Baykal’ı dinlerken
Diyarbakır’dayım. Baharın ötesinde yaz gelmiş; Ali Emiri, Ziya Gökalp, Süleyman Nazif ve Cahit Sıtkı’nın memleketine. Küresel güçlerin mihmandarlığında terör örgütünün üs kurmaya çalıştığı şehirde, vatandaşın gündeminde ne örgüt, ne de anayasa değişikliği var. Tek dertleri geçim olan yurdumun insanı siyasetçilerden şikâyetçi. Bir taraftan Diyarbakırspor’un ligde kalması için dua ederken, bir avuç kendini bilmezin çıkardığı olaylara lanet okuyup, Sivasspor’un düşme tehlikesine de üzülüyorlar.
Deniz Baykal ve Fehmi Koru’nun katılacağını öğrenince sabaha kadar dikkatle izlediğim Siyaset Meydanı’nı yazmaya karar verdim. Programını bir televizyon klasiği haline getiren Ali Kırca’nın, ne şiş yansın, ne kebap zihniyetiyle, iktidar yandaşlığında beis görmeyen Fehmi Koru ile CHP lideri Deniz Baykal arasında denge kurmaya çalışması fena sırıttı. Bu sütunlardan defalarca yazdım. Sayın Baykal ve CHP ile geçmiş yıllarda fikir ayrılıklarım oldu. Zaman zaman haklı eleştirilerimi çekinmeden yazdığım gibi endişelerimi dillendirip Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran irade olan dede-baba partisi CHP ile ilgili önerilerim de oldu. Açık yüreklilikle ifade etmeliyim bütün bunları hoşgörüyle karşıladıkları gibi, hak verdikleri konuları uzun uzun müzakere ettiler. Başta Sayın Baykal olmak üzere Parti Meclisi üyeleri, milletvekilleri ve iktidara alternatif CHP ile fikir alışverişinde olmaktan haz duydum. Gazi’nin altı okundan biri olan milliyetçilik gibi, yıllarca ihmal edilen ilkelerin yerli yerine oturtulması ziyadesiyle memnun etti beni. Milliyetçiliğin kimsenin tekelinde olmadığını her fırsatta beyan eden Sayın Baykal’ın son yıllardaki duruşunu, “İyi ki Baykal var” sözleriyle alkışladım.
Bölücülüğe, Kürtçülüğe geçit vermediği için bazı çevrelerce acımasızca eleştirilen Baykal’ı Siyaset Meydanı’nda seyrederken bir kez daha alkışladım. Anayasa değişikliği oyununda parti kapatmayı zorlaştıran hükmü her kesimin anlayacağı tarzda, “Ne yani partinin binalarında silahlar bulunacak, kim koyduysa o suçlu denecek. Parti, biz ayrılmak istiyoruz, Türkiye üçe dörde bölünsün diyecek ve bu sözleri eylemleriyle sürdürecek Meclis’te üçte iki çoğunluk sağlanamadı diye kapatma davası bile açılamayacak. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir garabet olamaz. Biz bu Mecliste ne yazık ki bazı partilerin birbirlerini aklamak için pazarlık yaparak, liderlerinin Yüce Divan yolunu kestiğine tanık olduk. Buna göz yummamız mümkün değil” sözleri ile o kadar güzel izah etti ki şapka çıkarmamak mümkün değildi.
Başbakan Erdoğan’ın sarfettiği talihsiz, “Sivas’ın öte yanına gidemiyorlar” sözlerini bölücülüğe çanak tutmak olarak nitelendiren Baykal, bütün Türkiye’de olduğu gibi Doğu ve Güneydoğu’da ciddi bir yükselişe geçmiş durumda. CHP’nin tek başına iktidar olabilmesi için, “Kayseri’de üç, Sakarya’da iki milletvekili çıkarabilecek seviyeye yükselmeli” tespitine hak vermekle beraber, Diyarbakır, Siirt, Van ve Erzurum’u da ekleyen Sayın Baykal’a yeniden güvenin tesis edildiğine Diyarbakır’da bir kez daha tanık olduk. 22-23 Mayıs’ta gerçekleştirilecek olan CHP kurultayında sadece kadroların yenilenip güçlenmesi değil, söylemlerin gelişerek halkla bütünleşeceği işaretini veren Deniz Baykal’ı partili, partisiz bütün kesimlerin dikkatle takip etmesini tavsiye ediyorum.
Sayın Baykal’ın Türkiye’nin mevcut durumu, Anayasa değişikliği tezgâhı, yargı üzerinde oynanmak isteyen planları açığa çıkarıp insanımızı uyandırdığı Siyaset Meydanı’nı seyretmediyseniz, tekrarını sakın kaçırmayın.