiadis olmak üzere birçok siyasiye atıfta bulunarak, biz Kıbrıslı Türklerin azınlık olduğumuzu ve dolayısıyla siyasi eşitliğimizin kabul edilemeyeceğini manşetlerine taşıdılar. Rum’a göre “Dönüşümlü Başkanlık antidemokratiktir, ırkçıdır, azınlık ve çoğunluk ile ilgili olarak uluslararası alanda ihlal edilen ilkeyi ihlal ediyor. Kıbrıs’ta bir Rum çoğunluk bir de Türk azınlık vardır. Çoğunluk yönetir, azınlık takviye eder. Dolayısıyla Kıbrıs Rum tarafının, Rum başkan ve Kıbrıslı Türk başkan yardımcısıyla ilgili tezi doğrudur.”
Rum tarafının bu uzlaşmaz tutumuna KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu yaptığı bir açıklamada vurgu yaptı. Eroğlu “Kıbrıslı Türklerin de yeni kurulacak devlette dönüşümlü başkanlık yapacağı anlaşmaya varılmıştı. Yeni Rum lider şimdi kabul etmiyor. Ancak dönüşümlü başkanlık bizim için olmazsa olmaz. Türk ve Rumların ayrı ayrı değil, tek liste halinde seçim yapmasını istiyor. Bu da, nüfusu kalabalık olan Rumların Türk lideri belirlemesi anlamına gelir” diye açıklamada bulundu.
Rum Hükümet Sözcüsü Hristodulidis, Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer yabancı faktörlerin Kıbrıs Türk tarafının tutumundan endişe duyduklarını öne sürerek, “Yabancı faktörlerin Kıbrıs Türk tarafının açıklama ve hareketlerinden rahatsız olduğunu biliyoruz ve bu rahatsızlıklarını hali hazırda ifade ettiler” şeklinde konuştu.
Maraş ile ilgili çabanın, başarısızlıkla sonuçlanıp sonuçlanmadığı şeklindeki bir soru üzerine Hristodulidis, çabaları sürdürdüklerini, çabalarının sonuçlarını en kısa zamanda alacakları ümidine sahip olduklarını belirtti.
Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in kapalı Maraş konusunda önerisinin, büyük derecede, 2005 yılında Tasos Papadopulos hükümeti döneminde ve 2010 yılında Dimitris Hristofyas döneminde sunulan önerinin devamı olduğunu söyleyen Hristodulidis, çoğunun ilk başta bu öneriyi iyi bir fikir olarak karşıladığını ancak aynı zamanda da Ankara’nın, böylesi bir ihtimalde, geleneksel olumsuz tutumundan bahsettiğini anımsattı. Hristodulidis, sözlerinin devamında doğru argümanlarla ve sabırla, önerinin ileriye götürülmesi kıymetinin anlaşılması ve Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden’in bu konuyla meşgul olması noktasına varıldığını ifade etti.
Göçmen olan Kıbrıslı Rumların büyük çoğunluğunun Kıbrıs Rum idaresi altına dönmesinin mümkün olacağı ciddi toprak düzenlemelerinin var olmasının garanti altına alınması gerektiğini ileri süren Mavroyannis ayrıca AB özgürlüklerinin de bu ülkede mutlak bir şekilde işlev göstereceği konusunun garanti altına alınması gerektiğini söyledi.
Mavroyannis, dönüşümlü başkanlığın müzakere masasında bulunmadığını, Downer’in görüş birlikleri belgesine de dahil edilmediğini; 50 bin T.C. kökenli vatandaşın kalması olan ikinci görüş birliğinin tezlerinden çıkarıldığını savundu.
13 Haziran tarihli Simerini gazetesinde bir söyleşisi yayınlanan Mavroyannis “Bu ülkede istila ve bitmesi gereken bir işgal var. İki devlet çözümü olamaz, böyle birşeyi kabul etmeyeceğiz. Yarım milyar Avrupalı ile bir arada yaşarken, Kıbrıslı Türk hemşehrilerle niye bir arada yaşamayalım” diye saçma bir açılımda bulunmaktan da geri kalmadı.
Rum siyasiler tarafından müzakereleri tıkamak amacıyla ortaya konan uzlaşmaz açıklamalar bunlarla sınırlı değildir. Adayı ziyaret ederek anlaşma olacak umuduyla ülkesine dönen ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, AB ülkeleri ve BM Güvenlik Konseyi’nin diğer iki ülkesi Rusya ve Çin artık Rum’un gerçek yüzünü görmeli, çarpık emellerini anlamalıdır.
Rum uzlaşmazlığı ile ilgili kanıtlar için Rum medyasının takibi yeterlidir. Bunların günlük olarak toparlanması, diğer dillere çevrilerek ilgili çevrelere dağıtılması Rum uzlaşmazlığının iyice anlaşılması bakımından doğru bir yol olacaktır.