Beşiktaş’ta Sırtlan Pususu

Silivri ve Hasdal kahramanları kitaplar yazdılar tarihe tanıklık eden, yılmadıklarını, iyice bilendiklerini ve emperyalizme ilendiklerini cümle âleme ilan eden.
Bana bu kitapların neredeyse tamamı geldi ve ben bunların neredeyse tamamı için yazı yazdım. Bu yazılar bir kitap olacak boyuta ulaştı neredeyse.
Kitaplar gelmeye devam ediyor. Son olarak Albay Mustafa Önsel’in Kaynak Yayınları’nca yayımlanan “Beşiktaş’ta Sırtlan Pususu” adlı 443 sayfalık kitabı geldi Hadımköy Askeri Cezaevi’nden, imzalı olarak.
Osmanlıcası “iftira” ve “bühtan”, bunu daha çok okumuşlar ve din adamları kullandılar, Anadolu Türkmeni, Türkçesi’ni dedi: “Kara Çalmak” ve “Şer Atmak” olarak...
Evet kara çalındı kara vicdanlı, kara suratlı emperyalist uşaklarına boyun eğmeyen subaylarımıza. Şer atıldı, PKK’ya mermi atanlara.
Hem de ne şerler, ne karalar. “Cami bombalayacaklarmış güya”. Kimlere dediler bunu? Mardin’de görev yaptığı sırada 50 derece sıcakta oruç tuttuğu için köylülerin her gün evlerine iftara davet ettiği, Başkale’de PKK’nın basıp ateşe verdiği o mezrada yanan camiyi söndüren Mustafa Önsel gibilerine... Bir şehit Üsteğmen’in bütün dini vecibelerini bizzat yerine getirip mevlidini de okuyan Tümgeneral İhsan Balabanlı gibilerine...
Dediler, demekle kalmadı, yapıştırdılar da üstlerine. Atalarımız “iftira, olmuştan ileridedir” demişler ya, tam da öyle işte.
Yatıyor Mustafa Önsel, 1000 günü aşkındır yatıyor. Yatıyor ama öyle “ağızsız dilsiz” değil, hapishaneden bir hayat ve direnç felsefesi çıkararak, onurun ve soyluluğun esas duruşunu göstererek yatıyor. Ve yazıyor, “Çürümemek için yazdım” diyor ya, bence “Çürütmek için” yazmış. Çünkü bu kitabı okuyan namuslu ve vicdanlı herkes Önsel Albay’ın da, anlattığı diğer kahramanların da suçsuz olduklarını hemen anlar.
Başı yücede, eğdirememişler başını Önsel Albay’ın. Yüreği öyle büyük ki, sığmamış mapus damına, sorgulara, hükümlere, kararlara...
Memleketten insan manzaraları da var bu kitapta, mapustan insan ve kişilik manzaraları da. Olaylar bir objektif ayrıntılaması ile ve ruhsal yanları da ortaya getirilerek aktarılıyor. Betimlemeler çok güzel. Kurgu ustaca, birden geçmişe, ta çocukluk günlerine dönüyor ve bunu bir romancı ustalığı ile yapıyor. Üslubu da hoş, gülmeceye de yatkın bir dili var.
Kitabı okurken Osman Pamukoğlu Paşa aradı telefonla, parti işlerini, memleket ahvalini konuştuk bir hayli. “Ne yapıyorsun?” dedi “Mustafa Önsel Albay’ın kitabını okuyorum” diye yanıtladım. Tanımıyormuş. Sordu “Nasıl kitap? Bazıları yalnızca anlatıdan ibaret, onu da tam becerememişler... Bu kitap nasıl?” Yukarıya yazdıklarımı aktardım. Tam o günlerde birisi beni “Askerlere yalakalık etmekle” suçlamıştı, bu suçlamanın üzüntüsünü ve halkın önemli bir bölümünün böylesi kitaplardaki gerçekleri bilmemesine kahırlanmamı aktardım Paşa’ya. “Evet ısrarla saklamaya çalışıyorlar bunları, fakat nereye kadar, benim o sözümü hatırla: Tanrı’dan ve tarihten saklanacak bir şey yoktur, er geç bunları halk öğrenecek ve mutlaka hesap sorulacak” dedi. Evet, buna inanmak zorundayız, umutsuzluk, imansızlık demek, bize yakışmaz. Önsel Albay da öyle diyor zaten: “Üniformamı çalmış olsalar da yüreğim var!”
Yüreğinizi öperim sizin, o iman dolu yüreğinizi!..

Yazarın Diğer Yazıları