Baykal’ın işlevi şimdiden siliniyor
Başkentte siyasi hava meteorolojide olduğu gibi gök gürültülü, sağanak yağışlı. Neredeyse saat saati tutmuyor. Çankaya’yı sel götürürken, Yenimahalle güneşli, Keçiören bulutlu. Ancak CHP Genel Merkezi’nin bulunduğu Söğütözü’ne resmen kara bulutlar çökmüş durumda. Yarın kurultaya gidecek parti binasının bahçesinin bile insan seliyle dolması gerekirken, girip çıkanların sayısı mahalle marketini geçmiyor. Aldığımız bilgilere göre, Parti Meclisi, MYK gibi listeler için pazarlıklar özel bürolarda devam ediyor. Uzun yıllardır CHP’nin kıyısından bile geçmediği gibi Deniz Baykal aleyhinde ağza alınmadık hakaretlerde bulunan; HADEP, DEP, DEHAP, DTP, SHP, ÖDP gibi partilere gidip aradığını bulamayanlar da Kılıçdaroğlu rüyası ile beraber kendilerini CHP plajına atmaya çalışıyor.
Okyanus ötesinden planlanıp mevcut iktidara dayatılan “Açılık - Saçılım” projesini Deniz Baykal’a rağmen gerçekleştiremeyeceğini anlayanların kurguladığı komplo ile Baykal, Atatürk’ün kurduğu partiden istifa etti. Ancak açılımcılar CHP’den elini çekmediği gibi Baykal’ın sımsıkı kapattığı kapıları aralayarak içeri girmeye başladılar bile. Yeni misyonları sol Kürt oyları toplamak olan taife, CHP’nin eksenini kaydırmaya kararlı. Mustafa Kemal’in 6 umdesinden biri Milliyetçilik ilkesinden rahatsız olanlar çekirge sürüsü gibi partiye üşüşüyor. Kılıçdaroğlu’nun “Alevi ve Kürt” kimliğine vurgu yapılarak “Statükoyu kırıp, partiyi değiştirme” si için tescilli bölücü-Kürtçü Kemal Burkay bile İsveç’ten mesaj yolluyor.
Partisine zarar vermemek adına onurlu bir duruş ile istifayı seçen Deniz Baykal’ın izleri kongre öncesinden silinmeye başlandı bile. Ankara ile beraber bütün yurda bir hafta öncesinden astırılan “Fitneye, fesada son” afişleri başkent caddelerindeki billboardlardan indirilmiş. Yerine ise Türkçe kuralları alt - üst edilerek “ÖNDER’imiz KEMAL, HEDEFİMİZ İKTİDAR” pankartları asılarak teşkilatın tepkisine rağmen Baykal’ın vefa gösterdiği Önder Sav’ın Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı “Kutsal olmayan ittifak” resmileştirilmiş. ÖNDER’den sonra konulan apostrof dikkat çekici değil mi?
“Baykal, Gandi’yi hazmedemedi” diyenler ısrarla Baykal’ın Önder Sav’a kırgınlığını ön plana çıkarırken yeni yönetimin “Açılım”dan yana olan isimlerle donatılması için gayret sarf ederken, CHP’deki “Milli Unsur”ların derhal tasfiyesi için alkış tutuyor.
Ecevit’in DSP’sinin yüzde seksenini götürdüğü halde seçimlerde yüzde 1 bile oy alamayan İsmail Cem tıpkı Ecevit gibi öldü. Ama siyasi tarihimiz bu elim olayı unutmuş değil. Yıllarca CHP’ye gönül vermiş, baraj altında kaldığı günlerde bile partisini terk etmeyerek gecesini gündüzüne katan partililer de unutmuyor. Hatta 1991’de Leyla Zana’ları TBMM’ye taşıyanların vebali yüzünden CHP’nin iktidarının geciktiğini savunuyorlar. Oysa Zana’ları meclise taşıyan zihniyet yeniden iş başına gelmek üzere. Soros’tan nemalanan medyadaki kalemşörlerin üflediği rüzgardan da rahatsız olan CHP’liler, “Düğün değil, bayram değil, medya bizi niye öpüyor” söylevi ile bugüne kadar CHP ve Baykal’a ağır eleştiriler getirenlerin Kılıçdaroğlu’na tuttuğu alkışın manidar olduğunun altını çiziyor.
TÜSİAD’çılarla beraber IMF ve Dünya Bankası’nın CHP’nin başına geçirmeye kalkışıp ta Baykal duvarına toslayan Kemal Derviş ve ekibi de ellerini ovuşturuyor.
Marjinal sol örgütlerin oyuncağı olanlardan tutun da Deniz Baykal’ın büyük ölçüde temizlediği “Komünist, ateist, feminist” üçlemesinin de keyfi yerinde. Yandaş medyanın zil takıp oynamadığı kalmıştı ki çalkalama, amuda kalkıp ters parende atma gibi bin bir türlü figür ile bayram yerine çevirdiler sayfalarla ekranları.
Ama Yeniçağ’ın dünkü “CHP’nin ekseni kaydı” manşetine “İşte bu!” diyerek isabetli teşhisimizi doğrulayanlardan aynı endişeleri Deniz Baykal’ın da yakın çevresiyle paylaştığını öğrenmek durumun vahametini ortaya koymakta.
Yarınki yazımızda CHP’deki operasyonun perde arkasını ve “Sinsice iş çevirenler” ile ilgili değerlendirmeleri birinci ağızdan nakledeceğim. Sakın kaçırmayın.