Biden ile kol kola, diz dize
Gündem gene evlere şenlik. Bu karambolle, her zaman olduğu gibi, yediğimiz gerçek kazıklar gizleniyor. Mesela ben yazıya otururken, Erdoğan’ın Cezayir ziyareti öncesi yaptığı açıklamalar gündemi sarsmadı, sarmıştı. Gene IŞİD ile mücadelede, üsleri kullanmak için şart ileri sürmüş. Ne güzel değil mi? Bir Türk olarak gurur duymalıyız, ülkenin başında, ABD’ye kafa tutan biri var gibilerden. Ama gerçeğin bu olmadığını, eğer ABD, o üsleri kullanmak istiyorsa, Erdoğan ve takımına rağmen ve sallamadan ve de onların onayı ve yardımı ile kolaylıkla kullanacağını biliyoruz.
Dünya gibi, ben de artık kendisini ciddiye almıyorum. Alamıyorum. Belli ki gidişi hızlanıyor. İnşallah ülkeyi de beraberinde dibe çekmez. Herkes, Kürt kartının tamamlanıp, arkadaşa yol verilmesini bekliyor. Bundan sonraki yaşamı Malezya mı olur, yoksa Riad mı, göreceğiz. Ama şurası kesin ki bir Batı ülkesi olmayacak. Aralık başında, Rusya lideri eski KGB’ci Putin, Türkiye’ye gelecek. Birlikte dünyayı nasıl karşılarına aldıklarını, birbirlerine fısıldar dururlar. Biri İslam dünyasını nasıl kandırdığını, öteki komşularını nasıl işgal ettiğini anlatır.
Bu arada bana sanki ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın Türkiye ziyareti, Erdoğan’a “köprüden önceki son çıkış uyarısı” olacakmış gibi geliyor. Washington’da, Beyaz Saray’dan açıklanan görüşmelerle ilgili ön bilgilerde, dikkat çekici bir kaç nokta var. Mesela Biden’ın, kuvvetler ayrılığı konusunu ele alacağı söylendi. Bu Türkiye için mi, yoksa başka ülkelere laf atılıp, bize de “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” mesajı mı? Göreceğiz. Özellikle, MİT yasası ve bazı güçleri kendi altında birleştirmek istemesi mi, onları korkuttu, bilinmez. Ama yolunda gitmeyen, çok şey var. Yalnız, her türlü gerginliğe rağmen, kol kola çıkarlarsa da hiç mi hiç şaşırmam.
Ayrıca, geçen hafta, Davutoğlu’nun Obama ile aynı görüşteyiz deyip de hepsi yalanlanan konu başlıkları dışında, ABD Başkanı, başka önemli bir konuya dokunmadı mı? Mesela İstanbul’da, Amerikalı askerlerin kafasına torba geçirilmesi konusunu, Avustralya’daki kısa selamlaşma sırasında, gündeme getirmiş olamaz mı? Başbakanın saltanat kayığına binen hiç bir meslektaşımız da ne hikmetse, bu soruyu sorma yüreğini göstermedi. Ayrıca, bu ziyaret öncesi Beyaz Saray’ın, Ankara’yı kızdıracağını bilmesine rağmen, Ermeni halısını teşhire çıkarması tesadüf mü? Biliyorsunuz bu halı, Ermenilere göre 1915’te öldürülen soydaşlarının, öksüz kızları tarafından dokunmuş. Yani dolaylı veya doğrudan, Ermeni soykırımı konusu irdeleniyor. İyi de zamanlama, dikkat çekici değil mi?
Sonra ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey’in, “görevim Esad’ı değil IŞİD’i devirmek” sözleri ve acaba bizimkilere pek de yüz vermeden, bir gece ansızın geliş gidişi bir mesaj mı? Amerikalıların, Suriyeli muhalif eğitimi konusundaki açıklamaları. Genelkurmay Başkanı Dempsey, benim görevim IŞİD’i vurmak derken, ülkenin resmi sesi, Amerika’nın Sesi radyosunda yayınlanan “Türkiye ile ABD, IŞİD konusunda anlaşamıyor” haberi. Bu kadar neden açık ediyorlar ayrılıklarını. Gene bir şeytanlık dönüyor ortalıkta. Görünen o ki Esad kalacak, Tayyip gidecek.
Bu arada Türkiye’nin parçalanma süreci, hızlı bir işlem aşamasında. Ahtisaari gene sahnede. Bu senaryo, sır değildi, hiç de olmadı. PKK’lılar, yaklaşık son beş yıldır, bir üçüncü hakem olayını ve ABD’nin de bu süreçte hakemlik veya gözlemcilik yapmasını, pompaladılar durdular. AKP iktidarının, kendi hazırladıkları plan diye pazarlanan süreç, aslında bu işi takip eden herkesin bildiği gibi bir PKK terör örgütü senaryosu. Bu senaryoda ana geçiş noktası olan, federasyon konusunu da, Ahtisaari ağzından kaçırmadı mı? Ama unutulan bir önemli nokta, bu olay ve Apo’nun hapisten çıkarılması, Türkiye için milat olacaktır.
Aynı Vahdettin’in ülkeyi satıp, bir İngiliz savaş gemisi ile kaçışı gibi, bu sürecin sonunda çok sayıda para babasının, ülkeyi terk ettiğini göreceğiz. Dünyada kimse, artık nakit kullanmazken, Türkiye’deki zenginlerin elleri altında, büyük nakit stokları tutmalarını başka neyle açıklayacaksınız? Türkiye sermaye piyasasında gizli hareketlilik korkutucu düzeyde. İnşaat sektörünün yanısıra öteki sermaye dallarında da sorunlar var. Bunu siz de izleyebilirsiniz. Belki de Türkiye zahmetli yolun sonuna geldi. Bunu yakında anlayacağız.