Bekir Coşkun’dan sonra sıra kimde?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tasfiye süreci devam ederken bu tasfiyeden en fazla payını basın aldı. Her ne kadar bir kısmı bu tasfiyede sessiz kaldığı, diğerleri de çanak tuttuğu için hak etmiş olsalar da memleket basın özgürlüğü konusunda yarım asır geriye gitti. Referandum öncesinde miting meydanlarında “Taraf olmayan bertaraf olur” diye resmen tehdit eden Tayyip Erdoğan, kendisinden olmayanları bertaraf etmeye kararlı. Türk basınının yüz akı Bekir Coşkun ilk olmadığı gibi son da olmayacak elbet. Bugünlerde demokrasi şehidi ilan edilen Adnan Menderes dönemindeki basının içler acısı halini uzun uzun anlatmaya gerek yok. Her ne kadar AKP, Menderes üzerinden siyasi rant sağlamaya kalkışıyor olsa da, 50 yıl öncesinden günümüz Türkiye’sine kalan seçmen sayısı da belli. Çok gerilere gitmeye gerek yok. Hükümet müdahalesiyle bir günde işinden kovulan gazetecilerden biri de değerli dostum Arslan Bulut’tu. 1995’de dağıtımı engellenen Akşam gazetesinin en çok okunan yazarı Bulut, Refah-Yol hükümetinin etkin bakanlarından birinin “Bu adamı istemiyoruz, bizi eleştiriyor” emriyle derhal işten atılmıştı. 28 Şubat sürecinde Çevik Bir’in talimatıyla yazılarına son verilen pek demokrat(!) yazarlar şimdi AKP yardakçılığında yarışıyorlar. Çevik Bir’in de Erdoğan’a danışmanlık yaptığı iddialarına yalanlama gelmediğine göre, 28 Şubat’ın kimlerin yıldızını parlatmak için gerçekleştirildiği de ortada.
Yargılanmanın infaza dönüştüğü ünlü Ümraniye Davası sürecinde tasfiye edilen gazetecilerin hepsini birden hatırlamak da mümkün değil. Aldığı enerji ihaleleriyle gündemden düşmeyen Çukurova Grubu’ndan kimler geldi, kimler geçti. Sky Türk’te en fazla izlenen Nihat Genç’in programlarına son verilirken zil takıp oynayanlar, Akşam’dan Güler Kömürcü’yü davul zurna ile yolcu etti. Televizyonlar basılıp sabaha karşı sahipleri gözaltına alındığında görmemezlikten gelenler sıranın kendilerine gelmesini sessizce beklerken Mustafa Özbek, Tuncay Özkan, Doğu Perinçek ve Mehmet Haberal’ın rehin tutulmasıyla televizyonları pasif hale getirilip seyredilmez duruma düşürüldü.
Doğan Grubunun amiral gemisi Hürriyet’in sembol ismi saygıdeğer ağabeyim Emin Çölaşan kovulduğunda bu sütunlardan, “Hasan Tahsin’i bir kere daha vurdular” demiştim. Tiryakisi olduğum Hürriyet’i artık okumama kararını Yılmaz Özdil’in olağanüstü kalemi engellemişti. Nitekim, Bekir Coşkun, “Yerime Yılmaz Özdil’in yazması teselli ediyor beni” demişti. Ancak, Özdil’in Bekir Coşkun için yazdığı yazıya ambargo konması üzerine istifa haberleri ortalıkta çalkalanıyor. Özdil de giderse vah Hürriyet’in haline
Gelelim Haber Türk’e; baskı tekniği ve haber analizleriyle Türk basını için umut olmuştu. Turgay Ciner’in elinden resmen gasp edilen Sabah’tan sonra bu gazeteden çok şey bekliyorduk. Sarı basın kartı almak için müracaatta bile bulunmayan Fatih Altaylı’dan doğrusu umutluyduk. Ciner’in işlerinden dolayı hükümet ile kavga etmeyeceğini tahmin etmemize rağmen, AKP’nin dümen suyuna gireceğini hiç zannetmedik. Çünkü Altaylı daha gazete yayına girmeden kendi kadrosunu oluşturmuş, patronun müdahale etmeyeceğini beyan etmişti. Nitekim HaberTürk tuttu. Okuyucu beğendi, tirajı arttı. Derken Fatih Altaylı’nın haberi bile olmadan Taraf gazetesinden transferler yapıldı. Bu sırada en çok seyredilen haber kanalı HaberTürk TV yandaşlar safına dâhil edildi. Sıranın Bekir Coşkun’a geldiğine dair söylentilere Altaylı, “Ne Zaman Adam Oluruz” bölümünden sert cevaplar veriyordu. Duyduğumuza göre üzüntüden sağlığı bozulan Fatih Altaylı’dan Bekir Coşkun ile ilgili tek satırın gelmeyişi biraz da “Ne Zaman Adam Oluruz” sorusunun cevabı değil mi?