BDDK bankalara fazla yüklendi
Bankalar imtiyazlı kurumlardır. Çünkü ekonominin kan damarlarıdır. Türkiye de zaman zaman bu bankalar mevduata eksi reel faiz vererek kredilerden yüksek reel faiz alarak tepki çekmiştir. Ancak bunun nedeni spekülatif bir piyasanın olması ve mevzuatın esnek olmasıdır. Yani sorun siyasi iktidarlardadır. 2001 krizinde batık bankaların ortaya çıkması da, bu dediklerimin bir sonucudur.
Son dönemde, hükümet durgunluktan çıkış için banka kredilerinin genişlemesini istiyor. Bu nedenle kamu bankaları kredi hacmini artırdılar. Çünkü bunların zararını hazine kapatıyor, yani toplum vergileriyle karşılıyor. Özel bankalar ise daha dikkatli olmak zorundadırlar zira iflas riskleri var.
BDDK, özel bankaları kredi vermeye zorlayıcı önlemler aldı. Bunlardan birisi Aktif Rasyosu (AR) dır. BDDK bu yolla, bankaların TL veya döviz olarak topladıkları mevduatın yüzde 100'ünü (Katılım Bankalarında yüzde 80'ini) krediler, menkul kıymetler ve TCMB swap işlemlerinde kullanma zorunluluğu getirdi. Kullanmayanlara para cezası verilecek.
Banka kredilerinin genişlemesi yanında BDDK, bankaların yerli özel sektör ve Hazine tahvilleri almalarını istiyor. Bu yolla da özel sektörün ve devletin nakit ihtiyaçları karşılanması amaçlanıyor.
Yine, BDDK bankaların topladıkları döviz mevduatının bir kısmını da Merkez Bankası'na götürüp takas (swap) yaparak TL'ye dönüştürmelerini istiyor. Bu yolla MB döviz rezervlerinin artması hedef alınıyor.
Bu şartlarda bankalar cezadan kurtulmak için mevduata düşük faiz verecekler ve bu yolla daha az mevduat toplayacaklar. Özellikle döviz mevduatında katsayı 1.25 olduğu için döviz mevduatına daha düşük faiz verecekler. Zaten hükümetinde istediği dövize olan talebi düşürmek. Ancak burada sorun reel getiri değil zaten kur artıyor. Sorun TL'ye güvensizliğin yüksek olmasıdır. Banka faiz vermezse vatandaş dövizini yastık altına taşır.
Öte yandan bankalar AR'de yüzde 100 oranını tutturmak için, kredileri de artırmak yoluna gidebilir. Bu durumda riski düşürmek isteyenler, kredi faizlerini düşürecek ve bu kredileri sağlam müşterilerine kullandıracaklardır. Veya riskleri artacaktır. Bu şartlarda dönmeyen krediler artarsa ve bu nedenle banka zora girerse, özel bankaların zararı da hazineye yani halkın sırtına binecektir. Özel sektörde zararın sosyalize edilmesi ekonomide kaynak dağılımını ve toplumda gelir dağılımını bozar.
Elbette, katılım bankalarına yüzde 80 oranı ile daha az yük getirilmiş olması da, haksız rekabet yaratacak ve piyasada rekabet şartlarını aksatacaktır.
Dahası mevduatın bir kısmı, yabancı parada daha yüksek olmak üzere Merkez Bankasına karşılık olarak yatırılıyor. Ancak AR' de mevduatın yüzde yüzü üstünden hesaplanıyor. Yani mevduatın bankada değil Merkez Bankasında olan karşılığından da kredi verilmesi isteniyor.
Diğer taraftan dün de yine BDDK; bankaların yurt dışında yerleşik finansal kuruluşlara yapacakları TL plasmanlar, TL depo, TL repo ve TL kredilerin toplamının bankaların öz kaynaklarının yüzde 0,5'i ile sınırlandırdı. BDDK başkanı bu kararı ; "Bazı bankaların içeride kredi vermek yerine kaynaklarını yurt dışı türev piyasalarına yönlendirmeyi tercih ettiğini, bunun neticesinde reel sektörün kredi finansmanına erişimde zorlandığı'"şeklinde açıkladı.
Bankalar, ellerindeki TL'yi kısmen kur riskini azaltmak ve kısmen de daha yüksek gelir sağlamak amacı ile yurt dışında plasman yapıyor olabilir.
Sonuç olarak; Eğer olağanüstü durumlarda panik ile karar verir ve piyasaya yanlış müdahale edersek daha büyük riskler yaratmış oluruz.