'Bayrağım Olacak Yatağımda'
Tayini çıkmıştı Mustafa Üstteğmen’in. Üç gün sonra üç yıldır görev yaptığı Pervari’den Isparta’ya Eğridir Komando Tugayı’na gidecekti. Geçici görev ile belki de yeniden dönecekti dağlara. Ama bu defa eşi Esra ile bir buçuk yaşındaki kızı Melike’yi Eğridir’de bırakacak Esra öğretmenliğini burada sürdürecekti. 30 Ağustos’ta Yüzbaşı rütbesine terfi edecek olan Mustafa Çuhadar bir taraftan komandolar yetiştirirken, diğer taraftan kurmaylık sınavlarına hazırlık yapmayı düşlüyordu. Görev emri çıktığında tabur komutanı tayin izninde olan yiğit Üstteğmen’e “İzinlisin. Göreve çıkma. Biz gereğini yaparız” dediyse de rütbelerin en kutsalına, şehadete yükselmek için tereddütsüz, “Burada bulunduğum sürece her göreve çıkarım. Ha üç gün önce, ha üç gün sonra” diyerek, “Aslanlarım” diye hitap ettiği askerlerini alıp, gecenin kör karanlığında çıktı operasyona. Gece kalleştir dağlarda. Kahpe pusular gırla gider her taşın altında. “Aman dikkat” sözleriyle sürekli emrindeki askerleri uyarıyor, ilk ateş şokundan korumak için en önde yürüyordu. Her zaman güvendiği Uzman Çavuş Yunus Berber’e, “Çocukları iyi koru” emrini vermişti. Memleketin uykuya daldığı o saatlerde gözü kırpmak bile haramdı Çuhadar Üstteğmen’e. Yunus uzman ana sınıfı öğretmeni Yasemin’i arayıp kızı Esilanur’a iyi bakmasını söylerken, Mustafa Üstteğmen de gündüz Konya’ya gönderdiği eşini telefonla arayarak, “Bana bir evlat verdin. Allah senden razı olsun. Hakkını helal et” demişti. Helalleşmek terörle mücadele eden askerler için merhaba, iyi akşamlar demek gibi tekrarlanan selamlaşma gibidir. Anne, baba, kardeşler ve eşiyle hemen her gün helalleşirler. Helal ederler canlarını, kanlarını, geride bıraktıklarını ise aileye, devlet babaya emanet ederler.
Mustafa Üstteğmen ile Yunus Uzman öğretmen eşleriyle küçük kızlarını emanet ederek gittiler. Bundan önceki binler gibi. Bundan sonra dualarla uğurlanacaklar gibi.
Aziz şehitlerin tabutları önünde onur abidesi gibi, dimdik, asker selamını verip erini, kocasını uğurlayan, yeni gelinlerin o törenlerden sonra neler yaşadığını çoğunluk bilmez. Kocasını alyansını boynunda kolye olarak taşıyan kadınların ömür boyu sürecek olan ızdırabına tanık olanların sayısı o kadar azdır ki... Genç yaşta dul kalmak... Şehit eşi olmanın büyük sorumluluğu. Çocukların istikbali gibi ağır bir yük biner omuzlara. Düğün nişan resimlerinin asılı olduğu ev hapishane gibidir. Yatak odası ise haram mescit... Bırakınız yatmayı, arada bir temizlik için açılır kapısı.
Konya’da bayrağa sarılı tabuta sarılan Esra’nın çığlığını duydunuz mu? “Hayatım boyunca hiç bırakmayacağım seni... Alyansını çıkartmayacağım. İlksin, sonsun benim için. Bundan sonra yatağımda sen olmazsan da bayrağım olacak.”
Esra ile beraber sayıları beş bini geçen şehit eşleri yataklarında kocalarının kokusu sinmiş olan bayraklarla yatıyor. Öte yandan 40 günlük eşini toprağa veren
teğmen Cumhur Akdağ’ın tayini de İzmir Foça Komando okuluna çıktı. Osmaniye’deki lojmanın balkonunda vurularak şehit olan Pınar Akdağ’ın kocası Cumhur teğmen peki neyle yatıyor geceleri?... Dağlarda her an şehit olmayı bekleyen askerler nasıl yatıyor geceleri?....
Lafı uzatmayalım dostlar. “Şehit adaylarını tanımadan şehit eşlerinin neler yaşadığını bilmeden ahkâm kesmek kolay. Önümüzdeki günlerde sizlere yiğit bir şehit eşini yazacağım. 18’in de evlenip, 21’inde dul kaldığında, biri iki, diğeri bir yaşındaki kızlarını nasıl yetiştirip üniversiteyi bitirttiğini 18 yıl kocasız neler yaşadığını özetlemeye çalışacağım.